- 1197 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Gökoğlan
“-len o bişiy mi
arada bunnarın yanına varıyoduk
gır-gır şamata
gırla
senin ki oraya bi gaz ocağı gomuş
yeni yetmelerden birini de ocakcı tayin etmiş
yövmiyesi ne mi
işdiği çay bedafa
ötekinnere parayna
aklısıra gumar oynadıyo
gaybeden bulaşıkları yüyo
emme bulguraşı bundan
muhabbet ohhooo
geştiğimiz hafta badılcan turşusu
yanında çay soğanı
top oynayıp gelmişiyiz
onca deliganlı
o mubarekde galabalıkta nası yeniyo
gapışmaca, valla
vakıt da akşam garannığı çökmek üzere
evi bi ğözel, başdan aşşa temizledi, ufaklıklar
amma varısa haylamayı eyi beceriyodu gurnaz
valla kimse anasının evinde deği(l)
kendi evinde bile öyle hamarat çalışmaz
amma burda başlarına geleceklere dünden ırazılar
emme Gökoğlan,…
tamam dersine dıkkatlı da
ne muhabbete geliyo,
ne bi mencilise garışıyo
dediğim-dedik biri,
tabi zengin çocuğu olunca da
temizliğe gatılsa da
doslar alış-verişde görsün hesabı
barnağının ucuyna dutuyo
yeni ğelinin şey duttuğu gibi
Hasan Abi “-siz ona aldırman”
gibilerden başını salladı
“şükür” dedik macera başlayo gari
Gökoğlan, ötekinner gibi aç-açık galmayo
Göğebe başında
eve vardı mı ıscacık zobanın başında
“oooohh” kesdene kebap
ammaaa ya; ötekinner
Allahın unuttuğu gulları..
işdeee onarın hali harapdır
kiralık odalarda perişannıg tüter
anasına satayın…
ya bizçileyin odunu yoktur
ya ekmeği,
ya gatığı
ya harşlığı
ya da hepiciği
küllüyen mafiişş
onun uçu; biz..
birbirimizinen bağdaşmaya mecburuz
annacağ(ı)nız
bi de galabalık olunşa
bela da başımızdan eğsilmezdi,
emme valla kimse bize bişiy deyemezdi
çokaşıvırıdık
sarıca ğibi..
çatdıklarına çatacaklarına bin pişman ederdik,
Gökoğlan mı..
onun zati elin etlisiynen,
sütlüsüynen alakası olmazdı ki
ne zaman serserilik etçek zati
sabah akşam ders
Göğebe soluk aldırmayodu
“-netçen sen onnarı,
iki ğün sonura sen müdür oldun muydu
senin gibi çalışmışlarımış gibi
hasitlenirler
sen onara bakma,
garışma serserilere”
emme biz öyle edemeyoduk
hinci ne yalan söyleyen
bizden.. trampet çalan var
top oynayoz eyi kötü
sınıfın dakımı hep bizim köylü
eyi oynadığımızdan değil de
biz hep birbirmize veriyoz
hepimizin fener forması hazır
herkes bizi “eyi biliyo” sanıyo,
erkeklerise bi çelme falan daksınlar
valla hepimiz her yandan, hücum ederdik
garşı sınıf dakımları bizden çekiniyollar
şampiyonnuk
çantada keklik
de! ona gelcen
bizim birimizin odunu varısa
hepimiz onun evine çokaşırız
ekmek-katık paylaşırız
harşlığımız varısa
hiş değilise de cığara paketini ortaya atarız
amma Gökoğlan, evine gedemezsin
“evde ebesi var”
o gelemez neye;
“ebesi arar”
da bana galırsa mahana
işin aslı kendi de istemez ya neyse
harşlığından koklatmaz
“yaralı barnağa işemez”
neye; parasızlığın ne olduğunu bilmez ki
Arif ağanın o(ğ)lu
