- 1329 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
İNSAN,DİN VE TOPLUM -5
İslamda Değişim Tartışmaları ve Demokrasi
İslamın demokratikleşmesi ve çağın koşullarına uyarlanması yönünde son dönemlerde dünyada ve İslam ülkelerinde,İslam bilginleri arasında değişik biçimlerde tartışma konusu olmaktadır.Özellikle geleneksel ve tutucu islam yanlıları ile yenilikçi ve İslamda reform isteyen kesimlerin temsilcileri arasında tartışmalar sürmektedir.
Bu tartışmaların ekseninde;birincisi mevcut ortadoks İslam anlayışı kendini sürdürmesi istemi yatarken öte yandan İslamiyetim mevcut tutucu anlayışından kurtulup özünü çağa yeniden uyarlaması ve çağın gereklerine göre yeni bir yapılanmaya kavuşma istemi yatmaktadır.Kuşkusuz bu ayrıksı iki görüşte Hz.Muhammed’in ölümünden günümüze kadar değişik biçimlerde devam edip geldiği de bir gerçektir.Her iki görüşün nedenselliği İslamın özünde var olduğunuda vurgulamak gerekir.
Yeni görüşün savunuculuğunu yapan Sudan’lı din bilimci Prof. Apdullahi Ahmed An-Naim’e göre,Müslümanlığın kurallarını ikiye ayırmak gerekir: "İslamın doğuş döneminde Mekke’de inen ayetlerin içerdiği kurallar ve Medine döneminde oluşan kurallar..." işte her iki görüşün temsilcileri de kendi gerçeklerini bu kurallara,yani Mekke ve Medine ayetlerine dayandırır.Kimi kesimler Mekke ayetlerini daha demokratik,yeniliklere daha açık ve toplumsal gelişmeyi esas alan,çoğulcu ve özgürlükçü olduğunu,bu ayetlerin esas alınmasını isterken,kimileri de Mekke ayetlerinin gerçersiz olduğunun,Medine ayetlerinin İslamın esas özünü ifade ettiğini ve değiştirilmemesi gerektiğini savunur.
İşin aslına bakıldığında ise;Mekke de inen ayetler toplumsal hayata daha gerçekçi uyarlanan ve toplumsal istemlere daha doğru cevap veren ayetlerdir.Ahlak,adalet,ifade özgürlüğü,eşitlik gibi kavramları ve söylemleri içerirler.İslamda demokratik özü burada görmek mümkündür.Bu söylemler İslamiyetin başlangıcındaki devrimci söylemlerdir.Şöyle ki;dinde zorlamanın olmaması Mekke ayetleriyle gelen bir kuraldır.En basitinden Hz.Muhammed "Bir Hıristiyan kızı ile evlenen müslüman,karısının kilisede ibadetini yapmasına izin verecektir."der.Bu yönlü yaklaşımları İslamiyettin kulluk anlayışında ve iktidarı yürüten "Halife" yada imamın "İcama-i ummet’e" göre hareket etmesi-yani topluluğun görüşüne uygun- yöneticilik yapma düşüncesinde de görmek mümkündür.
Kişi başka bir kişiye kulluk yapamaz,ancak İslama bağlandıkça Tanrıya kulluk yapabilir.Müslümanlıkta tüm insanların siyasal iktidar olma hakkı vardır.Ümmet kalabalıklaşınca,Tanrı buyruklarını yerine getirmek için kendi temsilcilerini kendileri seçme hakkına sahiptirler.Seçimin belli bir biçimi yada kuralı olmasada,her toplum kendi koşullarına göre bir düzenleme yapabilir.Seçimin geçerli olabilmesi için zorbalık ve hilenin bulunmaması gerekir.
Yürütme görevinde "halife" yada "imam" sorumludur.Bunlar seçimle başa gelir.İktidar,"Emanet’en Ehline Verilmiştir" bu buyrukla hareket etmek zorundadırlar.Görev kendilerine emanetten belli süre için verilmiştir.Seçilen aynı zamanda seçenlere karşı sorumludur.Yetkileri Tanrının koyduğu kurallarla sınırlıdır.İktidarı erdemli bir biçimde yürütmelidirler.Bu erdemliliği elden bıraktılar mı görevden alınabilirler.Halife kural koyamaz,dinsel ilke yaratamaz vb. daha pek çok olumlu yaklaşım ve kurallar sıralanabilir.İslam saltanatlı tarih boyunca, bu olumlu yanların üzerleri örtülüp çok fazla uygulanmasalarda;islamın çıkışında demokratik bir öze sahip olduğu inkar götürmez.En azından ilk çıkış dönemlerinde böylesine demokratik bir muhtevaya sahip olduğu,Mekke ayetlerinin demokratikleşmeye daha yakın ve açık olduğunu vurgulamak gerekir.
