- 694 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
KADIN DEYİP GEÇMEYİN !
Kadın ve erkek...
Bir bütünün iki farklı ve birbirini tamamlayan parçaları...
Erkek ve kadını birbirinden farklı kılan, doğalarında, ruhlarında taşıdıkları ilahi enerjilerdir. Bu enerjiler tam anlamıyla evrene sunulduğunda denge sağlanır.
Ne yazık ki, bu denge binlerce yıl önce bozulmaya başladı. Denge bozulunca, ruhsal gelişim durdu. Dünya gittikçe karanlığa mahkum olmaya başladı.
Kadın ve erkeğin arasında ki en büyük sorun, erkeğin kadına yaptığı baskıdır. Kadının örtünmesiyle bilincinin de baskılar altına girmesi ve ruhsallığından uzaklaşması başladı.
Örtünmek, utanmak sadece bedeni değil, kadına ait enerjiyi/ruhunu ve bilincini de kapattı. Kadının boyun eğdiği her baskı, bilincinde bir gerçeği daha örttü. Gelinen son nokta da, kadının bilincinde, bedeninde olduğundan çok daha fazla örtüler oluştu.
Bu gerçek! Kadın bedeni küçük düşürüldü ve kadının bedeninden utanması sağlandı. Kadın fiziksel güçsüzlüğünden bu baskıya boyun eğdi, eğdikçe bilinci kat kat örtülerin altında gömüldü.
Evrenin dengesini sağlayacak olan kadın ve erkek enerji tam olarak sunulmadığında yaşama, dünya bir anlamda nefessiz kaldı.
Suyu örnek vermek istiyorum. Suyun içindeki hidrojen ve oksijen ayrıldığında, ne oksijen ne de hidrojen suyun yerini tutmaz. Suyun sağladığı yararı sağlamaz evrene ve canlılara. Ancak iki hidrojen ve bir oksijen atomunun birleşmesi gerekir ki bir su molekülü oluşabilsin, su, evreni ve yaşamı besleyebilsin. Hidrojen ve oksijen atomları belli ölçüde birleşmeyince su oluşmuyorsa ve susuzluk evrenin dengesini bozuyorsa, kadın ve erkeğin hücrelerinde/atomlarında yüklü enerji evrene, dolayısıyla birbirlerine, belli ölçülerde sunulmadığında yaşamı tam anlamıyla besleyecek yaşam enerjisi oluşamıyor. Baskı ve yozlaşma ile bozulmuş enerjiler, işlevini yapamıyor. Enerji alışverişinin dengesizliği yüzünden oluşamayan ya da az oluşan yaşam enersiji azlığından, dünya ve insanlık nefes darlığı yaşamaya başlıyor.
Bu enerji birleşiminin tam olmayışı, insanlığın ruhsallaşmasını/içselleşmesini engelliyor. Bu da insanın hem kendi içinde hem de kendi dışında, kendini tamamlayacak olan parçasını bulmasına engel oluyor. Hiç bitmeyen bir yarımlık duygusuyla, çoğu kadın kadınlığını, çoğu erkekte erkekliğini yaşamadan, derin bir iç sızısıyla sürüyor yaşam.
Bilincini bir yığın örtüden ve baskılardan kurtaramayan kadın, bebeğini de kadın enerjisini tam anlamıyla kullanmadan büyütüyor. Kadın bu enerjiyi yetiştirdiği çocuklarına tam olarak akıtamayınca çocuklar da ruhsuz ve kaba bir kişilikle büyüyorlar. Gün be gün kadın enerjisinin azalmasıyla ve bu dengeleyici enerjinin eksikliğiyle büyüyor insanlığı oluşturan çocuklar. Ve dünya ruhsuz, kendini bulamamış ve dengesiz insanlar topluluğu haline geliyor.
Baskılarla kadın enerjisi/ruhu ve bilinci kapalı tutuldukça, hem dünyanın doğası hem de insanlığın doğası zarar görmeye devam ediyor...
Sonuç olarak bu dengesizlik, dünyada ruhsuz ve ahlaksız insanların, kötülüğün, karanlığın, nefretin çoğalmasına sebep oluyor...
Dünyayı değiştirmek istiyorsak, kadınlar, kadın gibi, enerjilerini/ruhlarını, güzelliklerini, yaradanın onlara bahşettiği ve özlerinde taşıdıkları özelliklerini tam anlamıyla yaşamalı, yaşama sunmalı ve yaşamı dengelemelidirler. Bu hem kadını, hem erkeği, hem de dünyayı tamamlayacak ve doğallığına eriştirecektir...
Son günlerin en çok tartışılan konularından olan kadının giyimi hakkında da kendi fikrimi belirtmeden geçmeyeceğim.
