Tarihe Düşülesi Not : Meryemçil
Tarihe Düşülesi Not : Meryemçil
Anadolu’nun kültürel zenginlikleri yanında, doğal güzelliklerinin odağında, vadileri, yaylaları ve geçitleri vardır.Tarihi İpek yolu üzerinde sayısız geçitlerin,yayların varlığını hepimiz biliyoruz.
Akdeniz meltemleri ile kuzey rüzgarlarının kesişme noktasında, derin vadilerin, erişilmez zirvelerin, ve doyumsuz yaylaların bulunduğu bir yöreyiz.
Gök mavisinin sarp kayalarla kesiştiği, Yeşilin hercai tonuna erişebileceğiniz,huzur dolu bir doğada yaşamak, Toroslar’ın eşsiz manzaralarında hayatın tadını alabilmiş olmak,o bölgenin tarihi geçmiş değerlerinden damıtılmış olan huzurundan kana kana içebilmek yaşamın bir ayrıcalığıdır.
Meryemçil Kalesi ve yaylası, yaşadığımız coğrafya üzerinde, İpek yoluna şahitlik etmiş bir geçittir.Tarihin en amansız dönemlerinde bile görevini layığı ile yerine getirmiş,yer yer el değiştirmiş olsa da konumu gereği öneminden ve asaletinden hiçbir vakit ödün vermemiştir.
Tarihi İpek Yolunun,Çukurova’dan doğuya açılan zirvesinde Meryemçil Kalesi ve yaylası vardı.Tarihe tanıklığı ise Roma İmparatorluğu dönemine kadar gitmektedir.
Anadolu’nun bir çok noktasında olduğu gibi Andırın’da ve Torosların geçiş noktalarında da Roma dönemi ve Bizans Dönemine ait eserlere rastlamak mümkündür.
Tarihe tanıklık etmiş,geçmişten geleceğe bir imza niteliği taşıyan,bulunduğu yöre de ise bir hayranlığın ötesinde güvenin timsali olmayı başarmış,yer yer,zor zamanların,amansız mücadelelerin sığınağı olmayı kabullenmiş Meryemçil Kalesi ve yaylası.
Torosların sarp yamacında, yalçın kayalıklar üzerinde konuşlanmış,karşısına ise efsanelere tanıklık etmiş Binboğaları almış, tarihe meydan okurcasına hala ayakta.
Bulunduğu konumu itibari ile eşsiz bir manzaraya hakim olmak öyle bir özgüvenin işaretidir.Meryemçil yaylasında, Meryemçil Kalesinde bulunduğunuz süre içerisinde o özgüveni daha derinden hissedersiniz.
Meryemçil adının menşei konusunda defalarca okunanları buraya tekrar tekrar yazmak ne kadar içtenliktir bilmiyorum.
Ama, aslolan bir noktadır ki Meryemçil’in, bin yıldan fazla bir geçmişi ile,yaşanan onca dolu dizginliği ile,tarihe düştüğü o notları ile Anadolu’nun eşsiz zenginliğine bıraktığı mirası korumak,kollamak yöre olarak bizlerin en asli görevi olsa gerek.
Sessiz sedasız tarihe meydan okuyor olmasının yanında,sahipsizliğini haykıramamış olması, içtenlikle bağrında barındırdığı güzellikleri yöre halkının beğenisine sunması bir başka güzelliğidir Meryemçil Kalesinin ve yaylasının.
Yazın yaylacılarını en doğal haliyle bağrına basar.Çukurova sıcağından bunalanları ağırlar,mavinin tonlarında,yeşil yamaçlarında.
Lakin,yaylacılar Meryemçil Kalesinin de yaylasının da ne acılar çektiğini,bağrında ne hatıralar sakladığını bilmezler.
Onların bildikleri,yıllar yılı aktarıla gelen Meryemin de çilli olduğu değil midir ki.
O yüzden Meryemçil’in saklı kalan gizeminde dolaşmak,anlatmak istediklerini dinleyip,açılmamış hatıralarını güneşin parlak ışıklarına kavuşturmak gerekmez mi.
Gökyüzünün mavi atlası eşliğinde,yeşilin huzur kokan doğasında,hem tarihe tanıklık etmek,hem de Torosların eşsizliğini görmek ayrıcalıkların en güzelidir.
Meryemçil Yaylasında,Torosların zirvesinde olmak,Halburun keskin rüzgarında yayla havasıyla tanışmak,Çukurova sıcağından bunaldığında geçit başında mola vermek için Ak galanın kanatlarına sığınmak Tarihi İpek yolunun unutulmazları arasında her daim yerini almamış mıdır?
Anadolu’nun göçebe yaşam kültüründe önemli izler taşır Çukurova. Çukurova Toroslardan,Toroslar da Çukurovadan ayrılamaz.Bütünü bir araya getiren parçaların en asli görevi üzerine düşeni yerine getirmektir.Bunun da en güzel örneği göçebe kültürü ile Çukurova ve Toroslar’ın iç içe geçmişliğidir.
Baharın en coşkun anında Karatepeden Har boğazına,Harboğazından Ak galaya,Ak Galadan Halbur yaylasına,Halbur Yaylasından Meryemçil’e,Meyemçil’den Orta Anadolu bozkırlarına uzanan göç yolculuğunun en önemli tanıklarıdır kalelerimiz ve de yaylalarımız.
Baharda göç yolculuğu ne kadar coşkuluysa, güz yağmurlarında Anadolu bozkırlarından Çukurova’ya dönmek bir o kadar zahmetlidir.Fakat Göçebe yaşamın bir parçası olmuş artık zorluklar,zahmetler.O yüzden Göç katarları için zahmetin coşkuya dönüştüğü o an,Çukurova düzüne ulaşılmış demektir.
Çünkü arkalarında zorlu bir yolculuk,aman vermeyen bir kış bırakmışlardır.Bilirler ki Toroslarda kış kapıyı çalmıştır.
Yükseği karla kaplı olan Toroslar’da,aman vermez kışların geçit vermez yaylası Meryemçil Çukurova’nın Orta Anadolu’ya açılan kapısına kilit vurmuştur.Taa ki,baharın o ikindi yağmurlarına kadar Meryemçil yaylası erişilmezdir.
Toroslarda dolaşabilmek,Baharın tadını,yazın yayla havasını,güz yağmurlarında toprağın kokusunu ve geçit vermez kışların amansız mücadelesine ve bunların hepsinin yanında sahip çıkılmamış bir tarihe,kültüre şahitlik etmek isterseniz buyurun Meryemçil’e.
ERARENG
21.11.2008
İSTANBUL
22.30
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.