Ne bu şiddet, bu celâl...
Tam bir şiddet toplumu olduk. Yoksa zaten mi öyleydik de, ortamlar uygun olunca, gerçek kimliklerimizi ortaya koyuyoruz?
Şu hâle bir bakın. Tam üniversite hazırlığı yapıp, hayata atılma aşamasındaki 4-5 genç, bir yayınevini basıp, sırf Müslüman olmadıkları için 3 kişiye işkence edip, canice boğazlarını kesiyor. Bu nasıl bir ruh hâlidir, bu nasıl bir vicdan, nasıl bir vahşiliktir.
Hrant Dink’i öldüren de aynı zihniyet, haraç için işyeri basıp insanları katleden de, güya siyasî nedenlerle parti binası bombalayan, köy basıp çoluk-çocuk öldüren de…
Böyle vahşetler, tüyler ürpertici cinayetler Dünya’nın birkaç ülkesinde oluyor ancak. Sık sık Cezayir’de duyduk, Afganistan’da, Irak’ta, Pakistan’da…
Ama, Türkiye, yüzü Batı’ya dönük, çağdaşlaşma isteklisi bir ülke. Atatürk’ün demokrasi yanlısı, cumhuriyet yanlısı, insan haklarından yana bir ülke… Bir Irak’taki, Afganistan’daki, Cezayir’deki, insanlık dışı, çağ dışı, hayvani cinayetler; bizim gibi bir ülkede nasıl yaşanır, anlamak mümkün değil. Elbette her toplumda, bireysel psikopatlar, caniler çıkabilir. Ama, öylesine çok, öylesine birbiriyle bağlantılı ki bu iğrenç katliamlar; bu olayları “münferit” diye görmek, “tekil” olarak algılamak mümkün değil. Devlet olarak çok kararlı biçimde üzerine gidilmezse, toplum olarak lanetlenip tepki gösterilmezse, çok daha büyük olaylar yaşanabilir. İşte o zaman, Irak’tan, Cezayir’den farkımız kalmaz; onca çağdaş, aydın, insancıl güçlere rağmen…
“Dayak cennetten çıkmadır” diye ata sözlerimiz olduğu için mi acaba bu şiddet eğilimi? “Nush ile uslanmayı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” diye öğrettiğimiz için mi çocuklarımıza?..
Ya da, bu şiddet eğiliminde çocuklarımızı öğretmene teslim ederken “eti senin, kemiği benim” diye dayak toleransı tanımamızın etkisi mi var? “Git ara bul getir, saçlarını yol getir”, “Ya benimsin ya kara toprağın” diye türküler yakmamız mı yöneltiyor insanları şiddete?
Belki törelerimizin, geleneklerimizin, eğitim sistemimizin, toplumsal duyarsızlığımızın hepsinin etkisi var bu yaşananlarda. Ama en önemlisi, yapanın yanına kâr kalması. Olayların uzantısına erişilememesi ve perde arkasındaki planlayıcıların ortaya çıkarılamaması…
Çok yönlü bir şiddet dalgasının etkisi altında Türkiye. Dini şiddet, milliyetçi şiddet, bölücü şiddet, ideolojik şiddet, çeteci şiddet, kişisel şiddet… Kişisel şiddetin nedenlerini, ekonomik, sosyal, sağlıksal temellerini sorgulamaktan başlayarak; tüm şiddet çeşitleri üzerinde bilimsel araştırmalarla, kısa ve uzun vadeli önlemlerle eğilmeliyiz soruna… Birbirinin uzantısı olan organize olayları, son noktasına kadar izlemek zorundayız. Örneğin bu son Malatya vahşetini, bir Rahip Santoro, bir Hrant Dink cinayetlerinden bağımsız düşünmek mümkün değil. Nasıl ki, bölücü örgütün Tunceli’de, Şırnak’ta düzenledikleri saldırı, Hakkari’deki saldırıdan bağımsız değilse, kategori olarak aynı konumda olan hiçbir şiddet olayı da benzerlerinden ayrı düşünülemez.
İş çığırından çıkmış durumda. Sadece polis, jandarma, savcılar değil; toplumun konuyla ilgili tüm sosyologları, psikologları, sağlıkçıları da bir bütün halinde konuyu çözümleyip, çözüm önerilerini sunmalı; yetkililer de derhal uygulamaya koymalı. Yoksa, çok daha kötü günler bizi bekler…
YORUMLAR
Son derece haklı sözlerle yazdığınız bu yazıyı tebrik ederim Matilgan.
Sözünü ettiğiniz deyişlerin etkisi değil belki ama o sözlerin söylendiği tarihlerden bu çağa atlayamamış, geri kalmış zihniyetlerin etkilediği kişilerin içinde bulundukları hal ve bu halin sonuçları ortada.
