- 574 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Tutam Ordu
Yaşadığımız şehre ne kadar ait olduğumuzu uzun bir seyahatin ardından, eve dönerken daha kuvvetle hissetmez miyiz ?
Çeşitli sebeplerle gezme ve görme fırsatını bulabildiğimiz ülkemizin her yeri ayrı birer özellik ve güzellik taşır elbette .. Ama , günün ilk ışıklarıyla beraber şehirler arası otobüsle , Karadeniz’i bir tarafımıza alarak il sınırlarımıza girdiğimiz o ilk anlardan itibaren zihnimizle okumaya başlamaz mıyız; bir kitap gibi güzel Ordumuzu..Ne kadar bizim ve bizden olmuştur her yeri..
Nerde ne var biliriz ..Her şey de bir tanışıklık bir hısımlık vardır ..Yol boyunca akıp giden ağaçlar,evler,dereler,köprüler,camiler..Hatta evlerin içini bile fotoğraflarız yine zihnimizden kare kare..Konuşma biçimleri ,giyim kuşamları , yedikleri, içtikleri ve gelenek, görenekleri ile..
İç dünyamızda sokak sokak , mahalle mahalle adeta görünmez bir haritası vardır yaşadığımız mekanların... Her sokağına ,her yaş dönemlerimizde attığımız imzalarımız vardır hatıra dili ile...
Ordu ile ilgili ilk anılarım Selimiye mahallesinin lise caddesinde çıkıyor karşıma; çocukluğumu az-çok kaydeden hafızamda ..Zemin katta bir ev ,sarı boyalı..Sağanak yağışlarda evimize su girecek korkusu.. Annemi sandalye üzerine zıplatan bir fare macerası..Ve bir kedinin boğduğunu üzüntüyle hatırladığım siyah-beyaz tavşanımız, yine siyah-beyaz resimlerde kalan..Anneannemlerin pembe boyalı evi az ilerimizdeydi..Daha sonra yine Selimiye mahallesinde ama bu sefer İnayet Sıtkıcan caddesinde ikamet ettik..Yine sarı boyalı bir binanın 3. katında ..
Evimizin önünde oynadığımız yakar top ve saklambaç oyunları ile rutubet kokulu sokaklarımızın köşe başlarını, en kuytu yerlerini de ayrıca keşfetmişizdir ta o zamanlardan... Evlerin boyaları ve kapı numaraları, parke taşları, kiremit kırıkları ve sek sek oynadığımız yuvarlak ve yassı taşlar ekstra bilgilerimizdir içimizdeki haritanın bir köşesine not düşülmesi gereken...
Tabii sokağımızın kedilerini ve köpeklerini de bu haritaya dahil etmezsek eksik kalır o çizim...O zamanlar evlerin arka bahçelerinde tavuk kümesleri vardı..Bu bildik manzara daha sonra belediyelerin girişimleriyle kaldırıldı sanırım .. Hijyenik olmayan , doğal koşullarında sürüp giden bu şehir tavukçuluğu yıllarında “kuş gribi” gibi feci olayların yaşanmaması da ayrıca ilginçtir..Şanslı tavuklarmış ki bir “soykırım” yaşamadılar !
“Kemer Köprü” nün üzerinden araba ile geçtiğimiz günleri biliyorum..Daha sonra şimdiki basamaklar yapıldı ..Böylece kemer köprünün kimliği ve işlevi bir çırpıda değişiverdi ve görevi “İstiklal Köprüsü”ne devretti..Çarşamba pazarından çıkınca Selimiye mahallesine dönen köşede geçmişle geleceği buluşturan kubbesi ile tarihi Saray hamamı , hamam kültürünü bugünlere taşımaya devam ediyor ..
Sonra Hükümet konağının önünden okul sokağımıza (Gazi İlkokulu) giden taşlı yokuşa siyah rugan ayakkabılarımız ayağımızda, küçük bedenlerimizle gayretli tırmanışlarımız... Yanımızda , arkamızda, önümüzde ellerimizde okul çantaları ile siyah önlüklü ve beyaz yakalıklı arkadaşlarımız...Bir kaç ev ilerimizde ya da tam okulun karşısında teneffüslerde dolup boşalan bakkallarımız .. İç süveterleri ile bakkal amcalarımız... Dondurma külahlarında satılan leblebi tozlarını öksüre öksüre yerken aldığımız keyif ve kahve renkli kaynana şekerinin lezzeti...
