- 1486 Okunma
- 20 Yorum
- 0 Beğeni
Edebiyatta Bilgi ve Gevezelik
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
EDEBİYATTA BİLGİ ve GEVEZELİK
Fuzulî, niçin Fuzulî olmuştur? 16 asırda yaşamış bu şair neden beş yüz yıldır hem Azerî bölgesinde hem de Anadolu coğrafyasında okunmaktadır, şiirleri ders kitaplarında örnek metinler olarak incelenmektedir? Ve niçin edebiyat profesörleri tarafından Divan şiirinin en büyük kalemi olarak gösterilmektedir?
Bu sorulara verilecek yüzlerce cevabın başında Fuzuli’nin ilim sahibi bir kişi olması gelir. Fuzulî “İlimsiz edebiyat temelsiz bina gibidir.” diyor. Fuzulî, İslâmi ilimlere, Arap ve Fars mitolojisine hâkim bir zattır. Türkçeden başka Farsça ve Arapça biliyor. Şöyle diyebilirsiniz: Günümüz şairlerinden filanca da İngilizce ve Fransızca biliyor… Fakat Fuzulî bu dilleri Arapça Divan, Farsça Divan oluşturacak kadar iyi biliyor.
Şiir heveslilerine “Yeterli bilgin olmadan iyi şiir yazamazsın, şu kitapları oku, en basitinden kafiye ve redif nedir bunu öğren, böyle basit hatalar yapma!” diyorum. Anında cevap alıyorum: “Şiir ilham ürünüdür. Ben bilgiyle veya düşünerek yazan biri değilim; ilham sonucu bu dizeleri oluşturuyorum.” Kısaca edebiyatla ilgili birkaç bilimsel kitabı okumak zor geliyor, ilhama sığınıyor.
Evet, şiirde ilham vardır. İlham bir buluştur; bir konuya, bir duyguya farklı bir bakıştır. Bu farklı bakış açısı, bir heykeltıraşın atölyesine bir mermer kütlesinin gelmesine benzer. Nasıl ki heykeltıraş aylarca bu kütleyi yontar, ter dökerse şair de buluşu üzerinde haftalarca, bazen aylarca çalışmalıdır.
Yahya Kemal Beyatlı öldükten sonra meşhur olanlardan değildir. Yaşadığı müddet zarfında hep üstat diye anılmıştır. Yahya Kemal şiirlerini bir kitapta toplamamıştır. Yayınevi sahipleri: “Üstat, müsaade et şiirlerini kitap hâlinde basalım, siz de kazanın, biz de biraz nasiplenelim.” dediğinde hep bu teklifleri reddetmiştir. Onun şiirleri, Yahya Kemal vefat ettikten sonra mirasçıları tarafından kitap haline getirilmiştir.
Yahya Kemal bir yılda en fazla üç-dört şiir yayımlardı dergilerde. Bir başka şair o yıl üç şiir kitabı yayımlamış, bir romancı altı roman çıkarmış kimse dikkat etmezdi. Yılsonu geldiğinde “Yılın Sanat Olayları” listesinde ilk sırada Yahya Kemal olurdu. Şöyle bir cümle: Yahya Kemal, Sessiz Gemi’yi yayımladı… Tabii ki yılın sanat olayı bu şiir olacak. Çünkü aylar belki de yıllar süren bir kurgunun, kelimelerle yapılan amansız bir mücadelenin; edebiyat, tarih ve sanat tarihinde engin bir kültürün ürünüdür bu şiirler. Yahya Kemal’in bir şiiri yayımlanınca o şiir gençler tarafından ezberleniyor, besteleniyor ve ders kitaplarına örnek metin olarak giriyordu.
Almancayı dil bilimciler Faust’tan önceki ve sonraki dönem diye ikiye ayırıyor. Faust, Goethe’nin bir tiyatro eseridir. Bu eser üç yüz sayfalık manzum tiyatrodur. Goethe bu eseri 61 yılda yazmıştır. Son perdenin son sahnesini ölmeden iki hafta önce bitirip zarfa koyarak mühürlemiş ve avukatına teslim etmiştir. Dilciler Faust sayesinde Almancanın duygu ve düşünceleri ifadede bir atılım yaptığını, Goethe’nin Almancaya çok büyük katkılar sağladığını söylüyor.
Goethe, Faust’un 1. perdesinin 1. sahnesini yazıp yayımladığı zaman tıpkı Yahya Kemal’in şiirleri gibi bu metin ses getiriyor, ders kitaplarında örnek metin olarak okutuluyor, tiyatrocular bu metni sahneye koyuyor, gazeteciler Goethe’yle “ikinci sahne ne zaman bitecek” diye röportaj yapıyor. Diyelim ki ikinci sahne üç yıl sonra, üçüncü sahne beş yıl sonra bitiyor. Böylece eser 61 yılda tamamlanıyor.
