(RUHUM'A ) MAVİ ZARFTA PULSUZ MEKTUP (1)
NİSAN GECESİ...
Anlatamıyorum artık seni...Karmakarışıksın düşüncelerimde, uzun zaman oldu iki yabancıyız birbirine uzak şehirlerde. Oysa bize birbirimizden daha yakın kim vardı o düşsel geçen yıllarda? Düşünüyorum da, sadece hayalmiş gerçek diye sıkı sıkıya sarılıp sahiplendiğimiz herşey. Güzel bir düşmüş, hayatın gerçekliğinden uzak. Kocaman bir dünya kurmuşuz dünya içinde. İnanmışız o renkli tuvaldeki resmin gerçekliğine, oysa yalnızca bir resimmiş inandığımız, ötesini yaratmaktan aciz kalmışız.
En güzel hikayemdin benim...
Veda edip giderken sana, çocukluğumun şehrini ve anılarımızı avuçlarına bırakıp, bilinmezliği omuzlarken hissetmiştim. İlk kez o zaman bir acı ansızın gelip yerleşmişti sol yanıma. Unutulacaktım zamanla. İlk zamanlar hissettirmeyecektin belki ama daha az çalacaktı telefonlarım. Gidişime karşı bir sitem olacaktı her sözünde. Hep suçlayacaktın beni. Terkedilme hissini yaşarken sen, unutulma korkusuyla dolacaktı benim yüreğim, bilmeyecektin. Bana hep ’beni önemsemiyorsun’ derdin , aksini ispat etmeye çalışmaz sessiz kalırdım. Oysa ben hayatımda en çok seni sevdim. Saçmasapan cümlelerle açıklanmayacak kadar derindi sevgim, sevgimi anlatabilecek kelime bulamamaktı belki derdim...bu yüzden ’seni sevmediğimi’ söylediğin zamanlarda ses-siz-dim. Sen gerçeği bilmezdin.
Evet neredeyse bir yılı ters yüz etti sensiz akan kum saati. Sensiz geçen bir yıl, senli düşüncelerle doldu zaman zaman. Şimdi nasıl? Ne yapıyor? Havalar soğuk üşüyor mu? Hasta mı? Bir sorunu var mı? gibi binlerce cevapsız sorular sordum kendi kendime. Hep iyi ve mutlu olduğunu düşünmeye çalıştım, çünkü; hep öyle ol istedim.
Yokluğunda ben...
Üzülmeye, uzun uzun düşünmeye vakit bulamadım aslında. Büyük bir hırsla yakasına yapıştığım amaçlarım yolunda sağlam adımlarla ilerledim. Önüme koyduğum hedeflerim uğruna ailemden, senden, sevdiklerimden çok uzaklara düştü yolum. Yabancı simalara zorlukla alışmaya çalıştım bir süre. Ve sanırım zamanla alıştım hasretliklere... Yine yazılar, şiirler yazıyorum fırsat buldukça. Tuvalimi öksüz bırakmıyorum ama, karmakarışık resimler yapıyorum uzun süredir, bazen ben bile anlam veremiyorum.Çok erken saatlerde kalkıyor, önce günün ağarmasını, sonra güneşin doğuşunu seyrediyorum.
Çiçeklerime su veriyor, kedimle konuşuyorum. Giyinirken şarkılar söylüyor, tek başıma kahvaltı yapmayı yine sevmiyorum.
İstanbul’ a sabah güneşi doğmak üzere ,
Ben seni düşünüyorum.
GÜNAYDIN RUHUM...
........( DEVAM EDECEK )
Ayşe YÖRÜK
22.04.2007