Bu nasıl vatan severliktir?... Bu nasıl din yoludur?
Tarihten habersiz, kulaktan dolma bilgilerle ve hurafelerle çoğalan bir cehalet ordusu. Çağın önünde bizi düşürdükleri durumu tarih affetmeyecektir. Şiddetle kınıyorum o olayı her sağduyulu Türk vatandaşı gibi.
Selâmlar!..matilgan!
Çok duygusal ve hoş görülü temiz kalpli olduğunuzu sanarak, yazınızda bazı (özür dilerim ama!..) eksik ve yanlış tanıtımlarınızıda gördüm!
Bir kere batı demek medeniyet demek değildir, çünkü medeniyeti onlar biz Türklerden aldıkları gibi (daha yıkanmayı bilmeyen, tarlasını bile sürmeyi neyle ve nasıl olduğunu bilmeyen, kaşıkla yemeği bilmeyen ve yıkanmasınıda dahi banyo yapmayı bilmeyenler ve kendi din, ilim ve düşünürlerini asıp kesen ve yakan v.b.) Avrupa da yaşayan o toplumlar, aldıkları ve şimdi ise (çifte standart olarak işlerine gelen ve geldiği toplumlarla) paylaşan o batı (Medeniyyet dediğin, tek dişi kalmış canavar..vatanımızı savaşarla, çanakkalede, kurtuluş savaşımızda ki, şükürler olsun iyiki ATATÜRK ve arkadaşları vardı!) lar, tabiri caizse (bu kelimemden sakın beni bir tarikatçı veya dini alet kullanan sanmayınız hiç birisi de değilimdir!) bize yaptıkları ve uyguladıkları (Avrupa birliğine üyeliğine başvurumuzda.. Bu baş vuruyu da, işte o örnekler gibi başını gidip bir yere vur. Anlamıı çıkarırsak nasıl olur yani!..) bize yaptıkları siyasi ve ırkçılık v.b.ri nedenlerlede anlaşılmaktadır.
Birde son günlerdeki o Malatya cinayetleri ve öldürülen Ermeni gazeteci olayını insan olan ve bir müslüman da ne takdir ve nede onaylar. Bu hiçbir dinde ve insanlıkta kabul görecek bir olay olamaz ve olmamalıdır!
Ayrıca şu örnek verdiğiniz..(“Dayak cennetten çıkmadır” diye ata sözlerimiz olduğu için mi acaba bu şiddet eğilimi? “Nush ile uslanmayı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” diye öğrettiğimiz için mi çocuklarımıza?..
Ya da, bu şiddet eğiliminde çocuklarımızı öğretmene teslim ederken “eti senin, kemiği benim” diye dayak toleransı tanımamızın etkisi mi var? “Git ara bul getir, saçlarını yol getir”, “Ya benimsin ya kara toprağın” diye türküler yakmamız mı yöneltiyor insanları şiddete?
Belki törelerimizin, geleneklerimizin, eğitim sistemimizin, toplumsal duyarsızlığımızın hepsinin etkisi var bu yaşananlarda. Ama en önemlisi, yapanın yanına kâr kalması. Olayların uzantısına erişilememesi ve perde arkasındaki planlayıcıların ortaya çıkarılamaması…) gibi örnek verdiğiniz o atasözlerini de, anlamak ve tanıtma şeklinizi ben yanlış ve eksik buldum. O atsözlerinin gerçek anlam ve içerikleri o şekilde değiller. Meselâ yazınızdan bir cümleye değinelim ve anlatalım anlamı nedir ve nasıl anlaşılmalı işte:( “Ya benimsin ya kara toprağın” diye türküler yakmamız mı yöneltiyor insanları şiddete?) bu nasıl bir örnek veriş şekli ve anlatım. Bunu siz çok yanlış anlayarak yada neden böyle yaptığınızın gerçeğini tabîki siz bilirsiniz diyerek onun anlamı şudur; (Eğer birisine aşık veya çok bağlı bir sevginiz varsa, onun sizden kopup birgün şu ''kara toprak'' dediği o mezara gideceğini bildiğinden onu durdurmanında çaresi olmadığından ona bir hasret ve acı ile nakletmeye ve sunmaya çalışıyor! Bir diğeri örneğin: (“Nush ile uslanmayı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir”) bu nasıl bir örnek şekli; [ NUSH ]> Nasihat, ögüt. Demektir anlamı ve bundan anlamayan ve yaptığı kötü, zararlı işlere halâ devam ederse ona bir ceza verilmeli ki, (bu kanunda bile böyledir!) [ TEKDİR ] :
1. Azarlamak.
2. Kederlenme.
3. Bulanık etme.
4. Mektebde(okulda) talebeye verilen ve siciline geçirilen bir ceza.
Kötek ise oda bir cezayı anlatmakta ve illâ bir insana dayak atmak anlamında değildir. Belki eski kanun ve cezalarda var idiyse ki, şimdi böyle bir şey yok ve halkımızda bunun bilincinde çok şükür.
