ROMA TOPLATILARI
Roma, bu seyahatin son durağı. Gecenin bir yarısı düştük yollara. Madrit’in altı demir ağlarla örülü. Deilicias’tan sarı hattaki metroya bindik, koyu mavi hattan geçip, pembe hatla ulaştık iber havaalanına. İberia havayolları valizimi ağır bulunca, ya da Türkçeyi bilmediklerinden nasibimizde gümrük önünde valiz açmakta varmış(!) Otel güzel olsa da Roma merkeze uzak olunca, bizlere metrosunu ve belediye otobüs duraklarını öğrenmek kaldı. 508 Mamoli durağı ve B metrosu. Merkezin tarihi dokusu olduğu gibi korunmuş. Bir tane rastlamadık yakın yüzyıla ait bina. Oysa biz biraz döküldü mü yıkar yeniden yaparız. Oysa yeniyi eskiten zamandır. Restore etmeliyiz yaşamımızı!.. Geçmişin üzerine bina etmedikçe temelsizlik yıkar yok eder, zamanın karşısındaki değişkenlikler. Hayat uzun ve düz bir yürüyüş olmadıkça zor olmaz mı yaşam. Geride bıraktığın güzel birikintiler bir mană ifade etse gerek. Sessiz gemilerde hüzün bırakıp gitseler de limana, unutulmuşluk yok eder. Bazen var olanlar yok olmanın cazibesini hissetmek ister. Unutulanlar değersizliklerinden olmasa gerek. İz bırakmayı herkes arzu eder de, önemli olan bırakılanı görmek, değer vermek, ya da bilmek asıldır. Romalıların bıraktığı taş yığınlar olmasa gerek, bunca insanı çeken. Sokaklara, binalara bırakılan görünmez frekanstaki yaşanmış izler. Roma’nın gücü, Closium’daki vahşetin izlerinin ne anlamı var. Ya da senato binasında aranan ne, geçmişe özlem mi? Kendi geçmişlerimizin ötesinde ki aranan, sevginin güzellikleri, gücün, sahip olmanın ve hükmetmenin izleridir. Bilinenlerin öğrenmenin cazibesi olmasa gerek, daima bilinmeyenlere özlem. Saklananlar, çatıda, merdiven altlarında gerçek dünyaların güzelliklerini gösterendir. Size düşen, onu anlamaya, görmeye çalışmaktır. Saklananın maddi değerini görmek, en büyük aymazlıktır. Saklayanın gözüyle görmedikçe de, onun verdiği manăyı anlamadıkça, bakmanın anlamı yok. Kaldığımız şu üç günlük Roma’da saklananları tam göremedik. O kadar çok yabancı vardı ki, hele eski Roma’lıları hiç göremedik. Sanki son yüzyılın gençliği işgal etmiş, ihtiyarlar suskun ve sessiz bir kenarda, metroda ve Roma sokaklarında.
Roma Havaalanından ayrılırken, sabahın er vaktinde, iyi ki İtalyan meslek taşları yurdumuzda ağırlamışız. Ya değilse nereden öğreneceklerdi misafire araba görevlendirmeyi. Dünya küçükmüş derlerdi ama uygun düştüğünü gördük, rahatlığını sefasını sürdük. Dünden kalan ne varsa pazara çıkmadan değer bulmasa gerek. Sahaflara, mezatlara düşmeden sahip olmak istedim hep. Antikacıları aramakla geçti ömrüm, taşımaktan yorgun düştükleri mi! Götürüp sahibine vermedikçe de huzur bulamayacağım. Yazılanların satır aralarındakilerini görmek için hissedarı olmak gerek. Amansız ayrılır da gidersem bu limandan sessizce... Geriye kalan değer bulup, sahibine ulaşır mı!... Bütün cihan bırakılan izleri görse de, manası var mıdır!... vuslat muradım gerisi bahane!... .
Madrit-Roma: Ekim 2007