Almanya’da binlerce edebiyat heveslisi “Faust’un tamamını okumadan öleceğime üzülüyorum.” demiştir ve okuyamadan, dilimizdeki harika ifadeyle gözleri açık ölmüştür.
Bu örnekleri niçin verdim? Evet, şiir ilham ürünüdür ama o ilhamı heykeltıraş gibi veya bir kuyumcu titizliğiyle işlemek, çalışmak ve sabretmek gerekir.
“İlimsiz edebiyat olmaz, oku.” dediğim kişilerin bazıları Âşık Veysel’i öne sürüyor. Veysel liseye, üniversiteye gitmemiş… Gerekçe bu… Hani tiyatrocular arasında bir tartışma yaşanır: Alaylı, mektepli kavgası. Bu kavganın aslı, anlamı nedir? Bazı tiyatrocular konservatuara gitmemiş, küçük yaşlarda sahneye çıkıp usta çırak ilişkisiyle kendisini geliştirmiştir, bazıları da bu sanatı Güzel Sanatlar Akademilerinde öğrenmiştir.
Şiirde mektepli diye bir grup yoktur ama Âşık Veysel alaylı diyebileceğimiz bir şairdir. Çünkü küçük yaşlardan itibaren Saz şairlerinin toplanıp şiirler söylediği, türküler, semailer okuduğu mekânlarda yetişmiş, usta çırak ilişkisiyle şairlik yeteneğini geliştirmiştir.
Bazı edebiyat heveslileri vardır, edebiyatın, şiirin, hikâyenin ne olduğunu dahi bilmeden, öğrenme ihtiyacı hissetmeden sürekli yazar. Ne kadar çok yazarsa o kadar büyük bir sanatçı olduğunu zanneder. Onların yazıdaki tek prensibi “Al eline kalemi, yaz aklına geleni”dir. Yani gevezeliktir.
Boşuna mı demiş atalarımız… Boş teneke çok öter.
erturanelmas.megabb.com
Erturan Elmas
Bursa / 2008
YORUMLAR
Gerek kendi yaşamından verdiği birebir örneklerle, gerek hayatı algılayış, özümseyiş ve ifade şekliyle gelmiş geçmiş en büyük insanın Hz. Muhammed sav. efendimiz olduğunda bir çoğumuz hemfikirizdir sanırım...
Ama unutulmaması gerek bir öge var ki o da; İlk emir indiğinde dahi Hz. Muhammed sav. efendimiz okuma yazma bilmiyordu. Buna rağmen insanlara gönderilen en büyük öğretici idi...
Okumak, öğrenmek ve hatta tahsil yapabilmek elbette insana çok büyük artılar kazandırabilecek nimet ama sadece okumakla, tahsille herşey kazanılmıyor...
Önemli olan GÖNÜL olsa gerek...
Yüzlerce edebiyat hocası bir araya gelse bile... belki de ömürleri boyunca yazamayacakları bir dizeyi, hiç okumamış bir insan sadece yüreğindeki saflığın artısı olarak dilinden dökebilir ve topluma mâl olabilecek öğreti ve alınacak ders çıkabilir içinden...
Okumak güzeldir... ama herşey değildir...
Kimse kimseden üstün değildir... " kim/se "
Saygılarla
acımasız yorumlarla ve yazıyla bize verilen ömür ipini çekmişsiniz...
evet ben doktorum edebiyatcı değilim
ama yazmayı seviyorum
bırakayım da içimde mi kalsın duygu ve düşüncelerim
içimizde ki stretesimizi hastalardan mı çıkartalım yazmayalım da..
siz isterseniz okumayın.....
ama ben yazarım :))
fikret bey.belginertürk ve deniz beye teşekkür ederim...
yürekten destekleri için...
acemi, boş teneke,geveze edebiyat severim...
tüm sevenlerinde yüreklerine bin selam olsun derim...
suzan can tarafından 12/19/2008 10:31:23 PM zamanında düzenlenmiştir.
Oldukça faydalı bir yazi, evvela tsk etmek istiyorum böyle bir emeğe..
İlim konusunda hemfikir olduğumuzu belirtmek istiyorum..
İlimi kullanma konusunda ayrımlar yaşadim, gerek kendim, gerek öğrendiklerim adına ki, ilimi yürek ile bütünleştirip hayatına entegre edemeyen bir, alimi de düsünemiyorum..
