- 3304 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
BURASI KARADERE
Ada merkezinden arabayla, seyre edersin Kuzeye doğru şehir çıkışında yol ayrılır. Sola çevir direksiyonu. Ya da karaağaç dibi İhsaniye Cami arkasında durakta belediye Otobüsü duruyordur. Otur koltuğuna kalkar birazdan…
Emirdağ mezarlığına doğru tırmanır, sonu hatırlarsın dualara durur dudakların...
En tepede, Emir Sultan hazretlerinin akrabasının türbesine, bir fatiha ile yüklenirsin silahını… Yeşil ormanlıklara doğru ilerler kıvrılır yollar…
bir kıvrımda “Aşıklar Çeşmesi” vardır. Kimler içmedi ki suyundan... Az mı sabahladı sevgililer… Gecelerin ay ışığında... Ne nağmeler mırıldandı ne ırmaklar aktı denizlere… Sevgilerce sımsıkı…
Takılı kalma ilerle eskiden yılgın denilen otlar vardı bu tepelerde... Şimdi çam ormanı kozalaklar dökülür, yerlere… Sağda tepeler arasında sıkışmış askeriye... Nöbet tutar Asker, hasret dolu… Geçen arabalara inat geçer günler… Bu cennet vatana değer.
Yine mezarlık ve İkizce… Verimli Acı elma ovasında... Eski pancar tarlalarını hatırlarsın kadın kız çapa ellerde dizi dizi... İnsanlar... Yevmiyeyle, Ekmek parasına dökülür terler...
Çark deresi, uzanır buralara, daha çok yol vardır Karadeniz’e kadar… Biz sakara deriz. Ah insanoğlu... Yayın balıklarını ne yaptınız... Testi ’ye doldurulur içilirdi suyu bir zamanlar… Kokular yayılır, karmakarışık pislikleri yüklenmiş, bulanık akar... Şehrin maskesini düşürür sanki. Kenarında Köprübaşı köyü...
Tırman şu bayırı yeşillikler arasından…
Açar sınır kapılarını Karaderem… Açma deresi ilk suya dalışını hatırlarsın... Manav çocuklarının… Açmalar düzlüklerinde bereket var… Çınarlık Mahallesinde. Umutsuz sanayileşmenin izlerini görürsün, Sirke, Yağ Un Fabrikası su değirmenini hatırlarsın… Kalıntılarına üzülürsün. İyi bitememiş başlangıçlara acırsın.
Hem tarlada arar insanım ekmeği hem meslekte... Sanayi bölgesi burasıdır Karadere’min…
Petrol satış merkezi. Tamirhaneler vardır gözünüzü alır kaynak ışıkları… İnşaat malzemeleri satar dükkânları…
Dinlenme, eğlenme boş vakit öldürme yeri eksik sanma... Kıraathaneye, kahve derler hala… Cami vardır... Yalnızlığına, bakımsızlığına ağlar bahçesinin. Güller görmek ister rengarenk…Gül kokardı Peygamberimin geçtiği yerler…Gül yakışır camii bahçelerine.
Çınarlık deyince es geçmemek lazım. Çocukluğumda manav şivesi ile buranın en yaygın adı "aşa gave" dir. Manav şivesi bu yani, aş ağı kahve. Yaşlı bir köylüm anlattı. Bu bölgede, ermeni Rum köylerinin olduğu zamanlar; Halit dedem buraya kahve açmış, rumu, ermenisi gelirmiş, "aşa gave" ye gidiyorum, "aşa gave"den geliyorum. Derken isim kalıvermiş. Bizim lakabımızda "Kahveci Halitler" dir.
Yola devam edelim. Çıkarsın Kaynarca-Kandıra yolundan Sağa süzülürsün, yeşil sarar her yanı…eski toprak ocakları. Ayaklara yapışan sülükleri hatırlarsın….tarlalar düzlükler , gelinciklerle mayıs çiçekleri kaplamıştır her yanı ..Kuş cıvıltılarının nağme nağme şarkıları, İlköğretim okulunun bahçesinde çocuk seslerine karışır…
Bak “Beyaz çeşme” yalaklarından sığırlar su içer. Bak karabaşın hararetten dili çıkmış. Yalağın içine girmiş ..Esollar’ın ali abinin elinde sopası..