bizden üç yaş güçcük
emme sene kaybı olmadığından
geçen sene direk geşdi
bu sene bizi yakaladı
kopya vermez, neyye
dersleri eyi
senin halinden anlamaz ki
mubarek “davşan boku,
kokmaz-bulaşmaz” bişi
zati bizim köylü olduğunu
bizim sınıfdakınnar bile bilmezdi
bizim köylü birine, biri bişiy dese, toplaşıvırıdık
o bizim içimize girmez
tenefislerde bile ders çalışır
çalışkan da olunca
kimseynen takışmaz, kendi halinde
dedikleyin, davşan boku dedikleri cinsten biri
zati de bizim köylülere hiş benzemezdi
amma Hasan Abi eyi bilirdi
o’nun bizim köylü olduğunu
hiç zayıfı olmadığını,
biz çi(f)t dikiş gederkene
onun direk geşdiğini,
barnakla gösderildiğini,
bu sene de galır da belge alırsak
başımıza gelecekleri,
evvela kendisinin
“-anam avradım olsun
hepinizi, kör eşşeg sudan gelesiye”
döğceğidiğini
sanki kendisi ne bok da
bırak akrannarının çoluk-çocuğa garışdığını
ondan kaş yaş gücük Cemal Aganın
askerden geleli hanı vakıt olduğunu da
biz bilirdik emme deyemezdik
o da kendisi garnının zayıf yannı eyi bilir
gerçi ha! siz de:
“-sen önce kendin toparla deyceniz emme
benim yaptığım hataları,
sizin de yapmanız şart mı
söz temsili ben hurdan atlasam,
siz de mi atlacanız..
siz çalışın çocuklar; bana aldırman
bakın hinci; bizim oğlan;
adam ovaya gediyiyo
eşşek gibi çalışıyo emme
eve gelince üsdünü değişdiriviren
suyunu ılışdırıvıran var
adam gayfaya bile ğetse
yolunu gözleyen var
ben kimin umrundayın
oyusa benim akrannarımın
çocukları okula ğediyo
ben hala dirsek çürüdüyon
yarın “tohh” dersiniz emme iş işden geçer;
yok okumaycağsanız
boşuna bobanıza masraf etdirmen
bir an evvel gedin,
önce evlenin,
ondan sonurası
olu-geder
hocanın dediğini dinlen
getdiği yoldan getmen
benim adım hıdır
elimden gelen budur” derdi
kış geşdi, günner uzamaya başladı
senin Gökoğlan;
top mahanasıyınan file
bizim dakıma, dakılmaya başladı
ebesi de arada bi köye gediyo
gene cumartesi Senget bazarından
Göğebe köye ğetmiş
bu gene top sahasında
geçen hafta da oynadık,
zırtıl bişiy olunca
galeye kimseyi geçitmeyo
çelme dakayın deye
bir-iki yeltendim amma
narasın, çalım filene atılmayo,
“top geçer adam geşmez”
telefon dire(ği)e gibi,
gazzığın teki mubarek
az daha kendim sürçülüp gedeyazdıydım
bereket versin bu hafta aynı dakımdayız
o ğün gene Hasan’ın gumarhanedeyiz
atmışaltıyı file bilmeyo
maça beyiynen
koz dokuzluyu almaya gakıyo
matrak bişiy gülmekten yerlere yatıyoz
Hasan abi de “-ulen Gökoğlan
sen yahay bi gumarcı olusun emme
ben görmen” deyo
o da essah sanıyo,
görsen bi, gasılıyo
sanısın komedi ğelmiş
bu “-siz bana hile yapıyonuz
ben bey atıyon,
hepiniz de almaz deyonuz
benim beyi dokuzluynan alıyonuz
falan deye küsdü, oyundan çıkdı,
çay parasına itiraz
belki gurur meselesi,
belki de ebesi olmadığından
gakıp gedemedi de
gorkuyo belki bilen mi var
