BALIKSIZ KALAN BÜYÜK BALIKLAR
Büyük balık küçük balığı yermiş. Doğanın kanunu budur. Hayvanlar âleminde geçerli olan bu doğa kanunu, insanlar arasında da uygulamaya başlanmasıyla olanlar oldu. Büyükbaşlar küçükbaşları ezerek, cüsseliler cılızları yiyerek, ensesi kalınlar dayısızların haklarını gasp ederek bu kanun yeni boyutlar kazandı. Hayvanlar âleminde sadece yaşamını devam ettirebilmek için Yaratıcı tarafından içgüdüsel olarak verilen bu kanun, ne yazık ki, insanlar tarafından boyut değiştirilerek benimsendi. Hele bazıları var ki; bırakın karın doyurmayı, koltuğuna daha sıkı sarılıp yükselmek, daha lüks yaşama ermek, meşhur olmak ve parasına para eklemek için onu insanlığından çıkaran bu kanunu özümsediler.
Büyük şirket sahiplerinin pek çoğu, işçinin alın teri ile zenginliklerini artırdı. Kul hakkını fazlasıyla gasp etti. Sigortaya giriş çıkış yaparak, 30 tam gün yerine 15, 20 vb gün göstererek, fazla mesai ücretini çok az miktarda ödeyerek o işçilerin haklarını gasp ettiler. Para içinde yüzerken parasızlıktan bahsedip olası isyanı bir nebze olsun nabza göre şerbet vererek durdurdular.
Özel sektörde hal böyle iken, devlet kurum ve kuruluşlarında durum biraz daha farklı. Emekli sandığı kesintisi, sigorta işlemlerinde oynama yapmak mümkün değil. Burada daha çok rahat yerde rahat görev yapmak, koltuğun ayarını yükseltmek, yüksek ayarlı koltuğa sahiplere yalakalık yapmak vb söz konusu.
Amir, alt birimlerde çalışan görevlileri istediği gibi oynatıyor. Hem de ne oynamak. Kedinin fare ile oynamasından hiçbir farkı olmayan bu oyunda kimse fare olmak istemek doğrusu. Zaten bir dayın varsa belli bir makamın söz sahibi, ya da mal varlığın ile boyuyorsan gözleri o zaman sorun yok. Hiç biri mevcut değilse büyüklere yakın oturacaksın. Olabildiğince geliştireceksin ki ilişkileri rahat edesin. Yoksa fare gibi kaçarsan bir gün bir faka bastırıverirler seni.
Çıkar ilişkilerinin en son yaşanması gereken devlet kurum ve kuruluşlarında ne yazık ki, utanarak söylüyorum durum bundan başkası değil. Kurum ahlakı adına, insani duygular adına bazı çevrilen büyüklü küçüklü dolaplarda susmayı yeğleyenler -küçük balıklar- zamanı geldiğinde, büyüklerin işlerinde farkında olmadan ya olarak çomak olduklarında yenilmeye mahkûmdur. Güçleri büyükleri alt edip hakkını almaya yetmemektedir. Böyle nice küçük balıklar, ülkemin nice viran köşelerinde çatıya, bodrum katına atılmış eşyalar gibi çürüyüp gitmeye terk edilmektedir. Öyle çok balık tüketilmiş ki, artık küçük balıklar ya uyanıklık edip büyümüşler ya da heba olup gitmişler. Öyle bir zaman gelecek ki, büyük balıklar karın doyurmak için bile küçük balık bulamayacaklar. Kavgalar büyükler arasında sürüp gidecek. Kısacası büyük balıklar balıksız kalacak.
Köpek balığının, levreğin, balinanın, yunusun, sardalyenin, denizanasının vb. bulunmadığı bir deniz düşünülemez. Elbette ki, yaşam denizinde de böyle çeşitlilikler olacaktır. Lakin herkes kim olduğunu, adının ve görevinin ne olduğunu iyi bilecek. Hangi görev için yaratıldığımızı hangi amaca niçin hizmet ettiğimizi iyi bilirsek bu balık kavgaları da sadece sularda kalır.
Biz balık değiliz. Küçük-büyük insan diye bir şey de yoktur. Dünyaya çıplak geldik, çıplak gideceğiz. O halde neyin kavgasına girdiğimizi iyi düşünelim.
Elvan USUL ekim 2008
Kulvar Gazetesi
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.