- 1801 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
BANA İZİN VERİN AĞLAYACAĞIM
BANA İZİN VERİN AĞLAYACAĞIM
Aşağıda kaleme aldığım hikaye gerçektir...Bizzat ben yaşadım...
Gelen bir telefon ile tüylerim diken diken oldu.
"Anne ben hastanedeyim...Akciğerime tüp taktılar...Üzülmeyin, şimdi daha iyiyim..."
Telefondaki ses oğluma aitti. Tam 20 senedir baktığım, büyüttüğüm, yemeyip yedirdiğim, içmeyip içirdiğim, gözümden dahi sakındığım oğlum bana telefon açıp bu sözcükleri söylemekte...Üzülmemek elde mi? Gecenin bir yarısı bu konuşma hangi anne ve babayı üzmez ki? Ki şehirler arası mesafeyi de düşünün...Yavrunuza o an ulaşamıyorsunuz...Ona dokunamıyorsunuz...Bu manevi acı diner mi? Bu yürek burkan sızı nasıl diner?
Sabahı nasıl ettim? Saatler nasıl yavaş geçti, anlatılamaz...
Uzun zamandır aracım kapımda yatmaktaydı. Niçin mi?
"Fenni muayenesi yapılmamış..."
"Vergi borçları ödenmemiş..."
" Kaskosu hiç mi hiç yok..."
"Benzinin damlası aylarca damlamamış deposuna..."
Vs, vs, vs...
Bütün bunları ardıma katıp, "Total Benzinciye" kredi kartını uzatırsınız ve doğruca oğlumun üniversite okuması için uğurladığım şehre bas gaza...
Allah’tan radara yakalanmadım. Hastane merdivenlerini ikişer, üçer aşıp da oğlumu hem oksijene hem delinmiş ciğeri ile hortumlar içinde görmek beni nasıl ayakta tutabilir ki?
Kendime geldiğim zaman, soluğu dr yanında aldım.
"Emine Hanım, oğlunuzun ciğeri sönmüş. Üşütmüş...Sigara tetiklemiş...Ameliyat olmaz ise diğer ciğerine de geçebilir..."
Eee, "ne yapılacak?"
"Olsun ameliyat, oğlum kurtulsun..."
"Hocayla görüşmelisiniz, biz taburcu edeceğiz, hıoca öyle söyledi."
Allah’ım, çıldırmak işten değil!..
"Peki bu hoca nerede, nasıl görüşebilirim?"
Efendim, saatlerce hocanın hastanedeki kapısında, dokuz doğuran insanlar gibi tur atıp bekledik. Yorgunluk, uykusuzluk ve üzüntü yanı sıra bir de "belirsizlik" ve "çaresizlik" de eklenince midem kasılmaya, yanmaya başladı. Yıllar önce ülsere bağlı geçirdiğim mide kanaması, tekrar olursa, yandık ki ne yandık!
Bulunduğum yerde bir sürü konuşmalar ve hocayı beklerken dinlediğim hastane öyküleri beni daha da germişti. Ani bir kararla yeniden hocanın asistanına koştum:
"Dr Bey, hocayı göremedim, uzun yoldan geldim, kalacak yerim de yok, bu genç üniversite okumakta, ameliyat olmaz ise riski var demiştiniz, ölüm korkusu çöktü içimize, ne yapmalıyız?Hocayı bulamadık, bize öneriniz nedir?"
Bir alay düşünce ve kaygılarımı asistan dr a ilettiğim halde "buz" gibi bir ifade ile bana;
"Hastanemiz çok yoğun sizin oğlunuz kanser değil, eğer özel ameliyat istiyorsanız, hocanın muayenehanesine gitmeniz gerekiyor..."
Hoppalaaa!...Bu da nereden çıktı? Özel ameliyat mı? Oğlum acil kaldırılmış, ve hapşırsa tüm ciğeri söner, ölür diyorsunuz...Bu nasıl iştir?İlla akciğer kanseri mi olması gerek, bu hastanede ameliyat olması için?
Yüzünde hiç bir ifade değişikliği olmayan dr, oğlumun akciğerine takılan dreni ile bizi taburcu etti. Elimize de bir reçete tutuşturup, "güle güle" dedi.
"Kala kaldık mı, Nazi Kampı gibi hastanede?"
Ve kredi borçlarımıza mı küfür etmedik, "Key" ödemelerini ödemeyen Hükümete mi sövmedik, oğlumuz, ciğerimiz her an ölecek ve biz şoklardayız...
Bu duygusal girdap içinde yola çıktık. Edremit’e nasıl geldim Allah bilir. Hastanede Göğüs Hast. Uzmanına oğlumu muayene ettirdim. Oda "ameliyat" dedi. Servisi olmayan bir doktordan çare umuyorduk. O da şaşırdı. Tek çaremiz ellerimizi açıp dua etmekti.
Sağlıklı düşünemiyorduk...
Ertesi gün bilgisayarı açıp, hastane ve bu ameliyatı yapacak doktorları aramaya koyuldum. Bir yandan da "oğlumun üniversitesi yarım kalmasın, bir an önce ameliyat olup sağlığına kavuşsun" düşünceleri ile üniversiteye yakın "kiralık" evler arama düşüncesi ile emlak danışmanları telefonlarını kayıt ediyordum.
