- 549 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ÜRPERTİ
Bazan uyanır uyanmaz sabah
çıkınca balkona,ürperiyorum birden;
çıplak mı çıktım acaba
bakmak geliyor ayağıma içimden
ne bu korku bu telaş,
bak ;tüm kuşlar, ağaçlar çiçekler
güne gülümseyerek merhaba diyen güneş
giyindi mi hiç; geçerken
gecelerin, gündüzlerin içinden ?!
Nedir kaynağı korkumuzun
görecekler diye mi bizi üryân
düşününce şöyle derinlemesine uzun uzun
oysa hepimiz de çırılçıplak gelmiştik dünyaya
kimsecikler korkmazdı bizden
ister çıplak ister giyinik
anımsayın anılarını çocukluğunuzun !
Büyüdükçe mi suç oluyor sevmek
değilse neden pencerede perde
başımıza gözümüze örtü
ayıp ayıp başkası gördü, ne demek edep hayâ
çatıdaki çifte kumrular
hiç öyle demiyor ama dokunurken
erkeğin gagası dişi gagaya (?)
öyleyse suçlu kim, biziz
değilsek söylesin varsa bilen
Allah var üzerimizde, valla ya
hepimiz onun kulu değil miyiz?
Şaban AKTAŞ
28.10.2008 / 08.08
................................................................................................................
Günaydın ey güzel dünya;
ŞİİR OLARAK KALEME ALINAN BİR DENEMEDİR.
SABAH FELSEFESİ İÇİN TARTIŞMA VE YORUMA AÇIKTIR.
SORULAR:
Birey miyiz,
değilsek neyiz,
kılıktan kılığa giren miyiz?
Kul nedir, birey nedir
aradaki fark, eylem nedir ?!
Ben niçin ürperti duymuş olmalıyım sizce?
Sizce korku ve endişelerimizin kaynağı nedir?
YORUMLAR
Kıymetli arkadaşım;
Öyle enteresan bir yazı ve sorgulama ki beğeni ile okudum dize dize...
Çocukluğum; büyüklerimizle birlikte oturmanın anlatılmaz keyfi ve öğretisi ile geçti ki, bu neden le çok güzel öğretilerden faydalanma şansım oldu.
Rahmetli büyük anneannem, akşamları perdelerin neden kapatıldığını sorduğumda(çünkü odamın sadece tülü olsun istemiştim ve olmaz denmişti:) Özelimizde neler olduğunu Rabbimiz bilir de ellerin bilmesi gerekmez çünkü, açı/toku, mutlusu/ mutsuzu, sapığı/ fesadı, iyisi/kötüsü var aramızda denmişti. Anlamadığımı görerek, herkes biz gibi olmaz çocuğum, parmak izi kadar beyin vardır ve kimin ne düşündüğünü söyledikleri ile değil, yaşamı ile ölçebiliriz ancak diye açıklama yapılmıştı.
O gün bu gündür şüpheci bir yaklaşımım, izlenimci bir tutumum olmuştur yaşamda.
Her davranışımın farkında olarak yapılmasına özen gösterişim gibi. 108 yaşında ölen Büyük anneanneciğime ölümü öncesi sorduklarımdan biri de, yüz yıl yaşamak nasıl bişey? olmuştu. Cevabı çok ilginç oldu: Dün geldim, bu gün gidiyorum...
Bunu söylerken hamile olduğum için ilk çocuğumu karnımda okşamıştı :)
(Torunun torununu 2 ay ile göremedi rahmetli)
Bahsettiğiniz ürpertiyi ben bu nedenle ve bu şekilde hissediyorum arkadaşım.
Ne çok şey yaşadığımıza ve mutsuzluğumuza yanıyorum sadece. Bir de bir şey yapamamanın verdiği sıkıntı var elbette.(yine neler görüp duyacağız diye.)
Teşekkürlerimle sevgi yüklü saygılar.