Öğrendiklerini yürek ile tümleyip, kişiliklerine ekleyemeyenlerin, ne kadar eğitilirlerse eğitilsinler, adam olamadıklarının ve dünyadaki her canlıya burun ucuyla baktıklarını görmüş bir kişi olarak diyorum ki, tümlenebilmeli hayattan alınan ilim ile yürek...
İki üniversite bitirmiş bir beyi anımdadim, geçenlerde bir sempozyumda karşılaştiğim, bildiklerini öylesi karıştırıyordu ki birbirine, inanın ne konuyu takip edebildik, ne de kelamlarından tam olarak yararlanabildik..
Ben bilirim, ben öğrendim, diyordu sadece ve konuya hakimsizliğinin dahi bilincinde olmadan,lak lak ile zaman tüketti anlayacağınız...
Ne yazıktır ki gönül adamıyım deyip, gönülden anlamayana ve ne yazıktır ki ilim adamıyım deyip, ilimi yaşayamayana...
Bir ise gönül veriliyorsa, o yolda eğitilmeli, eğitmeli şahsını kişi, tamamı ile hemfikirim bu konuda sizinle.
Kaldı ki kişi sadece egosunu tatmin derdinde değil ise, eğitecektir kendisini...
Açıkçası cımbız ile açılan sözlüklerin eşliğinde, bu oldu hayır bu daha iyi uyar denilip sözüm ona yazılanlarında bana şiir adına bir şey veremediğini belirtmek istiyorum..
Kişi kelime dağarcığını, ruhunu, ilmini yanına aldığı vakit ancak, o edebi ve ruhani halı yansıtacaktır okura..
Kısacası okumadan yazar olmamak, pişme yolunun neresindeyim sualine durmadan piştim dememek gerek...
Saygılarımla Elifleyin...
Bu yazımı okuyup yorum yapan değerli Ekber Yakupoğlu, ersaldemir, Fikret Tezal, direniş, Şaban Aktaş, baharca57, arıbeyi, Ömer Nazmi, munir, deniz tayanç, belginturk, Güldane Dal, Bakış Açısı... Hepinize teşekkür eder yazma yolunda başarılar dilerim. Yazma yolu diyorum çünkü bu çok meşakkatli bir yoldur ve sonu yoktur. Hepimiz bu yolun bir yerindeyiz. Ben 30 yıllık edebiyat öğretmenliğinden sonra emekli oldum; amacım genç yazar ve şairlere bildiğim kadarıyla yol göstermektir. Yazma yolunda belirli bir mesafe kat ettiğime inanıyorum. Son hikayem 22 yıldır yayımlanmakta olan Dergah dergisinin Aralık 2008 sayısında yayımlandı . Kendini yetiştirmek isteyen genç şairlere bu siteye eklediğim At Ağustoslar Türküsü, Şiirde İmge Meselesi gibi makalelerimi okumalarını tavsiye ederim. Bir arkadaşımızın "Senin ülke meselelerinden haberin var mı" gibi bir cümlesi beni çok üzdü. Ben on bir yıl yatılı okullarda okuyup 30 sene bu memleketin birçok yöresinde çalışmış, üniversite mezunu iki evlat yetiştirmiş bir emekçiyim. O kardeşimize şöyle diyorum: Yitirilmiş Değerler başlıklı hikayemi oku, bir memleket meselesi edebi bir türle bundan daha güzel ve daha çarpıcı nasıl anlatılabilir? Bana açıklasın. Herkese saygılar.
Ben hem şiir yazarım hem de yazı ama ben kendime ne şair derim ne de gazeteci çünkü bunları diyebilmem için gerekli donanımlara sahip olmam gerekir. Ben ne edebiyatla ilgili ne gazetecilikle ilgili herhangi bir yüksek öğrenim eğitimi almadım. Ben de okumak gerektiği taraftarıyım, keşke okuyabilseydim de ondan sonra yazmış olsaydım ama bu eksikliklere rağmen yazılmaz mı ? Elbette yazabilir insan ama en azından kendisini kişisel olarak eğitebilir ve bilen insanlardan bilgi alış verişi yapabilir ve yapmalıdır da yoksa yazdıklarının pek de bir şeye yarayacağını sanmıyorum .. Bu gibi durumlarda hemen değerli ozanımız Aşık Veysel örnek gösterilse de aslında Veysel oldukça bilgili, sosyal bir insandı yani oturduğu yerden onları üretmedi...Boş kafalılık bir övünç kaynağı olmamalı bence...
Daha fazla gerçekçi bilgi diyorum ben de hem de her konuda,
işte o zaman çıkar karanlıklar aydınlığa...