Ne olur biraz Çeşme bakımlı olsa... hak etmez mi? onlar geçmişin dili…kim ensesine dolamadı ıslayıp ta mendili. Beyaz çeşme ve Palak (Eski ve yıkık dökük) çeşme dargın gibi... Bakımsızlar…
İlerle, bak hele solunda… Yeşil tümsek arkasında, ses verir Kız pınarı… Buz gibi su, yazın ılık yalakları ile... Ölmüş bir genç kızın çeyizi satılmışta yapılmış derlerdi… Testiyi kapan gelirdi...Ne türküler söylendi başında…Geceleri. Ay ışığında delikanlım, yaptı besteleri… Ne olurdu… Etrafı yeşillenip çiçeklense birde bank koyulsa idi… geçmişe götüren yol olsaydı bizleri…
Ya köy içinde devasa taşların dizilerek yapıldığı kaldırım uzanır cadde gibi… Geçmişe saygı ile... Aslına uygun, onarılamaz mı .?
Evvelden evlerde sular mı vardı.”Mancolos”tan (ne demek bilmem, büyüklerimiz öyle derdi.) akardı sular pınarlara. Kuyular vardı. Kovalı Gegikli…
Köy merkezine gelirken Dibek taşı karşılar seni, ordadır herhalde... Hoyratça silinmez ya geçmişin izleri… Öküzleri boyunduruğa koşularak döndürülen silindir taşla, ezilen buğdaydan yapılan. Etli Keşkek ve Aşure pişirirdi analarımız…
“Aşa pınar” daki çiğ taşları da mı yok, nişasta yapmak için ezilirdi buğdaylar… Ya bezir hane kalıntıları duruyor mu hala. Ya biber amcanın çayırındaki eski su değirmen kalıntıları...
Çeyrekli bayırında, ağaç arabası ile kayan çocukların sesini duyar gibiyim. Üzüm bağları ve meyve bahçeleri serilir gözle önüne. Hele bal gibi sulu şeftali… Babamla koniklere koyarak satmağa giderdik. Salkım salkım üzümleri...
Köy kahveleri, üzüm bağlarına, meyve bahçelerine bakar, dalar gidersin yemyeşil yamaçlarda... Sağında Oflak dağı uzanır gider...
Ah Bağ içi… güreşlerin yapıldığı, pazarların kurulduğu, top koşturduğumuz meydan…yok şimdi...Çamlı bir bahçe olsun yeşillik ya..
Savaş yıllarında, çok çekmiş Karadereli…
Caminin arkasında o yıllarda kaçamadığından evinde yakılan, Tunuzlu ailesinden nenemin mezarı vardır. Sanki tek başına ödemiş gibi bedeli. Birde Gazi dede vardı ..ismini hatırlamam. Tahta ayakları ile yürümeye çalışırdı. Akgüneş ailesinden. .O hepimizin Gazi DEDESİYDİ. Allah’ın rahmeti bol olsun..
Savaş yıllarını anlatan belgelerden KARADERE;
ilgili maddeler..
YUNANLILARLA RUM ÇETELERİNİN KANDIRA’YA BAĞLI
KÖYLERDE IRZA TECAVÜZ, KATLİAM VE
HIRSIZLIK YAPTIKLARI
Yunan kıtalarıyla Rum çetelerinin, Karadere köyünde küçük erkek çocuklarına tecavüz ettikten sonra hepsini diri diri kestikleri, yaktıkları , halkının kaçarak kurtulduğu rapor edildi.
2 Mayıs 1921 Telgraf-Şile / 2/Mayıs/[1]337 /Sûret /Umûm Jandarma Kumandanlığına …………………………………………..
8 Adapazarı’ndan gelen Yunan çeteleri ve efrâdı Karadere karyesine girerek altı kişiyi katl ve kadınların ırzlarını hetketmişlerdir.
9 Araman karşusunda İnanlar karyesinde Atacı nâmındaki İslâmı süngü ile katl ve kadınları bir hâneye toplayarak pâre ve zî kıymet eşyâlarını gasb ile ırzlarını hetkederek cerhetmişlerdir. …………………………………………………………………………………………….