senin ki getdi pencereye gamıtdı
gafayı da eğdi öğüne
herkesin dadı kaşcağdı
emme bereket versin
sesli gazocağındakı dığanda fokurdayan
aş yayıldı ekmek üsdüne
alagabıklı çay soğanı dörde bölündü
duz zati baş köşede
iteleye-kakalaya
bunu da sofraya oturtduk
Hasan abi;
“-bak dayıoğlu
anam avradım olsun
valla billa
şartlar şartossun
yalan-malan yok
üşden-dokuza şart olsun bu böyledir
yau
get
kime isdersen soralım”
kiyada yazdık, ilk gelene sorulcak
“maça beyi koz dokuzlusunu alır mı” deye
neyise de
biraz önceki gergin durum unuduldu
yumulduk aşa
harala-kürele
Hasan ağabeynin menü hep aynı
gene bulguraşı, çay sovanı
girişdik hep-barabar
emme bu gayet efendi,
kibar, sosyete
emme besmeleyi de ağzından düşürmeyo
valla nerdeyse her dıkımda
Hasan abi etdi edemedi
“-yeter day(ı)oğlu yau
bu gadarı da fazla”
deyince kesdi
emme eminim
içinden gene
besmele çekiyodu
gene bulguraşı, soğan
peynir de ekelemişiyiz üsdüne
“-genşler;
aşın yağında gavırdığımız dolaz
yağın ağırlığını alıyo tamam
gök peynirin küfü de penisilin yerine geçer
emme şu soğan var ya;
işde dananın guyruğu onda gopuyo
niye! derseniz
soğan; ikdiba işdahı açar,
guvat veri,,,tok dutar,
hazmı golaylaşdırı, amaaa;
bu mubareğin çocukları böyütdüğünü
fücutu koruduğunu, hücreleri yenilediğini
metebolizmayı düzennediğini
bildiğinizi hiş zannetmen
eveli; Yörük beyinin biri
deve yükünde bi baş soğan olsa bilir
kervanı terkederimiş
soğandan nefret ederimiş ki
o kadar olur
günün birinde adam hasdalanmış
ayakda duramayo,
başını duvarlara vuruyo
sapırdanıyo,
deli-deli bağırıyo
eletmişler bunu dokdura
dokdur hemen bunun rötgenine bakıyo
beyninin en depesinde ahtapot gibi bi garannıg
beyninin her bi yannına el atıp,
kök salıp, sarmış-sarmalamış
dönüyo yörüğe
“-ömrü hayatında hiş
soğan yemedin mi sen!” deyoru
işdeciki bu soğan böyle mübarek bişiy”
sonura ekledi
“-bakın genşler,
günün birinde böğün hayal dahi edemeyeceğiniz
envayı çeşit yemekler yeyceniz emme
bu dadı hiş bi zmaan bulamaycanız
ne öğünüzden gapan olacak,
ne gün boyu top oynayıp acıkacanız
ne de bu genşlik geri gelecek
onun uçun dadını çıkarın .mına ğoyan”
“-aah” dedim,
………. yüzüme bakışdılar
“-hinci bu çay soğanının yanda
bi de geçen haftakı badılcan turşusu”
herkeş, hepbirlik “olsa da yesek”
Gökoğlan da geri galmadı
“-emme valla bizim evde yok”
“-kimsenin evinde yok olum
emme var ediyoz”
Hasan Abi “-bu hafta sıra kimde” dedi
sonra sıradan saymaya başladı,
Leylek üzüm getirdi
M(u)ammer odun,
Sefer bekmez
Köroğlan gayfadan iskambil vesayir
oyun levazımatı ve
bilumum takım-taklavat işlerini halletdi
ki zati o onun asli görevi,
Cavit okeyin eksikleri tamamlandı mı
“-abey bi kara beşli
bi gırmızı dokuzlu galdı
onarı da.. yarın hallederin işallah”
“peki goçum,
bu hizmetlerin unudulmaycak”
….
