Ergenekon Dalgası

• 8 Ocak 2009 Perşembe 12:05:05

Fotografta Yalçın Küçük Apo ile birlikte PKK militanlarına muhtemelen dershane gibi bir yerde konferans veriyor. Yine muhtemelen marksiszmden bahsediyor, ya da devrimci pratikler üzerine hasbıhal yapıyor.Ya da PKK eylemlerinin değerlendirmesini yapıyorlar hep birlikte, o kadarını biz bilemeyiz.Ancak ropörtaj ve gazetecilik, yazarlık vb gibi bir amaç taşıdığını çıkaramadım şahsen bu fotograftan.
Hatırlanacağı gibi, kendisi de bir kitabında bahseden Küçük, zamanında Apoya yapılan bir suikastten Aponun son anda kurtulmasını sağlayan kişi olarak biliniyor.Çook ünlü bir siyasiden, İstihbaratın Apoya suikast yapılacağı haberini alıp, Suriyede ikamet eden Apoya bilgiyi uçurduğu konuşuluyor.
Şimdi bu Yalçın Küçük, "Atatürkçüler, ulusalcılar sindirilmeye çalışılıyor, susturulmaya çalışılıyor, intikam operasyonu bu." avazeleri arasında, ama aslında Türkiye Cumhuriyetinin savcılıklarının talimatıyla gözaltına alındı.
Varsa suçları araştırılır soruşturulur cezalarını çekerler, yoksa da aklanırlar.
Ancak fotograftaki tarihi kayda geçmiş görüntüler halk vicdanında nasıl aklanır orasını şimdiden kestirmek zor.
Apo ile bir diğer kanka pozlarında görüntüleri internet ortamlarının dolaşımda olan Doğu Perinçek, Yardımcısı Ferit İlsever de bilindiği gibi aynı dava nedeniyle tutuklu ya da tutuksuz olarak yargılanıyorlar.(İlsever sağlık nedeniyle tutuksuz yargılanıyor).
Sürmekte olan dava ile, yine geçmişteki bazı çok önemli davalar birleştirilme aşamasında.
Danıştay savcısının katli hadisesini hatırlarız hepimiz.
Bir tabanca ile yapılan eylem Türkiyeyi ayağa kaldırmıştı, yüzbinlerce kişi galeyana gelmiş, cenaze töreninde malum çete odaklarının yönlendirmeleriyle cinayet peşinen bir hayali dinci yapılanma üzerine yıkılmıştı. Hükümet üyeleri, bakanlar camide, cenazede dahi kışkırtılmış çevreler tarafından tartaklanmıştı. Hatta o sırada Bülent Ecevit de galeyana gelenler arasındaydı ve ciddi sağlık sorunları yaşamıştı o günden sonra.
Dünkü gözaltılarda evinden ve yazlığından, birliği dışına çıkardığı ya da başka bir şekilde temin ettiği tartışılan bir Yarbaya ait 22 el bombası 5 tabanca bir kaleşnikof vb. yine Sivasta başka bir aramada yine 3 el bombası ve tabancalar, daha önce de muhtelif tarihlerde Ümraniyede, Eskişehirde elde edilenler gibi, ele geçirildi.
Bir tabancalık Danıştay eyleminin yarattığı kaos hesaba katıldığında, çok ciddi bir cephane sayılır bu ele geçirilenler.
Danıştay saldırısı şimdilerde muhtemelen ergenekon örgütü kapsamına alınıp davalar birleştirilecek, karar aşamasında mahkemeler bildiğim kadarıyla.
Yine keza şehit edilen Albay Rıdvan Özden hadisesi de yine ergenekon soruşturmasıyla birleştirildi.Ergenekon yapılanmasının eylem ve faaliyetlerine göz yummadığı için katledildiği iddiası dillendiriliyordu medyada uzun zamandır Rıdvan Albayın. Eşi Tomris Özdenin de açıklamaları ve şüpheleri medyaya yansımıştı.