12 Karadere karyesinden dört delikanlı ve üç dâne yedi sekiz yaşlarında oğlan çocuğunu döğdükleri, göz yaşlarını nazar ı dikkate almayarak ma‘sûmların ırzlarına tecâvüz etdikden sonra sıralayup cümlesini kesmişlerdir. Şile
Ta‘kîb Kumandanı
Yüzbaşı /Yusuf
Babam anlatırdı.
” Sanırım 5-6 yaşlarında idim. Annem beni de almış Oflak dağına kaçırmıştı... Ağaçların dikenlerin sık olduğu bir deredeydik. Köyden duyulan silah seslerinden ürkerek, kurşunlar bana ulaşmasın diye, üzerime kapaklanırdı, beni korumaya çalışıyordu. ”
“Ana yüreği”, der gözyaşlarını tutamazdı.
Rabbim gani gani rahmet elesin...Sıra Köylü Halit Molla’nın anılarında köyümüz söyle geçer.
( Kandıra’yı işgal eden düşman İzmit’ten takviye alarak Şeyhler nahiyesinin Hoca köyü mezarlığında ordugahı kurarak yakın köylerde silah toplaması yaptı. Düşman kuvvetine yardımcı Rum ve (...) çeteleri birlikte, Araman deresi boyunca köylünün hayvan ve malını gasp ederek ve Araman köyünü de yakarak Karadere’de toplanmışlardı. Burada çeteler hariç olmak üzere düşmanın bir tabur kuvveti vardı. Çetelerin kuvveti muayyen değildi. Araman köyünün üç saatlik mesafeden üzerinde tüten dumanı gördük. 50 cesur arkadaşımla beraber atlara binerek duman istikametine yollandık. Taşoluk köyüne geldiğimiz zaman düşmanın Karadere köyünde olduğunu haber aldık. Taşoluk’tan kırk silahlı kişi alarak doksan olduk. Elli nefer benim emrimde ve kırk neferde kardeşim Zekeriya’nın emrine verdim. Zekeriya’yı Karadere’nin doğusuna gönderdim. Ben de batısına dolaştım. O günün saatine göre Alaturka onda düşmana ani bir baskın yaptık. Yunanlılar şarktan çıkış yaparak Beş değirmen ve Akçakamış istikametine gittiler. Gasp olunan hayvan sürüleriyle Rum ve (...) çeteleri Türk milletinin mallarını ve hayvanlarını terk etmek istemediklerinden bunlar düşman kuvvetleriyle gitmemişlerdi. Akşam ezanı sıralarında doksan kişilik kuvvetimizle müsademe yaptık. On kişi maktul verdirdik. Ölenlerin cebinden vesikasını aldım. Hendek’in Kalayık köyünden olduklarını vesikasından öğrendik. Çalınan hayvanları tamamen geri aldık... Köyümüze getirdik. Sahipleri Kaymas ve Şehler nahiyelerinden gelerek hayvanları asıl sahiplerine iade ettik.)
Bir tekerleme yüzümüze vurulur gittiğimiz yerde.” Burası Karadere, Ekmek istersen Allah vere, Su istersen daha dere, Yatak yorgan İstersen Geldiğin yere” diye..
Burası manav köyüdür. Kiminin aklına “manav ne demek” geliyorsa kısaca yazalım.
Orhan Bey Türk toprağına katmış buraları. Aklımca ilk yerleşen Akıncı çocukları olabilirler. Yada 1071 Malazgirt savaşından sonra ilk fetihte yerleşenlerin torunları. Bu yörede, Manav derler.. Misafirperverdir. Dürüsttür... Uysal, mülâyim ve başkası tarafından söylenenlere fazla karşı çıkmayarak yani tartışmayarak geleneksel yaşamlarını sürdüren Manavlar kendi ifadeleri ile; “yedi kez düşünmeden adım atmayan” (yavaş davranan) bir yapıya sahiptirler. Bu uyumlu ve uysal yapıları, başkalarına “sen bilirsin” ya da “siz bilirsiniz” ifadesinin sık kullanılmasında da kendini göstermektedir.
