- 1136 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Yalnız değiliz...
Hiçbir şey bizim değil!
Uyanın...
Olması gerektiği düşünülenin kanunlaştırılıp belirli kalıpların içine sığdırıldığı, belirlenmiş isimleri ile sıfatlandırıldığı, bizim olanın bize bırakılması yerine, ulaşmaya çalışmamızın beklendiği, içine sığmaya mecbur edildiğimiz hazır, her biri aynı, fabrikasyon çıkışlı robotları andıran, ruhsuzluğun timsali ‘’biz kalıbının’’ özendirilen etiketlerinin sırtımızda patlayan kırbaçlı açıklamaları ile yönlendirdiğimiz anayolda attırılan voltalarla, sadece gereklilik adına bedenlerimizle gönüllü doldurduğumuz hayatın koşullarına göre biçilen zamanın deri koşumları ve gerilmelerimizi kontrol amaçlı ağzımıza köpükler içinde vurulan gemlere bakıyorum da...
Ben mi ters taraftan bakıyorum yine olaylara acaba?...
...
Acil durum çıkışlarını kullanmakta üzerimize yoktur insanoğlu olarak.
Ne de olsa isimlendirip, kalıba sığdırılana yapılması gerekenler listemiz daima mevcuttur.
Genlerimizden geldiğini iddia ettiğimiz, aslında geçmiş toplumun bu gibi durumlarla baş edebildiğini ve her şeyi bildiğini düşündüğü içinde dayattığı, başka çıkar yolun bulunmadığını ve beynimizin düşünmek için değil itaat etmek için yaratıldığını sinsice ilk doğduğumuz günden itibaren sürekli yineleme ile bize kabul ettirmeye yönelik hazır paket programlarımızı hayata geçiririz hemen.
Ayrıca başarısızlığa uğrar isek bu program kullanımı sonucu, suçlayabileceğimiz kişi, kolay olanı seçen kendimiz değilizdir asla.
Kullanmaya zorlandığımız bu hazır kullanım programları; hayatın mecburi yön istikamet levhalarının asılı olduğu, kim olduğunu bilmediğimiz kişi ya da kişiler ve onlara tapanlar tarafından, neden ve neye göre biçimlendirildiği daima sır olarak saklanan madalyonun, karanlıkta kalan arka yüzünün bilinmez korkunçluğuna duyulan korkuyu kullanarak, kendi kurdukları ışık düzeni ile yüzeyini ve gölgesini zevklerine göre aydınlatarak, görünmesini istedikleri görüntünün yazılı ya da sözlü, dilden dile aktarımı sayesinde bildirilen ‘’anayol’’ tabiridir.
Bunların asıl amacı ise; tercih hakkımızın olmadığına inandırılarak bizleri büyüten ailelerimizin, onların bağlı olduğu toplumların, toplumları yönlendiren geçmişin yaşanmış tecrübelerini kıyasa alan inanışların ve asıl en acı olanı, kurulmuş olan düzenin bozulmaması, bozulması sonucu ortaya çıkabilecek kargaşaya, yeni güçlere müdahale edemeyeceğine inanan, ellerindeki gücü kaybetme korkusundaki zayıf kişiliklerin diretmesi ile, sözde huzur adına ‘’tek olan doğrudur’’ yanılgısına edilmesi gereken itaat diretmesi ile, insanlar üzerindeki kontrolü sağlamaktır.
Bildiğiniz sürü psikolojisinin kılıflaştırılıp, en göz alıcı şekli ile paketlenmiş hali.
Toplum dışı yaşanamazlığın ve bunun imkansızlığının tohumlarının atılarak büyütülmüş olan kişileri duygusal bağlamda zayıf düşürerek kendilerine olan bağımlılıklarını düzen adı altında kurallara bağlarlar.
Anarşist düşünce olan doğruyu bulma adına atılan adımlarınız direk terör suçu olarak kabul edilir.
Kabul ettikleri ile kendilerine kapalı sınırlarda hayat kuran toplumun gerçeklerine karşı gelmek, iddia edilenin aksini, aksaklığını, uyumsuzluğunu görmek, söylemek, eleştirmek ve asıl en büyük düşman olan düşünmek; toplumdan dışlanmanıza, yalnız bırakılıp aforoz edilmenize sebebiyet verir.
Sonuç; aforoz edilenin ilan edildiği mahkemelere olan bağlılıklarını ispat etmek, çoğulun güç olduğunu düşünen zavallıların kapalı gözleri, sağır kulakları ve tehlike ihtimaline karşı dili yok edilmiş artık sesi olmayan vicdanlarının yokluğundan çürümüş yüreklerinin fazlalıkları ile ortaçağın hükmü skolastik düşünceli örümcek beyinlere yaranmak adına icat edilmiş hak görülenin yanında , savunmacı ruhsuz robotlar olarak cadı avlarına çıkarlar.