Üzeyir Garih cinayeti ile geçmişteki dönemde mahkum olan hükümlü ile ilişkide olan çevrenin Ergenekon terör örgütü çevresiyle çoğu isminin çakışması, bunca insanın nasıl oluyor da hep karanlık olaylarda bir şekilde yolları kesişiyor sorusunu sordurmuş sağlıklı düşünebilen akıllara ve davanın yeniden görülmesi aşamasına gelinmişti izleyebildiğimiz kadarıyla.
Daha bir çok geçmiş siyasi cinayet çevresinde de hep benzer isimlerin dolaştığı görülüyor.
Bütün bu yapılanmaların ne hikmetse akabinde bazı özel (!!) çevreler hep aynı "Atatürkçüler yakalanıyor, intikam davası, Cumhuriyetle hesaplaşılıyor" türü maskeleme ve yanıltma kampanyasını hemen açıyorlar.
Danıştay baskınından sonra, saldırıyı dinci yapılanmalar üzerine atıp hemen halkı galeyana getiren medya, siyasi parti, sivil toplum kuruluşları kimlerdi acaba, bugün soruşturmayı sulandırmaya, devletin Savcısının yaptığı hukuki bir işlemi politik angajmanları dolayısıyla karalamaya çalışanlar muhtemelen yine onlardır dikkat edin.
Stoklanan bombalar silahlar ne yapılacaktı, mafia örgütüyle, apo kankalığı tescilli bazı ulusalcı çevrelerle bunların ne ortak noktası var diye sorgulamayan çevrelerin kasıtlı olmadığı düşünülebilir mi?
Ülkenin son 2-3 yıldır yaşadığı süreci, çalkantılarını, siyasi krizleri, kapatma davalarını gözönüne aldığımızda bu ergenekon yapılanmasının bugünleri görmesi, ve hesap sorulmasının önüne geçmesi akla geliyor.
Kimler mahkeme sürecini sulandırmaya çalıştı. Kimler mahkeme sürecinin sağlıklı yürümesi için siyasi iradesini ortaya koyan hükümetten kurtulmak için operasyonlar yaptı.Kimler yasa maddelerini değişik yorumlarla sulandırarak seçimlerin önünün tıkanmasında, kapatma davalarında "yol gösterici, el feneri tutucu" beyan yayın ve operasyonlara imza attı hepimizin belleğinde henüz.
Ergenekon terör örgütü elinden gelen hamlelerin hepsini yaptı yargılanma sürecinden kurtulmak için bugüne kadar. Ancak şu ana kadar başaramadı yargılanmadan kurtulmayı.
Azimli çevrelerin hala, çetesel faaliyetleri olan kişi ya da gurupları yargının önünden kaçırma çabalarını ibretle izliyoruz.İddiaların üstü örtülsün, küllensin, yapılanlar unutulsun, suikastlerin, şehadetlerin, uyuşturucu silah ticaretlerinin, terör örgütü kurdurup provakatif eylemler için yönlendirmeninm hesabı sorulmasın gayretinde olanlar bundan sonra da ellerinden gelenleri yapacaklardır elbette.
Atatürkü, Atatürkçülüğü alabildiğince sömürmeye çalışacakları da hepimizin malumu.
Ama artık arkalarında kendilerine inanacak , eskisi kadar gözü kapalı, ortalığa saçılan gerçeklerin muhakemesini yapamayacak kadar saf bir halk kitlesi yok.
Her ne olursa olsun, adil bir yargılanma olsun ve suçlular cezalarını çeksin suçları varsa.
Suçları yoksa, mahkemelerden beraat ederek aklanmış milyonlarca diğer zanlı gibi halkın arasına karışıp yaşamlarına devam etsinler.
Türkiyenin aydınlık geleceği için, bahsi geçen iddiaların netleşmesi sorumluların hesap vermesi şart.
Ki, bir daha kimse cesaret edmesin.
Ki, ülke kaybettiği, kaybettirilen yıllarının zararını kısa sürede telafi etmeye başlasın.