- 856 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
OSMANLI BANKASI
“Osmanlı Bankası, 1856’da kurulan İngiliz sermayeli Bank-ı Osmani (Ottoman Bank) ile 1862 istikrazını üstlenen bir Fransız mali grubunun ( Rothschild Ailesi ) eşit ortaklığıyla, 1863’te İstanbul’da Bank-ı Osmani-i Şahane adıyla kurulan banka.2001 yılında Garanti Bankası’na katılmasıyla varlığı sona ermiştir.”
Bu bankanın faaliyet gösterdiği yıllarda bir reklam sloganı vardı:
”Yok aslında birbirimizden farkımız,ama,biz Osmanlı Bankasıyız.”
Son günlerde siyasi partilerimizle ilgili olarak basında yer alan bazı manşetler kafamızı karıştırmaya başladı;
”Çarşaf açılımı” “Alevi açılımı” “Kürt açılımı” “Rakı açılımı” vs.
Şimdi,ister istemez düşünmeye başlıyoruz.Bildiğimiz kadarıyla ülkemiz de bir siyasi partiler kanunu var ve mevcut partilerin tamamı bu yasaya göre kurulmuştur.Hepsinin de tüzüğü vardır ve bu tüzüğe göre hareket etmek zorundadırlar.Bu partilerin üyeleri ve fikirlerini benimseyip oy veren vatandaşlarımız var.Ancak hiçbir parti, bütün vatandaşların beklentilerinin tamamına cevap verecek durumda değildir.Çünkü moda deyimle yetmiş milyon Türk vatandaşının hepsinin aynı düşüncede olması mümkün değildir.Henüz “tek tip” vatandaş durumuna düşmemişlerdir.
Hal böyle olunca,acaba bir rakı içenler grubu,bir çarşaflılar grubu, bir aleviler grubu,bir Kürtler grubu var da, onların oylarını ya da desteklerini alarak oylarını artırmak ve iktidara gelmek için tüzüklerine rağmen o grupların hoşuna gidecek söylem mi geliştiriyorlar?
Bir diğer açıdan bakacak olursak,vatandaşlarımızı rakı içenler-içmeyenler,alevi olanlar-olmayanlar,kürt olanlar-olmayanlar,çarşafa girenler-girmeyenler diye bölerek,onları diğerlerinden ayırarak devletin üniter yapısına zarar vermiş olmuyorlar mı?
Töre,örf,adet ve gelenekler, bir milleti ayakta tutan, yazılı olmamasına rağmen toplumlar içerisinde son derece etkili olan kanunlar vardır.Fikirleri ve düşünceleri ne kadar farklı olursa olsun herkes bu törelere,geleneklere,örf ve adetlere uymak zorundaydı ve uyarlardı.Böylece toplum içinde hoş görülmeyen,ayıplanan olaylar olmazdı.Olsa da yok denecek kadar azdı.Örnekleyecek olursak; “hırsızlık” geleneklerde “ayıp” kanun karşısında “suçtur.” Adı hırsıza çıkan bir insan,o toplumda alnı açık başı dik gezemez.Ama hırsızlıktan yakalanan ve ceza alan bir kişi,cezası bitip halk arasına karıştığı zaman,çektiği hapis cezasını “daha dün içerden çıktım” diyerek övünme payı çıkarıp göz korkutmaya çalışıyorlar.Çünkü ceza evinde yatarken gözden ırak olması onun suçunu ve suçunun cinsini unutturmuş oluyor.
Tekrar konuya dönecek olursak, yazılı olanlar, ister kanun, ister tüzük olsun bazı olguları engellemeye yetmiyor. Bu eksikliği tamamlamak için yeni söylemler geliştirmek zorunda kalıyorlar.
O zaman yapacak tek bir şey kalıyor: “mevcut yasaları yeniden düzenlemek ve bu düzenlemeleri yaparken de toplumun örf adet ve geleneklerini göz önüne almak, dolayısıyla bu milletin tamamını kucaklayacak yeni yasalar yapmak.”
Aksi halde aynı yasalarla kurulmuş ayrı partiler yukarıdaki banka sloganı gibi “YOK ASLINDA BİRBİRİMİZDEN FARKIMIZ, AMA BİZ …… PARTİSİYİZ” demek zorunda kalacaklar,bunu da anlatabilmek için daha pek çok açılım yapmak zorunda kalacaklardır.Dileriz bu açılımları yaparken fazla açılıp ta kopmak zorunda kalmazlar.
“ADIMIZ, AHMET, MEHMET, ALİ, AYŞE, FATMA,EMİNE OLABİLİR AMA, HEPİMİZ BİR ARAYA GELİNCE ORTAYA TÜRK MİLLETİ ÇIKIYOR.”
“BİZ,BÜYÜKLERİMİZİN BİZE ÖĞRETTİĞİ GİBİ YAŞAMAYA DEVAM EDELİM.İNANIN HİÇ BİR PROBLEM ÇIKMAYACAKTIR.KÖKLERİMİZ TARİHTEN DAHA DERİN.BİZİ YIKMAYA DA BÖLÜP PARÇALAMAYA DA KİMSENİN GÜCÜ YETMEYECEKTİR.”