Güzel bir yazıydı, kutluyorum sevgili erturanelmas...
Sayın Erturan Elmas'ın edebiyat bilgisini takdir ediyorum...
Ne var ki bu nitelik ona edebiyatı kendisi kadar bilmeyenlere ''boş teneke '' ya da '' gevezeler'' deme hakkını vermez..Kendisini bu ifadelerinden dolayı şiddetle kınıyor ve içi zehir dolu teneke olmaktansa ,boş teneke olmayı,ülke meseleleri hakkında kendisi gibi suskun kalmaktansa ,fazla konuşan gevezelerden olmayı tercih ettiğimi ve böyle olmakla da gurur duyduğumu herkese buradan ilan ediyorum..
siz ilham geldiği için yazanlar durun!
ne yapıyorsunuz ...biz bu işin ilmini yaptık...yıllardır emek verdik...aruz nedir? redif nedir? kafiye uyak nedir? şiir nasıl yazılır iyi bilen bizleriz...
siz ilham geldiği için yazanlar durunnnnnn....
siz yazmayın siz bizim gibi ustaların yazdıklarını OKUYUN!!!!
ZİHNİYETİ...
yazık!!!!!
Fuzulî, niçin Fuzulî olmuştur? İlminden dolayı Fuzuli olmamıştır, aşkından dolayı fuzuli olmuştur. Aşkı en büyük seziştir, en mühim ilimdir O'na. Hangi Şair şiirlerinde ilmini konuşturmuş siz söyleyin. Edebiyat bilimi, ya da şiir bilgisi
daha iyi Şiir yazmaya sebep gösterilemez. Olsa olsa şiirlerdeki bilgi yanlışlarının önüne geçilmiş olur. "Boş teneke çok öter" sözünün de ilhamdan yola çıkarak şiir yazanları kapsadığını düşünmüyorum. Bu daha çok manasızca konuşan gevezleri tavsif için kullanılır. Ahmet H. TANPINAR'ın edebi bilgisi Şiirlerine vursaydı en büyük şair olurdu. Bu edebiyat ve tenkid dahisi ortalama bir şairdir ancak. Şiirin ilmi yine gönül ilmidir vesselam gerisi tumturaktır, boş teneke sesidir.
Güzel ve usturuplu yazmışsınız ancak fikirde aynı düşünmüyoruz demek Şiirdostu. Selam ile.
Sayım Erturanelmas'a ve Ömer Nazmi beye yürekten katılıyorum.Toplumumuzun en büyük eksikliği okumamaktır.Okumak; bir üniversiteyi bitirmekte değildir bence.Eğer üniversite tahsili yapmış biri ,hiç bir şiir roman araştırma vb gibi kitapları okumamışsa seçtiği meslektede gereği kadar başarılı olamaz.Okumak bu nedenlede önemlidir.Yaşanmışlıkları bilinmişleri bizlere sunan kitapları hiç yokmuş gereksizmiş gibi görmek kendini bilmemek kadar korkunç bir şeydir.Hele dili iyi kullanabilmenin yolu-ki şiir yamak için önemlidir bu- okumak okumak okumaktır.Emek verilerek yazılmış gerçek yapıtları.
Günün yazısını ve yazarını kutluyorum.sevgilerimle.
munır tarafından 12/19/2008 1:54:48 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sayın Erturan,
Yazınızı iligiyle okudum.
Hem de bir kaç kez.
Çünkü, uzun zamandır ben de sizin söylediklerinizi sizin kadar açık ve net olarak olmasa da (haddimi aşmamaya çalışarak) ima yoluyla da olsa belirtmeye çalıştım.
Ne yazık ki, "ben yazdım oldu," diye diretenlerin sitemini aldım.
Benim özellikle savunduğum birşey vardır ki, bu da salt şiirin değil, edebiyatın olmazlarından olan yazım kurallarıdır.
Özellikle, de-da bağlacını bulunma halinde kullananlar; sulunma halinde olması gerekirken bağlaç olarak yazanlar; -ki- atilik ekini bağlaç olarak kullananlar; bağlaç olması gereken yerde de aitlik eki olarak kullananlar var.
Bu beni çok üzmektedir. Şiir yazmaya kalkışan birinin bunları bilememesini ya da bu yanlışta ısarar etmelerini bir türlü anlayamıyorum.
Bu yüzden benim kafam her zaman karışmıştır.
Şöyle ki; amaç şiir yazmak ve şiir öğrenmek ise neden bunlara dikkat edilmez; amaç şiir yazmak değil ise neden yazılır?