Diğer yandan Medine ayetleri,İsalmiyetin artık siyasal bir iktidar erkine ve devletleşme sürecine tekabül eder.İktidar olduğunda;çok yönlü toplumsal sorunların çözümüne daha somut ve oldukça geri diyebileceğimiz hükümler öne sürülür.Bu hükümler daha çok medine ayetlerine dayandırılarak getirilir.İkitdar olunmayla birlikte ilkin "Cihat" ilan edilir.İslam artık kılınç zoruyla yayılacaktır.Din için gerektiğinde "öldürmenin" yasal sayılması müslüman olanlarla,olmayanlara eşit hakların verilmemesi,belli zorluklar getirilsede erkeğin dört kadınla evlenebilmesi hakkı,kadınların tanıklığının erkeklerle eşdeğer sayılmaması mirasta kadının erkeğin yarısı kadar pay alması gibi hükümler karşımıza çıkmaktadır.En önemlisi de daha sonra Medine ayetlerine dayandırılarak katı "şeriat" yasalarının getirilmesi,toplumun istem hak ve özgürlüklerinin göz ardı edildiği katı merkezli bir devlet yönetiminin ve hukuk yasalarının oluşturulmasıdır.
Bu ikinci dönem olarak ortaya çıkan Medine ayetleri bir yerde Mekke ayetlerini geçersiz kılıp,yenilikçi ve açılımcı olmayan katı merkezli İslam anlayışını doğurmuştur.Buna ilişkin Prof.An-Naim’in ikinci yorumu şu; "Şeriat ikinci dönemin kurallarına dayandırılarak oluşturulmuştur.Medine ayetleri ile çatışan Mekke ayetleri geçersiz sayılmıştır.Oysa bu hükümler genel ve ebedi değil (...) Bugün şeriat denilen şey,Kuranın bir bölümünün benimsenip diğer bölümünün dışlanmasıdır.Tersini yapmak gerek..." (aktaran-A.Taner Kışlalı:Siyasal sistemler)
Dolayısıyla Mekke ve Medine ayetlerinde,iki farklı ve birbirine zıt gibi görünen iki yaklaşım karşımıza çıkmaktadır.Daha sonra İslam tarihinde ciddi bölünmelere neden olacak olan bu ikili yaklaşım An-Naim’in dediği gibi tarihin ve o günün koşulları sonucu ortaya çıkan yaklaşımlardır.Mekke ve Medine ayetleri arasındaki farklılığa bakıldığında şu sonuç karşımıza çıkmaktadır.İslamiyet daha ilk yıllarında bile kendini çok fazla statik,ebedi ve dokunulmaz,kayde ve kurallığa bağlamıyor.O günün koşullarına göre bir değişim ve farklı yapılanmalara gidebiliyor.Bu yaklaşım tarih boyunca toplumsal istemler ve günümüz koşullarına dayalı olarak sürseydi,bugün böylesine gericileşen bir islam tablosuyla karşılaşmazdık.Fakat Medine ayetlerini esas alan tutucu ve muhafazakar kanatın ağır basması bu yenilikçi yaklaşımları sekteye uğratır,hatta ortadan kaldırır.İslam gerçeğine biraz daha yakından bakıldığında bu durumun nedenselliği daha net ortaya çıkmaktadır.
YORUMLAR
Ne radikal ne ılımlı İslam istemiyoruz.
İslam gibi islam, Muhammedi, Maturi,Yesevi, akli ve tahkiki...
Ya da sosyetesi oluşmamış, gösterişsiz, riyasız, ticari meta edilemiş, Müslim suret-i haktanı görünüp, "en gavurcu" olmamışların İslam'ı..
Esenlik.
Göktürkmen tarafından 12/20/2008 10:25:55 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yönetimde kim olursa olsun eğer sınıflı bir toplumsa yani ezenle ezilenler varsa bir toplumda ki anlattığınız dönemlerin hepsinde de bu durum mevcut o zaman elbette kadının yeri de ezilenler gurubu içerisine girmekte doğal olarak ve bundan dolayı da tabiki ezilenlerin hakkını savunmak gerek diye düşünüyorum.
Dinde reform olabilir mi ? Bu tartışılır bir konu . Örneğin ben dinde kadını araştırdığım için birazcık biliyorum ve gördüğüm kadarı ile de kadınlara karşı pek de adaletli olduklarını düşünmüyorum...
Güzel bir araştırma , sevgilerimle Ali...