Acı Gerçeğimiz:Yalnızlık
Dünyanın her köşesinden her gün televizyon ve gazetelerden izlediğimiz acı, sefalet, vahşet görüntüleri sadece öykü olarak dikkatimizi çekiyor.Daha sonra sinirlerimizi bozan hoş olmayan bu görüntüleri görmemeye başlıyoruz.Zaten konu bizimle ilgili değilse pek problem yok.İşimize gelmeyen görüntüleri görmemeye başlıyor,güvenli evlerimizde rahatça yaşayabiliyoruz.Gün geçtikçe kendimize yabancılaşıyoruz.Artık kahramanlık yapmak,birileri için fedakarlık yapmak,güzel değerlere sahip çıkmak sadece sinema salonlarında veya televizyonların başında iken güçlü film kahramanları ile iletişim kurularak yapılabiliyor.İçimizde var olan ama bir türlü ortaya çıkarma cesareti gösteremediğimiz bu duyguları sinema salonu içinde seyrediyoruz,insan olduğumuzu hatırlıyoruz.Daha sonra korkularımıza,evimize geri dönüyoruz.Bu sıkıntıdan kurtulmanın en kolay yolu olarak insan beyni yine çözümü buluyor.Etrafında oluşan bu hoş olmayan olayları ,işine gelmeyenleri yok saymaya başlıyor.
Sinema yönetmeni Michael Moore’un TV’de yayınlanan Korkunç gerçek adlı programında ABD’de işlek bir caddenin kaldırımında bir insan ölü gibi yatıyor. Önünden geçen sayısız insan bu olayı umursamıyor, kimse yerdekine bakmıyor. Günümüzde insan yabancılaşmış, yalnızlaşmıştır. Sadece kendini düşünen, koyun gibi sadece kendi bacağından asılan insan dekoru ortaya çıkmıştır. Modernliğin, teknolojinin biz insanlara verdiği hüzün dolu hediyesidir yalnızlık. Sadece kendisi için yaşamak, kendini düşünmek, en yakınına bile güvenmemek. İnsan denilen varlığın bu gün başındaki en büyük belalardan biri, milyonların içersinde yalnızlaşmasıdır. Bu ayni zamanda insanın kendisine, nesline,doğasına,dünyasına yabancılaşmasıdır.İnsan toplumsal bir yaratık olup,insanın sadece kendisi için yaşaması kendisini varlık yapan nedenlerden kopması anlamına gelmektedir.İnsanların önüne konan para yalnızlığı keskinleştiren en önemli bir neden.Paran yoksa ne arkadaşın var,ne dostun var,ne de itibarın.Modern yaşamın bize sunduğu kendin için çalışacaksın,kendin için kazanacaksın,kendin için okuyup adam olacaksın felsefesi insanlığın güzel değerlerini unutturmaktadır.Yalnız kendin için yaşayacaksın ama sonunda da ,yalnızlığı paylaşacak bir insan bile bulamayacaksın!
YORUMLAR
İçerisinde yaşamış olduğumuz Kapitalist sistemlerin en gelişmişinde toplum birey yetiştirmiştir yani kendi ergenlik çağından sonra kendi ayakları üzerinde durmasını bilen bir birey ama BENCİL bir birey... Bir insanın kendi ayakları üzerinde tek başına durabilmesi yani bir evinin bir işinin ya da okulunun ve geçimini temin etmek için gerekli paranın bir evinin olması vs. çok güzel şeyler. Bu keşke Avrupa da değil de bütün dünya da böyle olsa ama dediğim gibi genelde kafasının içi BOŞ bir birey, sadece kendini düşünen, benim diyen bir birey. Toplumsal düşünemeyen bir birey, kendi mutluluğunu bile sadece kendinin tatmin edildiğinde mutlu olan bir birey. Egoist bir birey her konuda. Aslında durum böyle olunca bir müddet sonra kendisine bile yabancılaşacağını bilmeyen bir birey. Kapitalizm bir yandan çoğu kişi için daha güvenlikli ve zengin bir hayatın yolunu açarken, bir yandan da karşı çıkılmazsa yeryüzündeki insan hayatının sonunu getirecek küresel risklere de sahiptir ( askeri gücün korkutucu büyümesi, çevre felaketi, otoriter yönetim biçimleri vs. gibi ). Kısaca içerisinde yaşadığımız topluma yabancılaşır, duyarsızlaşırsak yine o gelişen birey için hiç de iyi olmayacak, kısaca birey olurken nasıl bir birey olcağımızın çok büyük bir önemi var. Topluma yabancılaşmadan, toplumsal sorunlar karşısında duyarlılığımızı yitirmeden ve geleceğimizi düşünen bir birey olmak istiyorsak eğer bana göre okumak şart ama bilimselliğin doğrultusunda, gerçekleri yalın haliyle görerek, paranın amaç değil araç olduğunun farkına vararak, daha çok insanca duygulara önem vererek (ki bu bu güzellikler çok da çeşitlendirilebilir) daha yaşanılası bir hayat için mücadele edilebilir diye düşünüyorum ben de, işte o zaman kişi YALNIZ kalmadan kurtulur... Aslında bu konuda söylenecek çok şeyler var ama ben de kısaca düşüncelerimi aktarayım istedim sevgili Ahmet.. Bu arada yazınızı geç okuduğum için özür dilerim.. Çok güzel bir yazıydı toplumsal mutluluk adına, sevgilerim çokça...