Giyinmek, korku ile örtünmek olmamalıdır. Doğa şartlarına ve estetiğine uyumlu, herkesin kendine yakıştırdığı renkte ve ahenkte, kendini rahat hissettiği ve kendini rahatça ifade ettiği biçimde olmalıdır. Doğada ki güzelliğe ve uyuma, kendi içimizde taşıdığımız uyumu ve güzelliği, giydiklerimizle yansıtmak ve katmak olmalıdır. Doğal ve içsel güzelliği ve estetiği örtmemeli, ne çok kapalı ne de çok açık olmamalıdır. Çok kapanmak ta çok açılmakta teşhirdir bana göre. İkisi de aynı ölçüde ama farklı yöne çekilen dikkatten öte bir durum değildir. Sokağa çıkan, mini etekli ve büstiyerli bir bayan ile, türbanının altında, eski mezar taşları büyüklüğünde anlamsız bir madde taşıyan, aşırı makyaj yapmış bir tesettürlünün hiç bir farkı yoktur benim nazarımda. İkisi de doğallıklarını ve içsel güzelliklerini giyimlerinin, dış görünüşlerinin altına itiyorlardır...
Kadına yapılan her türlü zulme, baskıya, örtüye hayır diyorum ben. Annelerimizin doğallığına yakışan başörtülerinin önünde saygıyla eğilerek...
Kadına yapılan yanlış, hem erkeğe hem de dünyaya yapılan yanlıştır. Bunu da üstüne basa basa bir kez daha belirtmek istiyorum...
Benim gerçeğim bana bunları söylüyor...
Bunları söylememi söylüyor...
Herkesin gerçeğine saygılar...
...
YORUMLAR
kadın değil mi işte deyip geçen erkek,
kadından değil
kendinden vazgeçmiştir
Soruna değinir gibi olmuşsun
ama sanki teğet geçmişsin
gibi..
İstersen ben açayım biraz
Analarımızın ninelerimizin örtünmesi
geleneksel ve folklorik....
Bügün karşı çıkılan başörtü değil,
başörtünün türbana dönüşen siyasallaşmış şeklidir.
Cengiz Han
Komutanlarını eleştirirken
toplantılarda eşinide yanında bulundururmuş.
Birgün
''''''Ben sizin HAN' ınızsam yanımdaki de benim HAN' ım ve benim sözümü dinleyeceksiniz, tıpkı ben, benim Han' ımın sözünü dikkate alıp saygı duyarak dinlediğim gibi..'''''
İddia böyle; HANIM kelimesi HAN dan geliyormuş..(?)
Yazın güzeldi
saygı ve sevgilerimle
KaralanmışSayfalar
"Kadın ve erkeğin arasında ki en büyük sorun, erkeğin kadına yaptığı baskıdır. Kadının örtünmesiyle bilincinin de baskılar altına girmesi ve ruhsallığından uzaklaşması başladı."
"baskı" yapılarak birisi kapanmaya itiliyorsa bunu dile getirmeniz yerinde, ama genelleme var bu cümlede eksik bir şeyler var sanki, yazınızın tamamını okudum yanlış anlamayın, ilk başta erkekler baskıcı gibi bir his uyandı bende..
Fikrimi söylemem gerekirse, ben aşırılığa karşıyım.. Modernim diyerek açılmadık yerini bırakmayana, müslümanım diyerek kara çarşafa bürünüp, büründüğü kendine yetmezmiş gibi bakışlarıyla ateş saçanlara..
Sizden farklı bir şey beklenemezdi, akıcı bir yazı anlatmak istediğini ve gitmesi gereken yolu bilen bir kalem..
Sevgiler..
MKara tarafından 12/25/2008 8:39:09 PM zamanında düzenlenmiştir.
Nedir peki bu, kadin her türlü baskiyi ok lemekle zaten zavalli degil mi?..........
Ha hepsi bitti simdi din istismarinda kadinlar ön safhada ise ben KADININ kendinden gayri kimseyi gösteremem suclu adina...........
Feministligin ne oldugunu bilmeden, femisnistim diyene, kadinim deyip kölelik abasi giyene, cinselligini karsi tarafi kullanmak adina kullanana, maddiyat adina ruhunu satana, lüxs adina hayatini sunana, acizligini yine kadindan cikaran kadina, "ZAVALLI" dan gayri kelam gelmiyor dilime..
Ahhhhhhhhhhh bir zamanim olsa su annnnnnnn..........durmayacagim ama?
Harika bir paylasimdi, bilge Pericigim..
Emegine saglik........
Keske keskeeeeeeee zamanim olsaydi daha fazla.......
Saygilarimla Elifleyin..