Manav Türkleri, uzun yıllar Rum köyleri ile komşuluk yapmışlar ve uyumlu kişilikleriyle onlarla iyi geçinmeyi başarabilmişlerdir. Ancak kız alıp verme konusunda son derece tutucu davranıp Rumlarla kaynaşmamış ve kendi geleneklerini koruyabilmişlerdir.
Türkologlara göre, manavların eski sosyal yaşamda büyük önem tutan ipek börekçiliğidir. Özellikle Marmara Bölgesi’ndeki manav köyleri Orta Asya’dan gelen alışkanlıklarıyla ipek böceği üreticiliği yapmaktadır. Son yıllara kadar manav köylerinin en büyük geçim kaynağı ipek böcek yetiştiriciliğiydi ve hala bunu sürdüren köyler mevcuttur.
Manavlar, Türkçeden başka bir dil bilmezler. Türkçeden başka bir dil anlamazlar. Türkçeden başka sözcükler-ünlemler kullanmazlar. İkinci dilleri ya da mahalli dilleri yoktur.
Geçmişte, yerleşik hayata geçen veya Yerleşik düzene adapte olan Türk toplulukları, Konar-Göçerliğe devam eden Yörük-Türkmen toplulukları ile sorunlar yaşamışlardır. Hatta Manavlar, konar-göçerliğe devam eden Yörük-Türkmen grupları tarafından yerleşik hayata geçtikleri için küçümsenmişler ve her zaman alaya alınmışlardır. Çoğu zaman Konar-Göçer Yörük ve Türkmenler, göç yolunda karşılarına çıkan yerleşik (manav) Yörük ve Türkmen köyleriyle ters düşmüşlerdir.
Uydurulmuş bir tekerleme!
Karademe yolu düşmüş, dürüst hiç kimse, "Aç kaldım "."sokakta kaldım" diyemez kimse ..Ama demiş birileri..
Sanırım bana Manavın yanına ev verin yeter diyen Abaza’yı tanımıyordur.
Köyümün mahallerinde, Candı derlerdi... Kalın tahtalardan yapılmış evler vardı. Altı ahırdı. Gelen yolcuların binekleri için otu. Samanı vardı. Analarımızın pişirdiği sofraları taşırdık misafirlere. Hem de, günlerdir kendi evlatlarının önüne koyulamamış seçme yemeklerdir..
Bayramlar mahalle mahalle taksim edilir... Kim olursa olsun... Bayram sırası gelen mahalledeki hangi eve gitsen, sofralar kurulur, çeşit çeşit yemekler, gelen misafirlere… Etli dartılı keşkek başyemektir. Bu tekerlemeyi yakıştıran haksızlık etmiştir… Karadereli ‘me…
Köy kahveleri…4–5 tanedir...150 hanelik çevresinde küçük köyler bulunan merkezi köydür. Karadere. Bazen kahvelerinde“hoş geldiniz” diyecek, hiç karadereli olmadığı… Gelip geçenlere uğrak yeri… Bu ağır bir tekerleme, ağır bir suçlama... Sanırım Merkez Köy kıraathanelerine gelen insanlar herkesi, Karadereli sayıyor... Bilmeden, Misafirden misafir hürmet beklemiş olabilir…
Karadereli; Köyüne yerleşeni bile öz yerli komşusundan daha çok sever… Böyle bilirim... Misafire böyle davranmaz…
KARADERELİ MANAV BUNU ASLA HAK ETMİYOR…
Ne yapmalı ne yapılmalı?
Şehrin kuzeyinde, burnu dibinde hizmet fakiri bu bölgeye, TOKİ; yaşlıların bahçede toprakla haşır haşır neşir olacağı küçük bahçeli “EMEKLİ YAŞAM ALANLARI YAPSIN.
Göçün yalnızlığı biter beklide... Dönsün hasretli gönüller köyüne…Gelişsin. Kurtulsun kısıtlı ulaşım sorunlarından, esnafı artsın kazansın… Ve hasretler dönsün kaynağına. Zor mu? Bu kadar. İdarecimin hiç mi aklına gelmez. Şehrin burnu dibinde sahipsiz
mi bu insanlar...