“-evet abey”
“-oğlum ben gelcek sene yoğun icabında
amma size bir düzen gurup da gedelim heş değil
ikmalde filen geldim mi
oynarız anasına satayın
Cavit!
bu arkadaşları sen goruyup,
gollayacan yokluğumda
ne de olsa abeylik sana düşüyo
gerçi illa demek ilazım deği emme
sen gene de gulana küpe et”
“-tabi abey”
M(uh)arrem adı belli; oduncubaşı,
süpürkecibaşı,
hemide ocakcıbaşı
ve de şef garson
geçen hafta turşuyu kim getirdiydi
hemen atıldım
“-ben”
“öyleye bu hafta sıra sende Gökoğlan”
“-tamam abey de,
dedim ya! valla bizim evde turşu yook”
“-yau gardaşım milletin evinde
üzüm, bekmez, odun, durşu
kakılıp duru mu!
amma efradı aç bırakmamak uçu
tedarik görülmesi ilazım
hemi de Heybeli Aşa’nın kileri
ne güne duruyoru
“-valla ben isdeyemen,
hemi de ebeme deyviri
zatin iki güne bi “gonşuuu” deyelek
ebemin yanna çıkıp geliyo”
“-isdemeyecen goçum”
………
“-alacan”
“-nasıl abey”
“-ba ya”
“-……….. valla abey ben çalaman”
“-oğlum çalmayacan,
etiyacın gadar alacan”
“-abey günah”
“-etiyaş gadar almak
çalmak mıdır genşler”
hep birlik de
“hayır abeyy” dedik
“-Abi ben hinciye ğadar
hiş kimsenin bişiyini çalmadım da
çalaman da”
“-peki koçum yalan da günah,
amma sen hiç yalan söylemedin mi”
“-…..ıııeu o başga”
“-bak gördün mü
ehtiyaş olunca
akan sular duruyo değil mi”
….
“-doğru abey”
“-Allahın kulları burada soğuktan donarkan
Allahın yarattığı odun orada çürüyoru
sorarın sana bunun neresi günah,
ha sen kışın gelsen de görev sıranı
bahçalardan odun getirelek savsaydın
mesele yoğudu
badılcan turşusu getirmek
bu tingozalardan birine kalacaktı değil mi”
hemen atıldım
“-evet Hasan Abey!”
“-hem sen de geçen hafta
burda badılcan turşusu yemedin mi”
Gökoğlan sakin, soluk, durgun ve
acıklı, titirek bir sesle
“-yediiim” dedi
“-eee…”
“-iyiydi değil mi”
“-ee.. evet”
“-hinci sıçıp da yeycek halimiz var mı”
“-yoğ abey”
ben gene atıldım
“-peki goçum şimdi de ben getirsem
yermin
hıı aslanım” dedim
senin ki duraladı,
ekledim
“-geçen hafta yedin ya”
“-veriseniz yerin”
tabi akıllı çocuk “yemen” dese
geçen hafta gılıcı
depesinin üsdünde dikilip duru
Hasan abey taşı gediğine godu
“-ha!, tamam goçum
pilavdan dönenin gaşşığı gırılır
akıllı adama can gurban
akıllı ol canımı ye
işde böyle; pozitif olacan
gördün mü bak
senin isdikbalin parlak
hadi uzatma! gak
demek ki böğün sıra sende
gorkma ev saabı yok
birez önşe üsd gapıdan çıkdı ğetdi
iki sahatdan evel gelmez,
emme gene de sen fazla tıngırdama
gapının annacındakı güp
çok değil, annaşılır,
iki dene badılcan
gap gel yeter
efrat haftadan haftaya
sayanda bi bayram etsin
bu da bir nevi vatan hizmetidir
alış! hadi!”
arkadaş önde gönülsüz gönülsüz
Hasan abey onu, kilere ğadar eletdi geldi
hemen de yüklüğün altından çıkardı
güçcük gübeci
gök domatizden de
sirkesinden de
mubarek de nassı
ortalık bi anda
badılcan turşusu,
sirke,
sarımsak kokusuna büründü
Gökoğlan’a süprüz yapcaz
amma eli bilmen de
benim içim-içime sığmayo
Gökoğlanı’ı faka basdırdık deye
“Hasan abeye ne çanak dutdum amma!
