- 1001 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sevgilime Mektuplar 22. Mektup
Senden bana kalan en fena söz hatırıma geldikçe, gönlümde bir gönül dağı yıkılır. Hayatım boyunca hatırlayacağım utanç verici biz söz kulaklarımda bir şamar sesi gibi yankılanır durur. O söz gelince aklıma aşkta can gibi gırtlağımdan çıkmak için gelir dayanır boğazıma.
Bazen bir sözün aklıma gelir mutsuz olurum, bazen de kendi kendimi mutsuz ediyorum. Yeni yeni hüzünler icat ediyorum sanki kendime. Keşke herhangi bir kişi olsaydım. Kendine umutsuzluk icat edip kendini karanlıklara atmayan birisi. Sıradan öylesine ama umutlu mutlu bir insan olmak için neleri vermezdim ki. Umutların günlerine güneşler doğmuş baharlar gelmiş bir varlık olarak mesut olarak yaşamak ne güzeldir.
Bazen adını dahi anmaktan sıkılır utanır oldum. Seni anmak bir büyük ihaneti anmaktı. Bir ölümü yeniden hatırlayıp yeniden derinden üzülmek oluyor. Peki neden di bu ihanet. Bitmez dediğin şey nasıl niçin bitmişti. Neden söylemedin ki. Gönlüme ferah verecek birkaç cümle söylemek bu kadar ağır mı geldi sana. O sır sana kaldı artık. Belki de bilmesem de bana bahşedilen güzel bir armağan o sır.
Kaç gece acın özlemin sel olup gözlerimden aktı. Düşündükçe ağladım, ağladıkça acılar içinde çırpındım. Elim kolum bağlı zavallı bir akılla gönlümdeki dertlere dermanlar aradım. Düşünce dünyasında gezmedik gitmedik yerler bırakmadım. Bir umuda varmak için elemleri kaşık kaşık yedim. Yudum yudum özlemi bitirmeye çalıştım. Kainat karardıkça karardı. Simsiyah günler yaşadıkça yaşadım.
Hayat her insan için aynı hayat mı ki? Yoksa bir ben miyim böyle zavallı gibi yaşayan. Fakir umutlarla yüzü gülmeyen. Bir de diğer varlıkları acılarını dinlemek lazım. Kaç varlık var ki geçmişteki onca güzellikleri acılara dönüşsün. Oysa ben geçmişteki onca güzelliği bir gün acı olsun diye biriktirmişim. O geçmişi ne zaman ansam acılarım yeniden tazelenir durur.
Su gibi akıp giden bir nefeslik dünyada doya doya sevmek için can atıp dururken, sonu gelmeyen hasretlere düşmekte varmış ömürde. Aşk denilen varlığın güzelliğine kapılıp yaşamak yok artık benim için. Belki aşk diye baktığımız o duygu basit bir duygu bir hismiş meğer. Ya da aşk kor ateşler içinde yanmak, eriyip çelik bir zırhla yeniden ayağa kalkmakmış. Belki de büyük acılara boyun eğmemektir. Kim bilir belki de aşk, insana bir ömür boyu yeten abıhayat suyudur.
Belkiler, bilmiyorumlar, acabalar ve daha nice aciz kelimeler beynimde ardı ardına sıralanıp duruyor hep.
Şimdi ahlarda çeksem susup hiçbir şeye karışmasam da giden gitmiş artık. Değişen sadece ben varım. Her gün kötüye giden ışık nedir bilmeyen bir gönülle ben. Geriye ne kaldı ki bende. Uçsuz bucaksız çok büyük bir acılar deryası kaldı.
Ve bir ömür değişmeyecek büyük bir ibret kaldı. İnsanın güzel insanları unutması, elbette en zoru. Kolay kolay unutulmuyor güzellikler. Eğer ki insan ekmeğini nankörlük sofrasında paylaşmamışsa unutulmuyor güzel insanlar. Ama sözler çabuk unutuluyor. Hele hele güzel sözler hiç acımadan mazi denilen bir mezarlığa bir daha çıkmasın söylenmesin diye gömülüyor işte. Acılar ise daha da büyüsün diye hiç unutulmuyor hep besleniyor. Bazen acı çekmekte mutluluk veriyor insana. Nasıl ki gün geliyor mutluluklar acı veriyorsa insana, gün oluyor acıda mutluluk veriyor insana. Sanki birbirine bağlı yaşayan, zıt ama iki vefalı dost gibi. İnsan ömründe bir parçada acı olmalı. Ama hep acı hep acı olmamalı. Hayat hem çok güzel bazen de çok acımasız bir öğretmen. Sende dinle hayatı. Elbet sana da güzellikleri acıları gösterir bir gün.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.