geleceğe son adım...
Batı en büyük gücü ameli akla verdi. Çünkü ameli akıl tecrübe ile kendisini oryante edebiliyor, gelişimin sürecini hızlandırıyor. Oysa teorik akıl biraz sıkıntı doğuruyor. Teorik akıl ile bakınca tecrübe ve birikimden bir şey elde edemiyorsunuz. Ve problemler çözülmez hale geliyor.
Bu düşüncem belki biraz pragmatik gelebilir fakat günlük dilde kullanılan anlamı ile pragmatik değil. Toplumsal olarak yaşadığımız bir çok problem var, bu problemler ile ülke insanı olarak her geçen gün karşı karşıya gelebiliyoruz.
Belki modası geçmiş olabilir fakat batı şu an yeni gelişen Liberasyon Teoloji ile hareket etmeye çalışıyor. Bu teolojinin alt yapısı büyük ölçüde Marksizmden esinlendiği düşünülüyor. Ne kadar biziz sorgusuna çekiyor kendini. (inanç olarak, tarihi geçmişleri olarak, biz ne kadar katoliğiz, ne kadar hristyanız v.s.)
Kısaca personalizm değerlendiriliyor, postmodernizmi değerlendiriyor..
Bilimle ilgili olarak bir takım irrasyonel modeller ortaya çıkartıyor. Herkesin söylediği doğrudur, muteberdir, makbuldür mantığı daha çok ağır basınca ortaya değerlendirme yapacak Epistomoloji vurgusuna ihtiyaç duyuluyor.
Tabi bu arada din devleti haline gelme ihtimali ve yönetimin dinsel bir güce dayanma ihtimali ise artıyor. Çünkü katolik, Vatikan papazları (egzistanyalizm v.s.) varoluşçuluk kendi dinlerini ne kadar hırpalıyor, bunu sorgusunu yapıyorlar. Varolmak belki de yok oluşun başladığı nokta olduğunun farkına Epistomoloji dengesi ile varıyorlar.
Din devleti olarak dünya içerisinde rol almak yerine elastik demokrasi tabiri ile, yeni kavramları ameli akıla yüklemeyi gayret ediyorlar, çünkü teorik akıl ile yapılan planların hata oranlarının çok yüksek olduğunu yaşayarak görüyorlar.
Batı din devleti olarak dünya içerisin de yön bulmak istiyor.
Demokrasi dedikleri ise tamamen metin anarşizmine dönüşüyor…
Ve bu konu da Foucault metnin anarşizminin ve otonomluğunun da payı var. Hermenötçiler ise daha ayrı bir olay. Metin müstakildir diyorlar. Yani sen ne anlıyorsan metin onu söyler. ‘’ya müellifi Tanrı ise’’ cevap basit ‘’hiç fark etmez, madem benim dilimi kullanıyor, ben nasıl anlıyorsam metni, o anlam geçerlidir.’’
Kısaca bağlayacı olmak istemem fakat batı dünya içinde ki yerini ağırlıklı olarak din devleti yönetimine bağlamaya çalışıyor.
Demokrasi ise elastik bir kavram halini alıyor…
Global bir dünya yapısı içinde dinselliği yönetimlerinden uzak bırakmak isteyen devletler, batının yeni gelişen dinsel devlet yönetim kavramlarına nasıl ayak uyduracaklar merak ediyorum….
....
YORUMLAR
Kısaca bağlayacı olmak istemem fakat batı dünya içinde ki yerini ağırlıklı olarak din devleti yönetimine bağlamaya çalışıyor.
Demokrasi ise elastik bir kavram halini alıyor…
Global bir dünya yapısı içinde dinselliği yönetimlerinden uzak bırakmak isteyen devletler, batının yeni gelişen dinsel devlet yönetim kavramlarına nasıl ayak uyduracaklar merak ediyorum….
hak verdim
kalemine
dost
...
Üstadım..
Kısa ve öz anladığımı ifade edebilme açısından şunu
diyebilirim..Demokrasi denilen illetin çifte standartını
keşfeden ve uygulayan batı bu konuda deşifre oldu
artık kimseyi ikna edemiyor ve inandıramıyor..
Çifte standart gören toplumların gözünde demokrasi fos
çıkmıştır..Dinde ise sizinde dediğiniz gibi biziz olgusu
daha gerçekçi geliyor zihnen gelişen toplumlarda..
Yazılacak çok şey olmasına rağmen güzel bir konuyu daha
fazla dağıtıp akıllarda soru işaretleri oluşmasını istemem..
Tartışılacak güzel bir konu okudum usta kaleminizden
düşünceye değer veren yüreğinizi vede usta kaleminizi
kutlarım TEBRİKLER...
Selamlarımla..yudumyunus
o halde günümüz dünyasında batı, orta çağ, yeni çağ hristiyan dünyasını kendine idol olarak görmekte ve aynen o çağlardaki kaygılarla politikalarını sürdürmekte..
postmodernizm çağımız koca bir yalan mı?
..
demokrasi metnin içinde hüküm süredursun devletlerin zihniyetine yerleşmedikçe yaşanan bu yıkımlar devam eder gibi duruyor..
aydınlatıcı bir yazıydı..
kalemin yine konuşmuş kutlarım..
sevgilerimle...