Gölet isterim Karadere’me...Söz verilmişte tutulmaz…
Fakirleşmesin köylüm... Ekmeğini yerinde arasın... Göçler ıssız bırakmasın başka uğraşlara el atsın... Sebze üretsin... İkinci Alternatif ürün için çabalasın… Organik tarım sahaları çoğalsın.
Ya belediye, Kızpınarı üzeri boş alana” Mini spor Kompleksi” hediye edemez mi, gençlere... Voleybol, Basketbol, Mini Futbol oynasın... ışıklandırılabilsin gündüz gece.
Yeni otoban yol gelmiş... Büyük nimet... karadere sapağı güzel bir kavşak yapılsın.
Köye yolu düşen yabancının karnını doyuracağı, geceyi geçirmek istediğinde rahat kalabileceği misafirhanesi olmalı(dernek yada muhtarlık yararına,ücretli kiralanabilir.) artık Karaderemin.
Dernekleşsin köylümüz. Birlikte hareketin bereketini yesin... Allah razı olsun iyiliğe harç koyanlara. Öncelik köy yolu çevresi güzelleştirilmeli…. Eski çeşmeler, kullanılmayan tarihli kalıntılar korunmalı bakımlı hale getirilmeli. Köy içi yolları ileriye dönük geniş açılmalı yavaş yavaş.Yol belki tapulu arazi yer ama oraya değeri kat kattır.
Köy merkezinde düğün ve konferansların yapılacağı bir salon şart. Köy ürünlerinin pazarlanacağı bir “Karadere köy market”. Bahçe, garajlı, banklı, havuzlu, çeşitli süs bitkileri ile “Köy Park” park halini almalı.
Manevi ve bilimsel konferanslar sıklaştırılmalı. Kültürel gelenekler canlandırılmalı... Örneğim Tartılı keşkek günleri, düzenlenmeli yılda bir. Spor ve bilgi yarışmaları ile renklendirilmeli. Minik ödüllerle teşvik edilmeli... İmece ruhu canlandırılmalı. Ağaçlandırma -sokak düzenleme-yaşlıları hastaları ziyaret etkinlikleri düzenlenmeli. Çok fukaralara küçükte olsa hediyeler verilmeli.
Şehrin burnu dibinde köy...köy içinde caddeler açılmalı.. Yollar bağlanmalı birbirine. Kasabaya dönüşüm hızlanmalı. Eski köy görünümü değişmeli. Seçmesini bilmeli köylü, muhtarlar çok çalışmalı...
Ha eskiden pazar kurulurmuş, er meydanları varmış yağlı kispetler giyilirmiş. Şimdi neden olmasın.
Fıkra ya... Yerli Türk derler ya Manava...
Cehennem gayya kuyusu fokur fokur kaynıyor. Günahkârlar içinde... Acıdan sıçrayanı... Görevli zebanı tavaya benzer bir aletle kafasına vuruyor tekrar içeriye…
Ama bir kuyunun başında kimse yok... Yüzeye çıkana sorarlar neden?
Cevap gelir." Orada Türkler(yerli manav olmalı) var, onlar birbirini kıskanır. Yukarı çıkanı, alttakiler ayaklarından çekerler...
Bilmem anlatabildim mi?
Biraz daha uğraş karadereli, gelecek torununun hatırına, Ter akıt... Ver el ele güç ol birlikte… Tanıt kendini… Çeki düzen ver köy içi yolarına ..Bakımsızlık kapatmasın güzelliklerini….
Bu toprağa gömün beni, benim köyüm…
Bu sevdaya Şiirim Var
BURASI KARADERE..
Karaçalı yırttı, Çeyrekli’de ,,
gömleği mi sonuna kadar..
gavurlar köprüsünde,
çulluklara saçmam var.
kiraz ağacında sabahladım,
Şeftali çalarken ağladım.
ah ben en güzelimi,
çocukluğumu bıraktım karadere’de...
kızpınarı tuttu, sıcacık ellerimi,
Oflak dağı eteklerinde,
dize kadar sıyrık ayaklarım.
sarı çamurla ben,
şakır şakır ıslandım...
herkes güleç dostu,
her köşe güvendi..
saklambaç köşelerimde,
kah samanlıklara serdim postu..
sinede yuvalandı,
bazen gelen baş ağrıları.
