- 659 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
YÜZLEŞME
Çocukluğumda uçurtmam olmadı benim.Sert bakışlıydı çünkü babaannem.Uçurtma da ne,başka işin mi yok,dedi mi biterdi direnişim.”Kağıtlar ziyan olacak,baban parayı sokaktan mı süpürüyor.Hayırsızlık etme bakalım.haaa…” Ben bütün bunlara rağmen onu çok severdim. Pazardan her zaman bana kurabiye almaları için büyükleri uyarır,eğer alınmamışsa onları bir güzel paylardı.
Sonra ben ilkokulu bitirmeden ayrıldı aramızdan yaşlı ve yaslı kadın…ben o zaman çocuk kalbimin acılarıyla günlerce ağladım,boğazımdan lokmalar geçmez oldu .Babam beni teselli ederdi.O zamanlar babamı hiç anlamadım. Koca adam hem de benim babam,annesi ölmüş ,ağlayacağına beni teselli ediyor ,olacak iş mi bu der dururdum içimden.
Çocukluğumda en çok porselen tabaklar çekti benden…Gurbetten gönderilen tabaklar özenle korunurdu raflarda…biz seyreder, özel misafirler gelince görücüye çıkardı cicili bicili…Acayip kıskanırdım.tabak bu işte…ne var saklayacak.Daha o zamanlar Kaşağı hikayesinden de haberim yoktu elbette.Kuş lastiği ve misketler en güzel eğlence araçlarıydı …En çokta kuş lastiğinden fırlatılan taşın ya da misketin güzelim porselen tabaklara isabet ettiği zaman çıkardığı sesti hoşuma giden…
Önce babaannem görürdü olan biteni.Çünkü evden ayrılamazdı ki…Başlardı feryat etmeye…Ne yaramazlığım kalırdı,ne evlatlığım ne de çocukluğum…bilsem yapar mıydım ,kırar mıydım porselen tabakları .babaannemin sesine annem koşar durum anlatılırdı kendisine.Annem kaynanasına laf anlatamayacağını bilir,ne olmuş,bir daha olmaz,sanki oğlumdan daha değerli mi der,giderdi.,artıkları temizleyip.Annem onca özenle sakladığı ,üzerine titrediği porselenleri bir hiç uğruna kırdığım halde,üstelik kaynanasının ağır tahrikine rağmen aldırmazdı.İçerde azarlar dışarıda saçımı okşardı.Ben de daha o yaşta buna hiç ama hiç anlam veremezdim.
Çocukluğumda en çok çamurdan değirmen yapmayı,oluğunda papatya çevirmeyi severdim.Çamurları elde avuçta,üstte başta güzelce yoğurur,değirmen şekline getirir sonra da su arkları açar ,oluğuna su taşırdık.Hangi değirmenin papatyası en uzun süre dönerse o zafer naraları atardı.
Gerçek değirmeni daha küçük yaşta tanımıştım ben. Mısırlar toplanır toplanmaz fırında kurutulur,değirmende öğütüldükten sonra çok özel yerlerde korunur .Konu komşuya,hısım akrabaya hediye edilirdi.Bizim değirmen macerası da tam bu zamanlara denk gelir.Bir çuval unun değirmenin oluğundan akan suyla ziyan oluşu günlerce anlatıldı ablalarım tarafından. Mısır unu ziyan olmuştu ama benim yaptığım değirmenin papatyası gece rüyamda bile dönmeye devam ediyordu…Ne hikmetse babaannem bu olaya pek karıştırılmadı o günlerde (Karışacak hali yokmuş zavallının.)
Çocukluğumda annem,babam,ablam,dayım,amcam,teyzem,babaannem,dedem(benim hiç halam olmadı) hep gözlerimin içine bakarlardı.Ben düşsem düşerler,ben ağlasam feryat figan kopardı.Veya ben öyle sanırdım.En güzel yemişleri bana saklardı büyükler.(Sert bakışlıydı babaannem ama kuşağının içinde bana ayrılmış bir akide şekeri daima olurdu.) En yeni elbiseleri benim için satın alırdı aile.Hep bendim çekim merkezi.Onları nazlarımla nasıl da usandırırdım.En fazla da babaannemi.
Çocukluğumda sırtım hiç terlemedi benim .Doğar doğmaz geçirdiğim bronşit yüzünden aile üyeleri pervane olurdu etrafımda.Sık sık iç çamaşırlar değiştirilir,sırtımda havlu,bez eksik olmazdı… Amcamın çocukları beni hem kıskanır hem de köyün diğer çocuklarına karşı cansiperane korurlardı... Oysa ne gerek vardı bunca özenmeye …
Artık büyüdüğümü sanıyorum.ama anneme bunu anlatabilene aşk olsun.Hala dışarı çıkarken hava soğuk ,aman üstüne kalın şey al demesi yok mu…Hem de çocuklarımın yanında…Anlamamışım hiç ama hiç …nedendir bunca hassasiyet…
Yeni ,yepyenidir öğrenişim.Benden olan yaprağa kurt düştüğü ya da kurt düşmesi ihtimali olduğu an; içim acıdığında anladım.Ciğerim yandı sözleri gerçekmiş sancıyla bildim bunu.Günlerce soyut sahiplenmelerin arkasından gülümsediğim hatıralar yüzüme haykırdığı gün gerçeği duydum.
Katı yürekli görünen babaannemim neden şefkatini eksik etmediğini bildim. Onca acıya ,yoksulluğa rağmen beni mutlu etmek isteyen annem,amcam,dayılar ve diğer aile büyüklerinin gayesini anca bildim.Ve her neslin kendinden önceki tecrübelerin bir kısmını neden hiçe saydıklarını gördüm.Her defasında kafalarını duvara vurup acıyla büyüklere neden koştuğunu yeni bildim.Dumanlı bir ikindi öncesinde hastane koridorlarında patoloji raporunun neticesine koşarken ruhumun derinliklerinde annemin anlattıkları büyüdü gözümde.
”Siz ancak bizim gibi olunca anlarsınız bunları.”
Şimdi ben geriye dönüp tabakları zevk için kırdığım babaannemden hangi yüzle özür dilerim.Ben duyamam belki ama o beni anlayacak ve affedecektir.Bunu o günlerde defalarca anladım.Her nesil kendi açtığı pencereden yalnızca kendi ufuklarını çizdiğini zannederken nasıl yanılıyormuş,babaanne bunu geç öğrendim.Geç bildim. Fatihalarını eksik etmediğim cuma akşamlarında senden defalarca bağışlanma dilesem ruhun senin geldiğin yere geldiğimi görür mü acaba?
Adını en az andığım varlığımı en çok borçlu olduğum adam…Babam ne derdi acaba bu duruma? Ona anlatılabilir miydi bu hal, aynısı gerçekleşmeden bilinmez herhalde.Elinden tutup yürüttüğü torununun böyle büyük sınavından sadece kendisi haberli oğluna ne kadar teselli olurdu .O da bilinmez.Ne yazık ki onun değerini de geç bildim.Fatihalarını bölüştürdüğüm cuma akşamlarında senden defalarca bağışlanma dilesem ruhun senin daha önce durduğun yerde şimdi benim durduğumu görür mü acaba?
SİNAN YILMAZ
YORUMLAR
Dumanlı bir ikindi öncesinde hastane koridorlarında patoloji raporunun neticesine koşarken ruhumun derinliklerinde annemin anlattıkları büyüdü gözümde.
nedendirki bizler herşeyi geç algılıyoruz çok etkilendim
ama insanlar kaybetmeden anlamıyor tüm buları.
sağlıkla kal .
..ceynan..