Edebiyata hevesli olan kişilerin bu işe şiir yazmakla başlamaları bence en büyük yanlıştır; edebiyata gönül verenlerin önce bol bol ister nesir ister şiir okumaları gerekmez mi? En azından üç roman okumuş birinin bu tür yanlışlıkları yapacağını hiç sanmıyorum. Kitap okumayan birilerinin edebiyat hevesi nasıl olabilir ki!
Bizim asla kimseye, şiir yazma, deme hakkımız da yoktur haddimiz de değildir; ama hangi dilde yazıyorsanız yazın, o dilin değişmez kuralları olduğunu hatırlatmak, en azından bu konuda o 'şairler'e dikkatli olmaları konusunda rica etmek gerektiğine inanıyorum.
Şiir yazmanın tatmin ve terapi yönü olduğunu bilmeyen yoktur. Bu yüzden hoş karşılanabilir; hoş karşılanması bir yana önerilebilir de...
Aşık Veysel, bu tür konularda asla yerine oturmayan bir örnektir. O tür insanlar milyonda bir çıkar ve Aşık Veysel olurlar.
Evet, her sanat dalı gibi şiir de bilgi, birikim ve sabır ister.
Diline saygı göstermeyen biri kırk fırın ekmek yiyerek kırk yıl beklese de yazdığından ne başkaları ne de kendi birşey anlar.
Tekrar ediyorum, hiç kimse hiç kimseye, hele ki genç kalemlere, yazma, demez; ama bu genç arkadaşlarımıza da birkaç kitap okumasını önerebilir. Bunun ne zararı olabilir ki!
Eminim ki amacı şiir yazmak ve geliştirmek olanlar buna çok dikkat etmekteler; amacı şiir olmayanlar ise, zaten şiirlerinde de yorumlarında da kendilerini belli etmekteler.
Söyleyecek söz kalmıyor artık.
Fikrinize, emeğinize sağlık...
Tebrikler...
“İlimsiz edebiyat olmaz, oku.”
Katılıyorum düşüncenize .Haklısınız.
Şimdi ülkemizde okuma oranı çok çok düşük.Bunu hepimiz biliyoruz.Benim gibi az okumayı seven ve edebiyata meraklılar da olmazsa sitede okuyucu bulmakta zorlaşacak ki bizde ustaları okuyup kendimizi geliştiriyoruz.
Mesala ben ilk yazdıklarımı çok acemice görmeye başladım. Demekki bir değişim var.Olumlu veya olumsuz .Yoksa nerede geliştirip değiştireceğiz kendimizi.
Eleştiren arkadaşlar da bir zaman sonra size hak vereceklerdir.
Evet doğru söylüyorsunuz.
İlimsiz edebiyat olmaz,oku.
Hiç okuyanla okumayan bir olur mu?.
Kutluyorum yazınızı.
SAYGILARIMLA.
Sayın erturanelmas ; ben de kendimi sizin o geveze olarak nitelendirdiklerinizden biri olarak görmekle gurur duyuyorum. Edebiyata gönül verenleri,bu uğurda emek sarfedenleri ve kendileri gibi olmayanları hakir görmeyenleri de takdir ediyorum..ama sizin gibi düşünenleri ve başkalarını hakir görenleri asla takdir etmeyeceğim. Günümüzün Türkiyesinden haberiniz var mı sizin ? Siz hala divan edebiyatından söz ediyorsunuz.. Yani bu günün kötü koşullarında söylenecek sözü olanlar,sırf sizin kadar edebi bilgisi yok diye susmaları mı gerekiyor ? Burası amatörlerin çoğunlukta olduğu bir edebiyat sitesidir. Yani özencilerin,yani edebiyata özenenlerin çoğunlukta olduğu bir site. Ne kadar güzeldir bir çok genç üye arkadaşımızın da olması ve ne kadar zararlıdır sizin söyledikleriniz onlara..Edebiyatı seven,ilgi duyan insanların heveslerini kırdığınızın farkında mısınız?
Evet ben de geveze dediklerinizden biriyim ve sizden daha yararlı olduğuma da kesinlikle inanan biriyim !
Saygılar....
Karacoglan yazmis..Dadaloglu yazmis..Asik veysel yazmis..Yuregiyle geleneklerinde yasadiklariyla gunuyle gelecegiyle yazmis...."Kısaca edebiyatla ilgili birkaç bilimsel kitabı okumak zor geliyor,"
Gunumuz genc kalemleride birakin yazsinlar neden gocunuyorsunuz..? Amanda aman bak noktali virgulu unutmus..
"Bugun Benim Ulkemin Gundeminde ne var..?"
Saygilar