O işlenen cinayetlerin hepsinin birer provakasyon ve Türkiye Cumhuriyeti aleyhine (ülkemizi yıpratmak, dış siyesi tanımlarda bizi küçük düşürmek ve bölüp parçalamak v.b.) nedenlerle arkalarındaki gerçek desteklerin işte o (A.B.D ve A.B Emperyalizmi) denen batı, insani duygusuz (işlerine ve çıkarlarına, göre insan hakları savunucuları) var ve açık alânen destek verenlerdir. Halâ o A.B de ülkelerinde bize vatan haini düşman (P.K.K) elemanlarını saklıyor. Onlara yataklık ve yardım yapıyorlar.
Bir atasözü veya değerli örnek alınması gereken her sözün gerçek manasını ve içeriğini iyi okuyup anlamalı ve anlatmalıyız. İşte bendende size bir örnek ve bunda neyin nasıl göründüğünü ve sanılması gerektiğini anlatıyor açıkça ve diyorki; ''Her gördüğün viraneyi, viran deyip geçme! o viranenin içinde ne hazineler saklıdır!'' şimd bu virane yani yıkılmış harap olmuş bir yerdeki kalıntıya biz nasl gerçek gözle bakmalıyız. Örneğin orda bir konak, ev vardı zamanında ve şimdi yıkılıp virane haline gelmiş yer! Fakat orada zamanında orası aktif ve sağlam iken acaba kimler yaşardı ve nasıl bir hayat vardı? ''Herşey göründüğü gibi aslı değildir!'' de bir sözdür unutmyalım!
Ben bunları, sakın olaki yanlış ve düşmanca bir gözle ve anlayışla yazdığımı sanmayınız ki, (sizinde arzuladığınız gibi dostluklar bozulmasın ve düşünce anlatım özgürlüğünüde kıyas alarak bir dostça benim görüşüm der ki, bizler öz eleştirimizi yaparkende hep kendimizi kötümser tanıtan, kınamalar yapmayalım ve aslını gerçeğini anlayıp ve anlatarak yapalım!)
Sen seni bil sen seni!
Eğer bilmezsen seni!
Doldururlar enseni!
Diyerek düşmanlarımızın bize yapabileceklerini kasdediyor!
Buda halkımızın bildiği güzel bir sözdür!
Bende vatanımıza sahip çıkalım ve halkımızı sevelim, bayrağımızı göklerde hep dalgalandıralım ve kimseye düşmanca bakmayalım ama bizede bakanları ve çıkar emellerine alet edenleri unutmayalım!..derim ve sizlere ''Alem-i Gönülde'' kalıp sohbet-i muhabbet kahvemizi içelim der ve davetimi arz ederim!..Kalın sağlıcakla ve saygılarmla!
Alem-i Sır tarafından 4/22/2007 11:37:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bu harika yazınızı yürekten kutluyor ve katılıyorum.
Güzel mesajlar var içerisinde. Ben yarım yüzyılı tamamlamış bir ülke yurttaşı olarak. Çok acılar yaşadım. Çok yanlışlıklar yapıldı bu ülkede. Kesinlikle bu yorum kutusuna sığmaz. Kısaca Atatürk'ün ile onun bize bedava hediye ettiği Cumhuriyet'in kadri kıymati hala takdir edilmedi. Atatürkün yarattığı sosyal birey yerine, cemaat bireyi modeli arzulandı. Ufacık bir el kitabıyla kainatın sırrına vakıf olduğunu zanneden zavallı cemaatler. Ben bugüne kadar 3000 in üzerinde kitap okudum. Daha hala bilmediğim çok şey var. Ama Atatürk'ü eleştirecek insanlara şunu söylemek istiyorum. Atamız, o yüce değerimiz, Sadece Kurtuluş Savaşında 3500 kitap okudu. 3501 adet kitap okuyan bir adam gelip Atatürk'ü eleştirsin ben şapkamı çıkarıp o vatandaşın elini öpeceğim. Eleştirisine hürmeten değil tabi....
Okumuşluğuna hürmeten
Sevgilerimle değerli kardeşim.
Duyarlı yüreğini ve anlamlı makaleni yürekten kutlarım
kardanadam tarafından 4/22/2007 4:08:18 PM zamanında düzenlenmiştir.