ANADOLU' DA MİSAFİRPERVERLİK.
1985 Yılında Kars’ın Susuz ilçesinde Ziraat Teknisyeni olarak çalışmaktayım.Ülkemiz dahilinde Genel Tarım ve Hayvancılık Sayımı çalışmaları yapılmakta ve bizde görevliyiz bu sayımda.İşlerimiz yoğundu.İlden geçici görevlendirilen aracın(ki minibüse çevrilmiş dodge pikap) görev süresi dolmadan çalışmayı tamamlamak için hafta sonu dahi köylerde çalışıyoruz.Çok az bir süremiz olduğu için o günde planımızı yaparak altı kişilik ekiple sabah erkenden göreve çıkacağız.İkişer kişilik gruplar halinde köylere geçerek öğle vakti aracımıza binip Gölbaşı köyünde yemeğimizi yedikten sonra diğer köylere dağılacaktık.
(Gölbaşı Köyü Aygır Gölü kenarında bir köy.İsmini bu gölden alıyor.Halk arasında bu gölle ilgili anlatılan efsaneye göre her yıl gölden bir su aygırı çıkıp gelir göl kenarın da otlayan atlarla çiftleşir ve göle dönermiş.Ondan olan taylarda rüzgar gibi koşarmış.Etrafında atların otlamasına izin verilir.Kayaların arasında olup oldukça derin bir krater gölüdür.Derinliğinden dolayı gölün içi siyah bir görüntü arz etmektedir.)
Planı uygulamaya koyduk. Öğle vaktinde Gölbaşı Köyü’ne geçtik.Doğru muhtarın evinin kapısına vardık.
Muhtarın evi köyün biraz dışında kenarda bir yerdeydi.Hepimiz de aç kurtlar gibiydik.Arabadan inip sofraya oturmak için sadece davet edilmeyi bekliyoruz.Kapıya dayandık.Kimseler gözükmüyor.Dışarıda oyun oynayan ufak çocuklar var sadece.Ben araçtan aşağı indim.
Muhtarın hanımı evden dışarı çıkıp hoş geldiniz deyip bizi eve buyur etti.Daha önce bir iki sefer uğradığım için tanıdı beni.Muhtarı sordum.Şehre inmiş.Evde erkek namına kimseler yokmuş.
İçeri buyrun yemek yiyip öyle gidin dedi teyzemiz.Anadolu’da erkeksiz eve girilmediğinden ve de muhtarın evde olmamasından dolayı eve girmeye tereddüt ediyoruz.
Teşekkür edip araba da bekleyen arkadaşların yanına döndüm.Araç içinde konuştuk.Bu aç halimizle yola devam edecek durum da değildik.Teyzemizden ekmek ve peynir alarak yolda giderken yemeyi kararlaştırdık.Araçtan aşağı indim tekrar.Teyzemiz kapıda bekliyor.
-Teyze biz yemek yemeye uğramıştık buraya, ama muhtar yok ya size zahmet vermeyelim.Bize biraz ekmekle peynir verebilir misiniz arabada yemek için.
-Hayır ben size ne ekmek ne peynir hatta Allah’ın bir bardak suyunu dahi vermem deyince şok oldum. Hiç tahmin etmemiştim böyle söyleyeceğini.
-Neden vermiyorsun deyince.
-Evladım burası ev değil mi?.Muhtar yoksa evi burada.Buyrun içeri Allah ne vermişse veririz yersiniz,ondan sonra gidersiniz.
-Yoksa ben elinize ekmek verip sizi kapıdan dönderip te muhtarın hanımı gelen misafirlerinin eline ekmek verip göndermiş dedirtmem .
-Burası ev.Ya buyrun içeri,ya da güle güle yolunuz açık olsun dedi.
Arkadaşlarım da duymuşlar dı bu sözleri.Birbirimizin yüzüne baktık.İçeri girmekten başka seçeneğimiz kalmamıştı artık.
İndiler geçtik içeri ye.Yakındaki komşularından teyzemize yardıma geldiler.Kısa bir zaman sonra oturduğumuz odanın ortasına kurulan yer sofrasın da ne yoktu ki.Allah neler vermemişti ki muhtarımıza.Mahalli tabiriy le lavaş ekmek,çeçil peynir, salma çay yeterliydi aslında.Yoğurt,yumurta,çökelek,tavuk ve patates kızartması da yanlarında bulunuyordu bunların hatırımda kalanlar .
Afiyetle yemeğimizi yeyip ,teşekkürlerimizi ve memnuniyetimizi bildirip ayrıldık.
Aradan yıllar geçti.Çok şeyleri unuttuk ama o teyzemizin sözleri hâlâ aklımda,kulaklarım da çınlıyor.
Bir gün yolum oralara düşerse tekrar o kapıya uğrayıp peynir ekmek isteyeceğim.Hatta sizlerde aynısını yapabilirsiniz.
Teyzemizden çok şey öğrenmiştik.Bize Anadolu kadınını tanıtmıştı.Bize Anadolu anasını tanıtmıştı.Bize erkeğinin itibarını koruyan bir Anadolu kadınını tanıtmıştı.Bize Anadolu misafirperverliğini tanıtmıştı.
Teyzemiz yaşıyor mu bilmiyorum.Yaşıyorsa Allah sağlık sıhhat versin.Rahmetli olduysa Allah nur için de yatırsın.
İşte size bir Anadolu kadını,işte size bir misafirperverlik öyküsü.
Kalın Sağlıcakla.
Hüseyin İSPİRLİ
Resim:Gölbaşı Köyü//Özcan Yokuş(internetten)
YORUMLAR
Beni memleketime götürdünüz çok teşekkür ederim...Çok fazla anımsamıyorum orada doğup yaşamadığım için,hatta 30 yıldır hiç gitme olanağım olmadı..Çocukluğumda fırsat buluduğumuzda okulların tatil olduğu zamanlarda giderdik ailece...Anandolu insanı böyledir işte...Batılılar alınmasın ama Anandou insanı saf,temiz misafiperverdir...Çok fakir bir eve de gitseniz ne yapar eder iki tavuğu vasa birini keser misafirine ikram eder.o da yoksa komşusundan ödünç alır misafirini ağırlar..sofrasına oturup yemezsen çok üzülür,kırılır...Büyük şehrin insanı yaşam mücadelesi verirken maalesef hoşgörgörüyü,saygıyı,sevgiyi insanlığı unutmuş,kalabalığın içinde bencilleşmştir..
Çok güzel bir anıydı..Zevkle okudum...Paylaşımınız için teşekkür ederim...
Değerli dostum,bu harika bir yazı..Gölü ne kadar güzel tanıtmışsın;nerdeyse kendimi kıyılarında gezinirken hissettim.Burası gerçekten güzeldi.Evet,ziyaret ve misafirperverlik ise benim için yadsınacak bir şey olmadığını en çok sen bilirsin.Binlerce örneğini yaşadık.Otuz yıl ve yıllar dmekte mahsur yok.Çok değişik ve başarılı bir yazıydı..Yürekten kutladım.Selam,saygı...