yahay valla”
hemencik ışığı söndürdük
kıranlara çekildik,
saklandık
ses-soluk yok
derken
hanaydan ayak sesleri gelmeye başladı
kapı yavaşcık açıldı
yusyuvarlak, topaç gibi biri
gelip orta yerde durdu
biz soluklarımızı dutduk
ben ışığı açarına-açmaz
hep bir ağızdan
“-süüprüz!” deyelek baardık
ve aynı anda bi ağlama
arkadaş,
ganadı gırık bi vaziyette
sağ kolunu çemremiş tutuyo
ancak;
sol eli dahil sağ kolu
olduğu gibi batmış
ve geldiği yerden, durduğu yere
rotasını belli eden bi çızgı
kıpkırmızı
koldan,
parmaklarına siğmeye devam eden,
parmaklarından da yere süzülen
ev sa(hi)bı Heybeli Aşa’nın bekmezi
arkadaş
baya badılcan aramış belli
valla insan üzülüyo
benim başıma da
gelmiş olabilirdi amma,
oldu bi kere, neydelim hinci
arkadaşın ağlamasını görceniz
gülmekten atıldık getdik
Hasan abi
tecirbeli adam tabi
“-valla len ev sabısı görüse ayıp olu”
hemen goşduk hanaydakı
Gökoğlan rotasını sabınnı çapıdına sildik
can havliynen, elbirlik
o gamıtdığı yerden gakmayo
iki gözü iki çeşme hâlâ ağlayo
Hasan abi
“-şaka yapdık yau dayıoğlu
esbiriden de anlamayon yau
gübün dolu olduğunu valla bilmeyodum”
file dedi,
seninki hüngür hüngür ağlayo
canımız sıkıldı,
Hasan Abi
“-gel otur şuraya
valla döğerin” dedi
“-ı – ıh!”
ardı sıra
aklımız sıra
elimizden geldiğince
hepimiz ayrı ayrı teselli etdik
Gökoğlan sofraya oturup ekmek-aş
sovan turşu yemedi
hemen ordan ekmeğin arasına dürüp
yarım çomaç verdim
omuz silkdi
“-al olum”
valla bize de yedirtmedi
boğazımıza cizdi
Hasan abi bu sefte
“-tabi canım adam haklı
bekmezin üsdüne turşu yenir mi” dedi
sil baştan gülüşmeye başladık
tabi o gene gamıtdığı yerde
gözleri öğünde
nuh deyo
peygamber demeyo
elimizden ne geli
biz biraz sonra koro halinde
şarkılar söylemeye başladık..
“aman şu kilerin yolları daşdan
sen çıkardın bekmezi başdan”
“pekmezimin güğümleri kalaylı”
“akşam olduuu, pekmezlendin sen yine”
“gök yüzünde yalnız gezen pekmezler”
“pekmez gözlüm sana meylim nedendir”
“bekmez koymuşsun vazoya, kolların bekmezden oya
başla turşu-aramaya, pekmez pekmeze karışır”
“anladım turşu yemek harammış
üstelik yanın da soğan da varmış”
Gökoğlan koroya katılmadı,
ama en sonunda gülmeye başladı
gülmekden ne aş, ne soğan yedik
ne de turşudan yeyebildik
amma arkadaş bi daha
dersde barnak kaldırmadı
haylazlığa başladı,
hemi nası, bizi godu geşdi valla
zolda zıfır bırakdı
mesela;
ben hiç bi öğretmenimin
lakabını pencereden
avazımın çıkdığı gadar
bağıramamışıyındır
hemi de adamın yüzüne garşı
o bunu becerdi
bizim köylü
disipline bi o getdi
sınıfdakı gızlara açık saçık hikayeler
herkeşin asıldığı gızlara
başgalarının adına mekdup yazmalar
ortalığı garışdırdı
son bir-birbyuçuk ayda
daha neler neler,