Sebze pazarları kurulan cadde ve sokaklar...Annemizin elimize tutuşturduğu sebze-meyve dolu poşetler...Küfeci çocuklar oluyordu o zamanlarda...Bir de “artist” vardı ki ; hala hayatta ve hayatımızın içinde olan, geçmişten geleceğe herkesin çocukluğundan yetişkinliğine taşıdığı bir Ordu insanımızdır o bizim.. Rahatsız olan bacakları ile küfecilik yaptığı zamanları hatırlarım hep önünden geçerken “artist Hüseyin” in.. Adlarının önüne yine bu şehrin akıllı geçinen insanları tarafından konulan “deli” lakaplarıyla göçüp giden “Muharrem” ve “Fatma abla” vardı bir de..Allah c.c rahmet etsin her ikisine de..
Şehrin localı tek sineması ve her gelen filme ailece , konu komşu toplanıp sinema sokağına doğru filmin başlama saatine yetişmek için çabuk çabuk yürüyüşlerimiz hala gelip geçerken “fidangör” mevkiinin girişinde gördüğüm manzaradır bana ve o günkü şehrime ait... “İnci Bahçe sineması” ve “Yıldız Bahçe sineması” .. Komşu evin balkonundan genellikle de kovboy filmleri seyrettiğimiz yazlık sinemalar.. Son dönemlerine yetiştik .. Sonra çabucak çıktılar Ordu ‘ nun sosyal hayatından..Herhalde yaz mevsiminde herkesin köylere , yaylalara gitmesi ile ve yaz mevsiminin çok kısa sürmesi yüzünden fazla tutunamadılar ..
Ramazanlarda ayrıca içlerini görebildiğimiz camilerimiz...Her sokağın ayrı ayrı kubbe ve minare görüntüleri...
Ya sahil yolu... Şehrin arka fonuna yaz başka ,kış başka ayrı ayrı güzellikte manzara yapan Boztepe ‘nin sahil yolunun bittiği yerde denizle kavuşması ...Üçü bir arada bir manzarayı başka hiçbir yerde göremezsiniz... Boztepe’den günlük güneşlik bir havada veya dolunaylı gecelerde yakamozlarıyla Karadeniz’in koyun koyuna yatışını seyretmenin keyfine diyecek yoktur..
Bugün kötü yapılanmanın bir sonucu olarak betonlaşmaya çok da fazla direnemeyişine , yaratanın bu şehre cömertce sunduğu güzellikleri ve kırık dökük ekonomimizle yapılan hizmetleri kendi ellerimizle lime lime etmemize rağmen, yine de direniyor güzel şehrim...Bir parça kendisine gülümseyene yeşili ile mavisi ile,güneşi, denizi , yaylaları, köyleri ile ikramlarını bol bol sunuyor insanına hiç sakınmadan kendini...
Her insan bedenen ve ruhen yaşadığı yerden beslenir ve böylece yaşadığı yere benzermiş..”Bülbül Deresi” nin islah çalışmalarının devam edeceğini gazetelerden okuyoruz..Ordu’nun ve Ordu insanının “güzel görmesine ve güzel düşünmesine” sebep olması açısından bu çalışmaların ne kadar önemli olduğunu
derenin eski halini bilen biri olarak çok iyi anlıyor ve bu konuda emeği geçenleri can-ı gönülden tebrik ediyorum..
Beni bir “Ordulu” yapan bu şehrin “ havasına,suyuna ,taşına,toprağına” başka bir deyişle bana ve sevdiklerime ,hayatıma kattığı güzelliklerine karşı küçük bir vefa olsun bu yazı, birikmiş borçlarımı yavaş yavaş da olsa ödemeye başladığımı hissettiren..
Geçmişimden bugüne “bir tutam Ordu” ikram ettiğim yer soframda zaman zaman anlatmaya devam edeceğim yaşadığım şehri dilim döndüğünce kalemim yettiğince .. Ordu ‘yu yaşamanın bir ayrıcalık olduğunu bilerek ..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.