İlk numarayı çevirdim. Emekli bir öğretmendi. Kadındı. Hele ki;
"Hanımefendi, benim de bir kızım ve bir oğlum var, okumaktalar, her ikisi de şehir dışındalar, gelin size kendi evimi vereceğim, oğlunuza de en iyi doktoru buluruz, ben doğma büyüme buralıyım..." demez mi?
Adı Nebahat idi.
Ve beni hiç görmeden, bana inanmış, beni anlamış, bana yardım elini Bursa’dan uzatmıştı.
Allah’ım, bu bir mucizeydi!..Ağlayayım mı, güleyim mi? Şaşırdım, bir an!..
Sesimin titremesine engel olamamıştım.
Tek söylediğim cümle şu oldu:
"Bana izin verin, ağlayacağım..."
Emine Pişiren/Bursa/24.12.2008
Not: Oğlum şimdi sağlığına kavuştu. Nefes alıyor. Evimi okuduğu şehre taşıdım. Böylece ona eskisi gibi yemek pişirecek ve temel gereksinimlerini karşılayacak anne-babasıyla aynı havayı soluyacak, güvenli bir evi olacaktı. Çocuklarımızı okumaya uğurluyoruz ve nelerle karşılaşıyoruz?
Rab’bim kimseye bu acıyı göstermesin...
YORUMLAR
Amiin canım arkadaşım bende aynı şekilde acı yaşadım oğlum gata tıp fakültesi 4. sınıfta okurken üşütmüş ateşlenmiş film tomografi derken hastaneye yatması gerekmiş anneciğim beni merak etme hastaneye yatırdılar diye telefon etti bende zaten sen orada doktor olacaksın staj yaptığın yerler tamam oğlum dedim işin vahim olduğunu anlamadım ertesi sabah bronskopi yapılacak telofon etme konuşamam basit bir şey dedi bende tamam etmem dedim sonra düşündüm ki ankarada bir hastane bizde ordayız niye yanına gitmeyeyim benim tek yavrum oğlum canım dedim koşarak hastaneye gittim dudakları gözü mosmor olmuştu işlem yeni bitmişti asistan hanımla görüştüm neyi var oğlumun diye bana akciğerde nodül var herhalde kanser takip ediyoruz dedi delirmiştim o anda yerlere yattım hemen hocasına çıktım sordum. Oğlunuz bizim arkadaşımız olduğu için iyice incelemek zorundayız dedi...oğlumun yanına gittim neyin var yavrum dedim oğlumda A tipik zatürre anneciğim burada beni boşuna yatırıyorlar dedi ama ben çok huzursuadum o günleri hiç unutamam on gün sonra oğlumun zoruyla hastaneden taburcu edildi ama hala kanser şüphesi var diye bana çıkartırsanız olacaklardan siz sorumlu olursunuz dediler kağıt imzalattılar eve getirdik çekilen filimleri ve tomografileri bu konuda çok iyi olan bir profösöre götürdük hiçbirşeyinin olmadığını A tipik zatürrenin nasıl olurda böyle sanılabildiğini söyledi çok rahatlamıştım fakat oğlum ufacık öksürse çıldırıyordum artık tamamen iyileşti okulu bitti diplomasını aldı askeri doktor olarak görevine başladı bir yıl gata acilde çalıştı trafik kazalarının çok acı olduğunu söylerdi hep. Yeni kurasını çekti van erciş askeri hastanesi çıkmıştı sevinçten heyecandan uçuyordu valizini hazırladı iki gün sonra uçakla vana gidecekti...yalvardım oğlum izmire kızkardeşine iki günlüğüne gidip gelelim diye ...kötü birşey olacak gibi hissediyorum gitmeyelim anneciğim dedi zorla ikna edip götürdüm arabayı ben kullanıyordum sivrihisar yakınlarında kaza yaptım beş kişi idik sadece oğlumu canımı kaybettim acım çok büyük rabbim kimseye evlat acısı vermesin yavrumun diploması duvarda asılı kaldı
emine pisiren
Şiirlerimize geri dönüşüm oluyor, ama yazılarımızın yorumları için geri bildirim olmadığından, benim de yazılarımı merak edip açmadığımdan olacak ki, geç okuyabildim yorumunuzu.
Okur okumaz sol yanımda müthiş bir acı hissettim.
Ana yüreği işte...
Rabbim o yattıkça size ve sevdiklerinize sağlıklı ömürler versin.
Allah rahmet eylesin!..
Ve böylesi acıları bir daha göstermesin.
Geçmiş olsun dileklerimi ve TEŞEKKÜRÜMÜ geç de olsa lütfen kabul edin.
Selam ve sevgiyle
Her şeyden önce çok cesur olduğunuzu düşündüm .ağlamak bile duygusalığın dışında . cesaret ister yürek ister. gecmişte kalan acınızı paylaşır.birdaha bir şeyin meydana gelmemesini Allahten temeni eder sağlıklı günler dilerim
Tanrım kimseye dert verip derman arttırmasın.Sizi o kadar iyi anladım ki; hastane acılarını çok iyi biliyorum.Sistem zaten berbat,laçka; insana değer verilmiyor ülkemizde, bir de cahil olup derdini anlatamayan insanları düşünün,yol iz bulup dert anlatana kadar günlerce sürünüyorlar.Doktorlar kanıksamış, belki haklılar ama bazen öylesi duvar oluyorlar ki acınıza karşın isyan ediyorsunuz.Geçmişler olsun,Tanrım hepimizin çocuğunu korusun.Hâdiye Kaptan