Çok netameli bir konu abi :))
Ama üzerinde konuşmaya değer. Ben şimdi farkettim; sabah olsaydı, kesinlike daha açıklayıcı ve önermelernizi ilerletebilirdim. Akşam ve yorgun olunca zihin, bakmak düşünmeke galip sanki :))
Ama konu ilgimi çekti; ben bunlara biraz müsade ile katkı yapacağım, gerçekten ilginç şeyler çıkar.
Ama değerli dost "hüzünlü şarkım"; kısadan bağlamış. Mevlayı düşündükçe titrenirr diye..
Elbette amenna ve sadakna titrenir de? Düşünmek iyidir de ama :))
Bunu yazınca "cenet-cehennem- filan hani, düşünmekten korkuyor insan biraz. :/
Esenlik.
Göktürkmen tarafından 10/28/2008 10:50:18 PM zamanında düzenlenmiştir.
Merhaba hüzünlüşarkım; yorum yazmak zahmetine katlandığın için teşekkür ederim.Benim düşündüğümden farklı şeyler düşündünüz...Ancak bu tabi ki renKlendirdi yalnızca.Kızacak bir şey söylemediniz.Yanlı bir yanınız yoktu.Aklınızdan ne geçtiyse paylaştınız.Ne kadar güzel paylaşmak, konuşmak, düşleri çeşnilendirmek.
Henüz istiyorum ki başkaca arkadaşlar da bazı değişik düşüncelerini söylesin.Bakalım kuşlara göre ne kadar akıllıyız yoksa değil miyiz.Tartışmamızın gayesi düşünce üretmek yalnızca,deneme yazıları da zaten bu amaçla yazılır bir anlamda.Ben daha sonra tekrar genel bir değerlendirme yapmak isterim, tümü bundan ibaret değil elbet düşüncelerimin.Yukarıda sorduğum sorular çerçevesinde yaklaşırsak daha sisteml,i prensipli oluruz, konuyu dağıtmamış oluruz.
''EN KÖTÜ YÖNTEM YÖNTEMSİZLİKTEN DAHA İYİDİR.''
ANTİK ÇAĞ FİLOZOFLARI DA KENDİ ARALARINDA AKŞAM ÜZERLERİ VE KUŞLUK VAKİTLERİNDE ''STOA DENİLEN'' ÜSTÜ KAPALI SÜTUNLU BİR CADDE ÜZERİNDE YÜRÜYEREK TARTIŞIRLARDI, GENELLİKLE BU YOLUN SONU UMUMA AÇILAN BİR GENEL MEKAN(AÇIK HAVA TİYATROSU- ODEON(müzik salonu) AGORA- PAZAR YERİNE AÇILIRDI. VE O ÇAĞDA TARTIŞAN VE FİKİR ÜRETEN BU FİLOZOFLAR DEVLETTEN MAAŞ ALIRLARDI.BİZİM DE BURASI ŞİDİ TARTIŞMA MEKANIMIZ ÇAĞIN DURUMUNA ANCAK BÖYLESİ UYUYOR.saygımla.
ŞİMDİLİK HOŞÇA KALINIZ, GÖRÜŞMEK ÜZERE.
Şaban Aktaş tarafından 10/28/2008 10:17:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ne güzel diyorsunuz, ağaçlar,kuşlar, ben niye çıplak olduğumu sandım.Ne vardı bu örtünmede.Ne gerek vardı perdeye,incecik zara !!
Adı üstünde o bir kuş.Kuş kadar aklı var,zira örtüsü ile yaratılmış.
Ağaçlarda doğaya göre giyinip, soyunuyorlar,sizce hangi hali daha güzeldir..Yemyeşil dalları ,çiçekleri, meyvaları olunca mı?..Yoksa, sonbahar da kuru kalan halleri mi?..
Ya insan... Bunlardan farkı olmalı değil mi ?
Yürekler,Mevlasını her zikrettiğinde irkilmiyorsa, o yürekte bir sorun var.Ama her titreyiş O nun varlığının ne muhteşem bir rahmet olduğunun kanıtıdır.
Düşünen insan ,titrerdi..Siz de titremişsiniz ya...
Güzel düşünen güzel görür !
Saygılarımla...