- 474 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Sevdanla Sürüyorum Toprağımı
Bu gece ışık dalgaları aydınlatsın deniz yüreğinin gizemli, gelgitli koylarını
Bu gece, ellerim yine yoklasın yokluğunun kır çiçekleri kokulu yastıklarını
Mavi bir yelkenli üzerinde atayım yeryüzünün en uçarı, çocuksu naralarını
Çünkü seninle dölledim tohumumu, seninle sürüyorum kutsal toprağımı…
Yüzümün yorgun yollarında bir ozan çığlığıdır duyduğun. Geriye dönüşün, geri getirilişin asla yazılamadığı bu hayat tuşlarında en güzel çağrıdır gözlerinin uçurtma sevinçleri. Tıpkı bir çiçeğin tohumunu incelemek gibi. Hayatın ölümcül tutkulara kucak açtığı bekleyiş mevsimlerinde denizin ve dağların sınırlarını çizdiği bir ülkede yüzlerce şiirimdeki mısra, binlerce sözcüğümdeki sevda ve senin için dinlediğim şarkılardaki aşk’sın sen.
Kurşun kelimelerin otağında bir bahçe kurduk kendimize. Yapılarımızı sözcüklerden, yüreğimizi gülücükten ve gururumuzu tunçtan yaptık ikimiz. Defalarca vurulduk, kırıldık da ağlamadık biz. İki deli yürek, iki sevdalı küreğiz şimdi ve elbet aşarız bu korsansız denizleri.
Gecelerin anlamını çözemediğimiz ayrı sarılışlarında kokun dolar yorganımı aralayarak içime. Dudaklarım öpüşlerini özler, dilim sevgini söyler de kollarım saramaz seni. Saatler hızla tüketirken turunu, sen beni, ben seni özlerim yangın dönüşleriyle. Gece sessiz ağıt alayı, gece sensiz düğün halayı bende gülüm, istemem ne tahtı, ne de sarayı.
Bedenine dolanan tutkulu şarkılarda bir yangın mavisi düşer seni özledikçe yüreğime, kınalı bir keklik sekerek gelir ülkeme ve su içer avuçlarımdan. Avcı gözlerim, kartal duruşlarım seni arar yemyeşil dağlarında kimi, ama bulamaz. Kırılır kanadım, tükenir dermanım, biter soluğum bir gün bir tanem. Bil ki bu deli fişek, bu zıpkın tüfek sensiz olamaz.
Gücümün bedenimi kaldırmadığı hazan günlerimizde arzum keşiflerden dönmeyi bekler. Aynı zaman, aynı kargaşa ve aynı tutkulardır adımlanan. Bizim direncimiz olacak bir gün yıldızlar düşünce yeryüzüne bir efsunlu sevda öyküsü gibi anımsanan. Bu gece ışık dalgaları aydınlatsın deniz yüreğinin gelgitli koylarını. Bu gece ellerim yine yoklasın yokluğunun kır çiçekleri kokulu yastıklarını. Bu gece mavi bir yelkenli bulup getirsin bana seni gülüm, atayım yeryüzünün en uçarı, en çocuksu naralarını.
Bir gün nehirler donarken, eksilecek sularım, ıssız yerlerde baykuşlar ötecek ve arı kuşları, sığırcık kuşları terk edecek yüreğimi. Sana yakarmalarımın, ağıtlarımın kan kızıl sarılışlarında sellere kurban, okyanuslara ferman olacağım kutsal yalnızlığımla. Sen sandığım tüm görüntülerde aya serenat edecek, senden önceki tüm sevdalarımı çıkaracağım yüreğimden. Dumanının tüttüğü göğümde seninle kar şenliklerine kapılacak, ekmeğimin üzerindeki buğu, suyumun içindeki zerrecik gibi mavi gülüşünü kıskanmalara duracağım ben.
Dağlarıma yeşil alacalar düşerken, yaralı, telaşlı, ürkek bir tavşan gibi çalılıklarını, koyaklarını arıyorum şimdi ben. Tutup elini, öpüp gövdeni yarım gövdemle senden sevda dileniyorum. Kan kızılı vurgunluğumla, düş ötesi sevmişliğimle sana uzanan elimi temiz gülüşlerle yıkıyorsun ve saf öpüşlerinle beni benden alıyorsun. Bir gün sana gelen köprülerimin omurgaları parçalanır, ülkene gelen tüm sularımın yörüngesi başka iklimlere çevrilir ve içimdeki bu yel, bu rüzgâr kesilir diye çok korkuyorum.
Toprağı seninle sürdüğümü, tohumu seninle döllediğimi, bu kahır ormanlarında senin için kavgalara durduğumu unutma. Her zaferimde dudaklarımı dudaklarına kilitlediğimi, her yenilginin tufanında göğsüne saklandığımı bil istiyorum. Deprem ülkenin gönül yangınlarında senin için her çilede, her yenilgide susuluşlara tutulup seni sevdiğimi söylemem de bu yüzden işte. Bir kısrak memesinde büyürken kımız acılar, kayın ormanlarında çözülürken buzdan düğmeler, ben göğsünün lale bahçelerinde bunun için kaybolmak istiyorum.
Bu küçük gövdemle koca gökyüzüne nice resimler çizdim senden habersiz. Kıyamadığım, her gün biriktirdiğim sözcüklerinden örümcek ağları ördüm gizli mağarama. Seninle geçerken tüm karanlık sokakları seni görüyor, çaldığım tüm kapılarda seni umuyorum. Güneşini, ayını ve gök mavi gülüşlerini bu yüzden seviyor, keklik sekişlerine, kınalı duruşlarına ve gelgitli yüreğine bunun için sevdalanıyorum ben. Sensiz gözlerim renksiz, mevsimlerim tatsız ve gülüşlerim ereksizdir benim.
YORUMLAR
Kan kızılı vurgunluğumla, düş ötesi sevmişliğimle sana uzanan elimi temiz gülüşlerle yıkıyorsun ve saf öpüşlerinle beni benden alıyorsun. Bir gün sana gelen köprülerimin omurgaları parçalanır, ülkene gelen tüm sularımın yörüngesi başka iklimlere çevrilir ve içimdeki bu yel, bu rüzgâr kesilir diye çok korkuyorum.
YÜREĞİNİZE SAĞLIK
Bu gece ışık dalgaları aydınlatsın deniz yüreğinin gizemli, gelgitli koylarını
Bu gece, ellerim yine yoklasın yokluğunun kır çiçekleri kokulu yastıklarını
Mavi bir yelkenli üzerinde atayım yeryüzünün en uçarı, çocuksu naralarını
Çünkü seninle dölledim tohumumu, seninle sürüyorum kutsal toprağımı…
harikasın