beni anlatan birşeyler
BENİ ANLATAN ANILAR...
yazmazsam öleceğim düşündüklerimi. İçimde sayısı belli olmayan odaların kapıları kilitli,açılmayı bekliyor,rev-nak mizaçlı anahtarlar kayıp,korkmaksa ayıp... Teknesiz sahillerde yüzmeyi bilmeden yüzmek,yüzmeye çalışmak,ya da boğulacağını bil bile kulaç atmak özgürlüğe... Deniz sonsuzluktur,özgürlüktür. Hep bunu söyledi,durdu retorik bilgi kitapları,bazense sahih hocalar. Demlesem de hüzün renği çaylarımı,eşlik eden olmuyor ve içi dolmuyor bardağımın. Taşın sert olduğunu biliyordum,ama okuyarak öğrendim Cahit abimden. Ölümü biliyordum,her an bekliyordum-aslında düşündükçe korkuyordum-yine de öğrendim Cahit abimden 35 yaşında hayatın yarısı olduğunu. Annem hep severdi beni,belki de son gözağrısı olduğum içindir. Evet yazıyorum, çünkü yazmazsam öleceğim düşündüklerimi. İçimde sayısı belli olmayan odaların kapıları kilitli,açılmayı bekliyor,rev-nak mizaçlı anahtarlar kayıp,korkmaksa ayıp... Dışarıda hava tad vermese de renğinden,yine de bir umut çıkmamı ister derinden,yazarken mısralarımı,bir rüzğar eser serinden,yeri belli:Tabi ki hislerin beyinciğinden...Evet yazıyorum, çünkü yazmazsam öleceğim düşündüklerimi. İçimde sayısı belli olmayan odaların kapıları kilitli,açılmayı bekliyor,rev-nak mizaçlı anahtarlar kayıp,korkmaksa ayıp... Her çocuk gibi ben de ağladım annemin eteğinden çekerken.Bir öğretmen ikazıyla ben de gerildim ve kahverenği hüzne benzeyen sıralara ben de serildim tüm benliğimle... Gözyaşlarım acıtsa da inciden yüreğimi diyemezdim bir sitem sesi. Parmaklarımla sayardım hep ve beklerdim tenefüsleri. Her tenefüs izlerdim,benim gibi ama tanımadığım-henüz tanışamadığım-nemli,sevimli yüzleri. Çocukluğumda bir dev’di herşey:Aynalar,yarınlar,insanlar ve umutlar... Büyüdüm,ama hiçbir şey değişmedi,hiçbir şey küçülmedi,ama ben büyüdüm,sorunlar büyüdü... Ve yaşlı salıncaklara bakıp,üzüldüm... Küçükken binemediğim... Yüreğimde-hani inciden demiştim ya-hiç dağbaşı sisleri sevdam olmadı,kahverenği sıralarda ve simsiyah yıllarda... Evet,simsiyah yıllar. Aslında mavim de,yeşilim de,kırmızım da oldu benim,ama gölgesinde kaldı renklerim siyahım...Evet yazıyorum, çünkü yazmazsam öleceğim düşündüklerimi. İçimde sayısı belli olmayan odaların kapıları kilitli,açılmayı bekliyor,rev-nak mizaçlı anahtarlar kayıp,korkmaksa ayıp... Bilirdim yere tükürmenin yanlış olduğunu,ama severdim yine de içimi çeke çeke tükürmeyi. Hep kızardım arkadaşlarıma oynarken,yenilmeyi hiç sevmezdim,herkes gibi.Kin beslerdim,kızardım,söverdim aslında masum bir bebektim ben.Avuçlarına kına yakılmış,beşik kertmesi belli olmayan,herkes gibi gülen,ağlayan,yalan söyleyen,günah olduğunu bilmeden karıncaları ezen... Çocukken,kahverengi hüzünlerden uzakken ayrı bir cazibesi vardı suç işlemenin,yapma denilene inatla diretmenin...
Ben şiir yazmayı sevdim,onun beni sevdiğini bilmeden. Küfretmeyi sevmezdim aslında,ama keyif alırdımküfürlü ortamlarda matematik düşünmekten...
Evet yazıyorum,çünkü yazmazsam öleceğim düşündüklerimi. İçimde sayısı belli olmayan odaların kapıları kilitli,açılmayı bekliyor,rev-nak mizaçlı anahtarlar kayıp,korkmaksa ayıp...’ Zaman çabuk çabuk geçiyor rosa,saat onikidir söndü lambalar,uyu da turnalar girsin rüyana,
bakma garip garip göğe bu kadar,zaman çabuk çabuk geçiyor rosa’ Belki de yanlış yazdım bu değerli satırları,ama bu şiiri çok sevmeme rağmen hiç ezberleyemedim. Affet Sezai abi benden bu kadar ...Benim hiç ’MONA ROSA’m olmadı.Ama olsaydı biliyorum ki bende çok acı çekerdim Sezai abim gibi. İçmeyi hiç sevmezdim,belki de o yüzden olmadı İsmaillerim,Rüstemlerim .Belki de bu yüzden diyemedim şerefe İsmail, şerefe
Rüstem. Hep mor bulutlarda ağlamayı sevdim giderken eve,bir yeşil otobüste,tıklım tıklımken ve girerken bir şehrin apartman griliğine ...Ben hep hıçkıra hıçkıra ağladım,sevdiğimi sandığım kadınların ardından.Bir kitaba satır olmasada yazdıklarım Ramazan hocama inat bir Türkçeyle yazıyorum,çünkü yazmazsam öleceğim. Apartman boşluklarından attığım muğberlerim yoktu.Belki de yoktu bile bile kalbini kırdığım arkadaşlarım,ama ben hep dalıp gittim hoşsohbet dostlukların olduğu trenlerde.Bir mecraya,bir mercana akıp gitti,açıklanması mümkün olmadığı tek kişilik sırlarım.Avuçlarım patlayıncaya kadar alkışladım ben,ben olmayan benliğimi.
Beni herkes aynı tanıdı,aslında ben hergün farklıydım,ama kimse görmedi,görmedi çünkü ben hayatı hep tek kişilik yaşadım...
M.G...
YORUMLAR
Her insan Vav şeklinde doğar Elif şeklinde ölür imiş.Bu yüzdendir :
_"Evet yazıyorum, çünkü yazmazsam öleceğim düşündüklerimi. İçimde sayısı belli olmayan odaların kapıları kilitli,açılmayı bekliyor,rev-nak mizaçlı anahtarlar kayıp,korkmaksa ayıp... " dizelerinin nedeni kimbilir!
Aradikca genisleyecek yurekler,ogrendikce acilacak ufuklarimiz.Allah yardimcimiz olsun Cumlemizin.(Amin)Slm ve dua ile.