Meydanda kurulan şenliklerde yakılan ateşte, sunulan şarap ve verilen ziyafete eşlik eden havai fişeklerin gürültüsü, doygunluğu ve sarhoşluğunda yakılır; yazılmış kitaplar, sürülen düşünceler, düşünen beyinlerin kalıplarından taşan akılların deli kimlikleri ve ruhlarının asla önem vermediği, sığmadığı gömleklere büründürülen ölümlü bedenleri...
Peki...
Kime göre bu varılan, varıldığı sanılan sonuç?
Siz hiç yanan düşünce gördünüz mü?
Ya da kokusunu içinize çekip, tadına baktınız mı, zehrini hissettiniz, sıcaklığında kavrulup, serinliğinde ürperdiniz mi ki?
Bir tanesine bile evet ise sorduğum sorulara verdiğiniz cevap ; ne mutlu bana! Ve ne mutlu bizlere...
Karşımda bir cadı-deli var ve dar kafalı topluma karşı kazanılan bireysel savaşta, görüldüğü sanılandan çok daha büyük, aydınlık yarınlara atılan koskocaman bir adım demektir bu.
Kar topunun dağın zirvesinden küçük bir çığlık ile yuvarlanması, dağın eteğine doğru oluşacak çığı meydana getirir, unutmayın!
Ve yakında meydanda yine kurulan şenlikler olacak demektir.
Sizin için...
Lakin korkmayın!
Asla yalnız değilsiniz!
Bilmeyenin göremeyeceği, sadece düşüne bilenlerin fark edebilecekleri bizler, her birimiz oradayız.
Sizi bekliyoruz. Bugünlerin yarınları da var.
Zeynep Tavukçu 04/07
YORUMLAR
'Ne de olsa isimlendirip, kalıba sığdırılana yapılması gerekenler listemiz daima mevcuttur.
Genlerimizden geldiğini iddia ettiğimiz, aslında geçmiş toplumun bu gibi durumlarla baş edebildiğini ve her şeyi bildiğini düşündüğü içinde dayattığı, başka çıkar yolun bulunmadığını ve beynimizin düşünmek için değil itaat etmek için yaratıldığını sinsice ilk doğduğumuz günden itibaren sürekli yineleme ile bize kabul ettirmeye yönelik hazır paket programlarımızı hayata geçiririz hemen. '
İtaat etmek için yaratılmamış ve sonuçta düşünebilen bir beyinden çıkabilecek bir anlatım .
''Sonuç; aforoz edilenin ilan edildiği mahkemelere olan bağlılıklarını ispat etmek, çoğulun güç olduğunu düşünen zavallıların kapalı gözleri, sağır kulakları ve tehlike ihtimaline karşı dili yok edilmiş artık sesi olmayan vicdanlarının yokluğundan çürümüş yüreklerinin fazlalıkları ile ortaçağın hükmü skolastik düşünceli örümcek beyinlere yaranmak adına icat edilmiş hak görülenin yanında , savunmacı ruhsuz robotlar olarak cadı avlarına çıkarlar.
Meydanda kurulan şenliklerde yakılan ateşte, sunulan şarap ve verilen ziyafete eşlik eden havai fişeklerin gürültüsü, doygunluğu ve sarhoşluğunda yakılır; yazılmış kitaplar, sürülen düşünceler, düşünen beyinlerin kalıplarından taşan akılların deli kimlikleri ve ruhlarının asla önem vermediği, sığmadığı gömleklere büründürülen ölümlü bedenleri...''
Jan Dark ' ı hatırlattı bana yazınız .19 yaşında yakılmış ve beşyüzyılsonra azize ilan edilmiş bir kahraman . Çoğu erkek geçinen ile kıyaslanamayacak yiğit bir savaşçıydı . Peki suçu kadın olmak mıydı ? Kadın olmak suç mu değer yargırına göre ?
Malesef .
Bir arpa boyu ilerleyebildik belki bugün
Yarını bilemem
Etkili bir anlatım . Sevgilerimle
Anarşist düşünce olan doğruyu bulma adına atılan adımlarınız direk terör suçu olarak kabul edilir.
Kabul ettikleri ile kendilerine kapalı sınırlarda hayat kuran toplumun gerçeklerine karşı gelmek, iddia edilenin aksini, aksaklığını, uyumsuzluğunu görmek, söylemek, eleştirmek ve asıl en büyük düşman olan düşünmek; toplumdan dışlanmanıza, yalnız bırakılıp aforoz edilmenize sebebiyet verir. tebrikler yaşamkta olduğumuz bu günleri anlatmakta ve gerçekleri sunmaktadır.
"Hiçbir şey bizim değil!
Uyanın..."
ASLINDA BU SÖZ YAZIYI TAM MANSAIYLA ANLATIYOR TEBRİKLER...
Siz hiç yanan düşünce gördünüz mü?
................
....
..
buradayım
hala....
bir kaç kez daha okumalı ve hatta dönüp dönüp tekrar okumalı....
neden mi ?
militan bir yürekten çok daha fazlasını okudum ....bEn
sevgimle....
murat şahin tarafından 5/4/2007 10:26:53 AM zamanında düzenlenmiştir.