- 688 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KURBAN BAYRAMI VEYA YARALARIMIZ…
Zaman geçtikçe, günler günleri, aylar ayları kovaladığı sürece Her sene yine Kurban Bayramları gelecek. Sağ olanlar ya idrak edecek, ya da normal günler gibi yaşayıp gidecekler.
Yani Müslüman’ın iki bayramı vardır. Bunlar Ramazan ve Kurban bayramlarıdır. Bunun dışında kutlanan milli günlerde yapılanlar, “lafın gelişi” biz bayram demiş olsak da şenliktir. Sevinç günleridir. Şenlik başka Bayram başka… Milli günlere şenlik dememiz onların değerini küçültmez.
Ülkemizde, bu ülkenin insanı oldukları halde, bu ülkenin değerlerinden tiksinen, inancından rahatsız olan insanlarımız vardır. Bu ülkenin milli ve manevi değerlerini hiç tanımamış, batı kültür medeniyetini kendisine rehber edinmiş, milletine yabancı bir sürü insanımız vardır ne yazık ki, Hatta bu ülkede doğup büyümüş olmasına rağmen, kurban bayramı ile Hac’ı bir birine karıştıran ve “Bu senede Hac mevsimi Kurban’a rastladı.” Diyen aydınlarımız vardır.
Ömründe bir defa bile cami ve cemaatle tanışmamış, namazla ilgisi olmamış, nasıl namaz kılındığından habersiz aydınlarımız var ne yazık ki! Hıristiyan dünyasının propagandası ile kendi milli kültür ve değerlerine yabancı, düşman ve milli kültürü öcü gören aydınlarımız, annesinin veya babasının konumundan dolayı utanan çocukların cehaleti ile dünya medeniyeti kurmuş bir milletin din ve kültür varlığından utanç duymaktadırlar. .
Aynı yabancılaşmış kafa yapısı; Yılbaşını içinden geldiği gibi hiçbir ahlak normunu dikkate almadan kutladıkları halde, hesapsız bir şekilde hindileri katledip, içkilerine meze yaparken, binlerce taze filiz halindeki çamı da kestiği halde, açların, fakirlerin yılda bir defa kavuşabilecekleri ve sosyal dayanışmanın zirveye çıktığı Kurban Bayramını tenkit etmekte ve hayvan katliamı yapıldığından bahsetmektedir.
Ülkedeki milli ve manevi değerlerin yükselmesinden rahatsız olan kafa ile Yılbaşındaki hindi ve çam katliamını mubah gören ve Kurban bayramındaki kesilen kurbanları katliam olarak gören kafa aynı kafadır. İnsanlarımızı %70–30 diye kategorilere ayıran ve bütün bir milletin %100’den oluştuğundan habersiz kafa yapısı. Kendince baskın olan % 70’e kızdığı için ülkeyi terk etme düşüncesinde olan zavallı, milletten kopuk batıcı kafa…
Eskiden bayramlar bizi bir birimize bağlardı. Dostlar, akrabalar, sevenler bayramlarda bir birini ziyaret ederdi. İşinden gücünden dolayı normal zamanlarda ihmal etmek zorunda kaldığı yakınlarının ziyaretlerini yapar. Muhabbetini ederdi. Bayramlar da fakir ve fukaralarımız biraz daha fazla hatırlanır. Yıl boyunca evine et ve kıyma girmeyen fakir insanlarımız önce hatırlanır. İnsanlar kendilerinden önce, kendi çocuklarından önce, eti onların tatması için onların kapılarını çalardı.
Bayramlarda Mezarlıklar ziyaret edilirdi, insanlar, ikinci hayata ne kadar yakın olduklarını hatırlar, ölmüşlerini de ziyaret ederek, onlara fatihalar okuyarak memnun ederlerdi.
Toplum eskiden ne %70’lerle, nede %30’larla uğraşırdı. Nede bayramı geçirmek için sahil kenarlarına, Cannes veya bir başka yabancı beldesine, ülkesine gitmezdi. Herkes Bayramı evinde geçirir. Bayramı sevdikleri ile birlikte yapmanın zevkine varırdı. Millet olmanın hazzını yaşardı.
Eskiden bayramlarda millet aynı ortak değerleri paylaşmanın verdiği tatla, kimsenin etnik kimliğine, ekalliyetine bakmadan kardeş olmanın gereğini yerine getirirdi.
Fakir Fukaranın hakkı olan etler dipfrizlere doldurulup, bir yıl boyunca yenmezdi.Etiniz üçe ayrılır, bir kısmı hemen dağıtılır, bir kısmı eşe dosta ayrılır., Bir kısmı da evde kısa sürede tüketilirdi.Yani her kez etin tamamını kendine ayırmaz, fakir fukaraları da arardı.
Hâsılı eski bayramlarda millet milletti vesselam. Hem millet olmanın tadı vardı, hem de bayramların bayram olduğunu bilir ve hissederdiniz. İnsanlar en temiz ve en güzel elbiselerini giyerdi, her taraf çiçek çiçek kokardı…
Evet! Eskiden bayramlar şimdiye göre bayramdı vesselam…
Mustafa Göktekin