gabak çiçeği gibi açıldı valla
uyandı çeteler,
bi ğün öğünü kesdileridi, buna dayak atçaklar
Hasan abi döğdürtmedi
bereket versin okullar kapandı da
yırtdı senin Gökoğlan
valla başımız belaya girceğdi
sene sonunda
bizim kadar olmasa da
onun da zayıfı varıdı
bazılarını geşdi ortalamadan
amma; o da bütünlemeye ğaldı
Gökoğlan o sene sayamızda
delikanlılığa adım attı
hemide ıldırım fızıynan
bodoslamadan
ertesi yıl,
bu tasdiknamesini aldı dooru Yalavaca
gederkene sarıldı-sarıldı ağladı valla
sonura hep barabar güldük
yeni-yeni ısınmaya başladıydık,
biz Gökoğlan’a doyamadan
felek felekliğini yapdı
efratçak uğurladık
gitti manolyaynan
bizim Gökoğlan
bir araya geldikçe
yıl boyunca
Gökoğlanlı espiriler yapdık
güldük
sınıfdakı gızlara
arkadaşın selamını iletdik
ahbaplık gurduk
ya yazılılar bahane oldu
ya parasızlık
yanına gedemedik
ama çok öğsedik keratayı
çok öğsedik
bekmezli şarkılarla büyüdük
o olmasa da Senget de yaşatdık kendisini
emme yokluğunda
Senget çekilmez oldu
bizi birbirimize zamkladı getdi
bu sene de olsa ufkumuz ne açılırdı kim-bili
Allaha emanet olasın gardaş
Allaha emanet Gökoğlan
KELİMELER:
kamıtmak/gamıtmak: huysuz, hareketsiz bir şelikde oturmak
.. baş soğan: kuru soğan, soğanın hasattan sonraki, kışın ki hali
bürünmek / bürümek: örtünmek, kaplamak, doldurmak,
çemremek: giysini kolunu, paçasını ya da eteğini sığamak, yukarıya çekmek, kaldırmak, kendi içinde bükmek, bükülü kalmasını sağlamak
tecirbe : tecrübe, deneyimli
YORUMLAR
"Gökoğlan"
Ne de yakışmış ve ne güzel örmüş mezarlığı çıkınca başlayan gurbet elde 1960'larda öğrencilik hallerini.Aynen öyleydi işte.Haftanın belli bir günü 4-5 dürge yufka, bir çuval kök odunu(varsa), bulgur , tarhana, sade yağ(varsa) ve 1-2 lira harçlık(varsa).Aynı köylülerin koloni gibi dayanışma içinde yaşadığı, ufak-tefek hır-gürler dışında hep paylaştığı, paylaştığı, paylaştığı hayatın en kirlenilmemiş günleri, yılları.
Ne rehber öğretmen, ne dershane.Allah ne verdiyse, sofralarımız gibi aynen.Oralardan kendini yetiştirerek bu günlere ulaşanlara selam olsun.
Kalemine kuvvet, ömrüne bereket(ne güzel bir söyleyiştir bu)
Tebrik, sevgi ve saygılarımla.
Uzunca da olsa yaşanmış bu hikayeyi bölmeye kıyamadım,
aslında Sn abim Hasan Çelik ile başlayan bir öyküdür
ama halen müdür olan gardaşıma olan muhabbet ve özlemle ilk bunu yayınlamaya karar verdim.. umarım okuduğunuza pişman olmamışsınızdır
Sefer'e Allah'tan rahmet,
Gökoğlan'a başarılarının devamını, diğerlerine uzun ömürler dilerim..
bu gün baktığımda, ne güzel, ne enkli yaşam yıllarıymış,
bu gün kırmızı ışıkta geçme merakımız yok.. olmayacak da
gerisi Allah kerim
İbrahim Çelikli tarafından 11/23/2008 6:33:53 PM zamanında düzenlenmiştir.