ıssızlarda içtim,
yumurta ile aldım cıgaraları.
Şimdilerde,
pek soğuk yüzün.
çıkarın gölgesinde,
sevgilere düşmüş hüzün..
ağlıyor,
geçmiş yıllarımda.
unutmuşum hevesleri..
hala kulaklarımda,
değirmen bayırında
hindi sesleri…
ömür bazen hoş bazen yaman,
sanki büyüdüm,
koşarken zaman.
ben hep sana doğru yürürdüm.
Yaşamla oynadım körebe,
kartlaştı her zerrem...
Hasretim hala be,
Kucakla beni Karaderem...
Şirin köyüme armağan bu ilkyazı denemem.
Recep Karadereli
[email protected]
“Kahveci Halitler”in İsmailin oğluyum.
Kahveci Halit Kim?
Babam İsmail Bey, babasından bahsetmeyi pek sevmezdi. Dedem ne zaman vefat etti. Bilmeyiz sanırım babam delikanlı yaşlarındadır. Babaannem askerden sonra vefat etmiş. Babam yalnız yaşamaya başlamıştır.
Halit Bey, Adapazarı/Kaynarca/Kandıra taş yolu (şose) yapıldığı yıllar kaynarcadan Karadere köyünün Şimdiki Çınarlık Mahallesine gelmiş, yol kenarında, 3-4 dönüm arazinin başına kahvehane açmış bir Manav’dır.
Halit Bey Zehra hanımla evlenmiş, Nuri Bey (Deli Nuri) ve babam İsmail Bey doğmuştur.
Babaannem Zehra Hanım:Tanıyan yaşlıların anlattığına göre iyilik sever, güleç yüzlü sevilen cana yakın, kısa boylu bir bayanmış.Babamın ve bizlerin dayı dediği İsmail ERASLAN Bey’in (Perişan Dede) ana sülalesindenmiş.Doğup büyüdüğümüz ahşap evin yapımında emek olarak, büyük katkılarını babam İsmail Bey, minnetle anlatırdı.)
Daha sonra Halit Bey, iki kız çocuğu olan bir hanımla evlenmiş Abdullah Bey doğmuştur.
Babamlar birisi ayrı anadan üç erkek kardeştirler.
YORUMLAR
.edebiyatdefteri.com/index.asp?istek=tum_yazilar&k=detay&yazi_id=3249
karadereli
"BURASI KARADERE"
"...
Şirin köyüme armağan bu ilk yazı denemem.
Recep Karadereli"
İnanmam; aslâ...
Bir kuş ettin uçurdun,
Tuş ettin düşürdün,
Dikenlikler içinde, kanadı kemiklerim...
Aş ettin doyurdun,
Aşk ettin; öldürdün,
O gencecik *cıvanı, gözyaşıma döndürdün...
*:"Ölmüş bir genç kızın çeyizi satılmış ta yapılmış derlerdi… "
Değerli Ustam; bu eserinden, tam yirmiyedi tâne dörtlük şiir çıkar... yazmaya başlasam; şimdi...
Emeğini tebrik eder, Gönlünüzü; Saygılarımla Selâmlarım...
Kadir Yeter.
13 MAYIS 2009 Çarşamba. TRABZON.
Aklım; yazamadıklarımda kaldı...
Baştan giriş ve devamı muhteşemdi, ta ki, Yunan işgaline kadar.
Ölenlere rahmet, bizlere rabbim inayet versin ve dostumuzu düşmanımızı bilelim. " Avrupa'mı o ağyardır " diye boşuna demedim hocam.
Tebrikler, hemen yanınızdaki Küçük Hataplı benim öğretmenlik yaptığım yer, insanlarını halâ unutamam, iyiliksever, hoşgörülü, hürmetkâr... hepsini öz kardeşim gibi sevdim ve Karadere halkı ile aynı ,yani manav oradakilerin deyimi ile ..saygı ile selamlıyorum, ben yaşadım bir yıl ve iyi biliyorum herşeyin en güzelini hakeden o dürüst insanlara selam ediyorum,
tebriklerimle.