- 543 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İNSANLAR EKMEK PEŞİNDE
İNSANLAR EKMEK PEŞİNDE
Dr. Sadık Özen
Her geçen gün sıkıntılar artıyor. Yaşam zorlaşıyor. Baksanıza, ülkemizde köpek kulübesinde bile yaşamaya başlayanlar var artık.
İki gün önce bir televizyon kanalında izlediklerim büyük bir acıyla doldurdu içimi. Birçok vatandaşımın en az benim kadar etkilendiklerine eminim. Yağmur altında ıslanan ve titreyen yavrucağın o içler yakan hali gözümün önünden gitmiyor.
Bir taraftan da; iyi ki “Basın” var diyorum. Halkın, gözü, kulağı ve dili olan basın. Birçok kez eleştirmek zorunda kalsam ve yarattıkları olumsuzluklara karşı çıksam da, iyi ki basınımız var diyorum.
Ama, bu insanlar arasından kaçı bu kadar şanslı olabilir ki !.. Hayırsever komşuları olacak, gazete ve televizyonlara haber verecek, ev kirasını ödeyemediği için sokağa atılmış bir aileyi, parkta yağmurun altında sırılsıklam ıslanırken ekrana getirilecekler ve sonra da bir belediye başkanı çıkıp onları korumasına alacak. Doğrusu tam bir film senaryosu. Kaç zavallı böyle bir senaryoda yer alabilir ki !...
Çoğu, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un “Hasta Çocuk” şiirinde dediği gibi;
“Yok yok, götür onu taaa…
Uzak bir yerde bırak ki, gureba
Uzanıp ölmeye bir şilte bulurlar orada”
Yaşanan olumsuzluklar her gün biraz daha artıyor.
Küçücük bebeğini kucağına alıp, sadaka isteyenlerin sayıları çoğaldı. Ya da;
“- Bir dakika bakar mısınız ?” diyerek avuç açan ve “Bebeğime süt alacağım” diye ağlayan, ve içimizi buranlar yanında,
“- Açım, n’olur bir ekmek parası” diye yalvaranlar neredeyse adım başı karşımıza çıkıyor oldular.
Demek ki, dağıtılanlar yetmiyor.
Profesyonel dilenci değil bunlar.
Aç kaldıkları için dileniyorlar.
Sadece cami önlerinde değil, kentlerin her yerinde görünür olmaya başladılar.
“Mustafa” filmi bile umurlarında değil bu insanların.
“Atatürk Olmasaydı” ya da “Osmanlı Cumhuriyeti” ni izlemek akıllarından bile geçmez onların. Hem, sinemaya gitmek için onca parayı nereden bulacaklar ki !.. 14 YTL olmuş bir sinema bileti. Vay be !...
Siyasetten, demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden ise hiç anlamaz bunlar. Tek amaçları karınlarını doyurabilmek ve sefilane de olsa yaşayabilmeye çalışmak.
Zırhlı makam arabalarına kurulup gidenler bu tabloyu göremezler ki !. Beş yıldızlı otelleri mesken tutanlar, gece kulüplerinde har vurup harman savuranlar, televizyon ekranlarının baş köşesinde yer alanlar, milyar dolarlık villalarda oturan, yatlarda sefa sürenler, çocuklarını en pahalı kolejlerde okutanlar, onlara bale ve müzik dersi aldıranlar da göremez ve anlayamazlar bu insanları… Bunları görebilmek için, ancak halktan birileri olmak gerek.
Aradaki uçuruma bir bakar mısınız? Bir taraftan ekmek parası için avuç açanlar, bir taraftan sefahat içinde yüzenler.. Hani biz “sınıf’sız, kast’sız” bir millet değil miydik ? Peki, ne oldu da bu hallere geldik ?
Hortumcular, vurguncular, soyguncular ve hayali ihracatçıların gün be gün çoğaldığı, neredeyse
orta sınıfın tümüyle yok olduğu, açlıkla savaşanların sayısının her gün biraz daha kabardığı, işsizliğin alabildiğine arttığı bir ülke haline nasıl gelebildik?
Bu soruların yanıtları aranmalı ve bulunmalıdır. Birileri bu sorulara yanıt vermek zorundadır.
İnanın, bu yazı siyasi amaçlarla yazılmadı. Amaç, tamamen insani sorunların dile getirilmesi. Baksanıza; ne iktidarı eleştirmek var içinde, ne de muhalefete destek olmak.
“Aç ne yimas, tok ne dimas” diye çok eski bir atasözümüz var. Bugünkü konuşma dilimizdeki karşılığı “Tok açın halinden anlamaz” dır. Evet, öyle bir hale gelindi ki, karınları fazlaca tok olanlar, bir dilim ekmeğe muhtaç olanların halinden anlamıyorlar. Hatta onları görmüyorlar bile.
Ama anlayacaklar bir gün. Bir gün hesap verecekler. Bu dünyada olmasa bile öbür dünyada.
“Tüyü bitmemiş yetimin hakkı” sorulacak onlardan.
Sayın Başbakanımızın söyledikleri gibi; “Makamlar, mevkiler, unvanlar ve tüm zenginlikler geçici”. Kefenin cebi yok. Öbür dünyaya birkaç metrelik beze sarılarak gidiliyor. Yatılan yer de sadece birkaç metrekarelik toprak parçası. İster görsünler, ister görmesinler gerçek olan bu. Ve de bir gün bu gerçek anlaşılacak.
Bir kere daha vurgulayalım: İnsanlar ekmek peşindeler.. Açlıkla savaşıyorlar.
Dağıtılanlar yetmiyor…İşsizlik aldı yürüdü. Sadece aç kalmak istemeyenler değil, emekliler, sigortalılar, dar gelirliler, küçük esnaf ve kırsal kesimlerde yaşayanlar da geçim endişesine kaptırmaya başladılar kendilerini. Emekliler maaşlarının azalacağından korkuyor.
Gelir artış oranları, giderlere, vergilere ve enflasyonla gelen zamlara uygun düşmüyor.
Bir şeyler yapılması gerekiyor artık. Peki ama ne? Çözüm için neler yapılmalı? Bunun tek bir yanıtı var; sağduyu, basiret, akıl ve mantıkla hareket edilmesi. Öncelikle işsizlik ortadan kaldırılmalı. Siyasi ihtiraslar bir tarafa atılmalı, kısır tartışmalardan vazgeçilmeli.. İktidarla muhalefet elele vermeli, bir araya gelinmeli, ortak akıl üretilmeli. Kişilerin ve partilerin çıkarları için çaba göstermek yerine, tüm halkın çıkarları için uğraş verilmeli.
Tehlike çanları daha kuvvetli çalmadan yapılmalı bunlar.
Ben bir felaket tellalı değilim. Rantiye endişem de yok. Hür vatandaşlık iradem içinde doğruları toplumla paylaşmaya çalışıyorum. Tek isteğim; uyarmak ve uyandırmak.
İnsanlar ekmek peşindeler.. Aç kalmaktan korkuyorlar..
Bir yandan da terör belası. Her gün üzerine yenileri eklenen, onlarca, yüzlerce, binlerce şehitler… Akan gözyaşları… Göklere yükselen feryatlar…
Etnik köken ve inanç farklılıklarını körükleme çabaları… Sürtüşme, gerginlik yaratma ve kışkırtma girişimleri, vatanı bölme gayretleri…
Umudumu yitirmeden, çözüm bekliyorum bütün bunlar için ve ilgilileri göreve çağırıyorum…
Daha kötü durumlara düşmekten bizi koru Allah’ım !...
29 Kasım 2008
www.fikirplatformu.net