- 404 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
IŞILDAK MANGASI (9)
SEKİZİNCİ SAHNE
(DEKOR: Aynı… Çavuş, Bican, Hakkı, Mehmet, Ozan, Galip göğüs bağır açık, rahat vaziyette, değişik yerlerde oturmaktadır. Ozan saz çalmakla meşguldür.)
TEĞMEN: (Soldan girer.) Nasılsınız arkadaşlar?
ASKERLER: (Toparlanmaya çalışarak, düzensiz şekilde) Sağol!
TEĞMEN: Ayağa kalkmayın, herkes aynı vaziyette kalsın. Bugün sizinle komutan olarak değil arkadaş olarak konuşacağım.
ÇAVUŞ: (Kalkar.) Size bir oturak getireyim komutanım.
TEĞMEN: Hayır Çavuş… Ne dedim az önce? Sizinle bir arkadaş olarak konuşacağım. (Bir kayaya oturur.) Eksik manga!.. Komutanınız olarak sizinle iftihar ediyorum.
GALİP: Komutanım, benim bi maruzatım var.
TEĞMEN: Hiç çekinme Galip, ne derdin varsa söyle. Biz ağabi kardeş gibiyiz artık. Neymiş maruzatın?
GALİP: Bize eksik manga lâkabını siz takmıştınız. Bir manga en az on bir kişidir. Oysa biz beş kişi kaldık. Bundan sonra bize yarım manga deyin.
TEĞMEN: Peki öyleyse… Maruzatın kabul edildi. Yarım manga!.. Komutanınız olarak sizinle iftihar ediyorum.
MEHMET: İftihar edilecek ne yaptık ki komutanım!
TEĞMEN: Siz belki farkında değilsiniz ama çok şey yaptınız şehit oğlu… Bugün martın on yedisi. Hemen hemen iki haftadır boğazda bir taktik savaşı sürüp gidiyor. Düşmanlar mayınları temizlemek için uğraşıyor, biz korumak için… Sayenizde seyyar topçu bataryaları onlarca filikayı, birçok mayın tarayıcı gemisini batırdı. Yine sayenizde yüzlerce düşman askeri saf dışı bırakıldı. Yine sayenizde birçok düşman askeri esir edildi.
GALİP: Yarım manga en az yirmi kefereyi yakalayıp size teslim etmiştir komutanım.
TEĞMEN: Esirlere insanca muameleniz, onlara sigara ve yiyecek vermeniz şayan-ı dikkattir. Yiğitçe savaşmanız, ışıldakları canınız gibi korumanız ve verilen her görevi lâyıkıyla yapmanız bir komutan olarak bana gurur verdi. Bugün size müjdeli bir haberim var.
OZAN: Çakır iyileşti mi yoksa?
TEĞMEN: Çakır hastanedeymiş ve iyiymiş, birkaç ay sonra tekrar cepheye gelebilirmiş. Haberim Bican babayla ilgili.
BİCAN: Hayırdır komutanım!..
TEĞMEN: Hayırlı haber Bican. Gelibolu’daki tüm birliklere haber saldım;
sizde Bican oğlu Baycan var mı diye… Bugün cevap gelmiştir.
BİCAN: (Yerinden kalkıp öpmek için Teğmen’in ellerine sarılır.) Hay Allah razı olsun komutanım! Oğlum burada mıymış?
TEĞMEN: (Elini öptürmez) Buradaymış ya…
BİCAN: Sağlığı nasılmış peki?
TEĞMEN: Kaya gibi sağlammış. 19. İhtiyat Tümeninde topçu onbaşısı olarak görev yapıyormuş. Komutanları da Yarbay Mustafa Kemal’miş.
BİCAN: Peki oğlumla görüşebilecek miyim komutanım?
TEĞMEN: Dur hele, sabret, onu anlatıyorum işte. Bu gece yarım manga olarak son defa fakat çok önemli bir görev yapacağız. Çok yakında seni oğlunun tümenine göndereceğim. Topçu onbaşısı Bican oğlu Baycan’ın yardımcısı
olarak görev yapacaksın.
BİCAN: (Tekrar ellerine sarılır.) Allah senden razı olsun komutanım!.. Allah ne muradın varsa versin.
TEĞMEN: Esas senden Allah razı olsun kahraman Bican! Senin gibi insanlar oldukça bu millet istiklâlini ve hürriyetini asla kaybetmez.
ASKERLER: (Bican’a) Gözün aydın baba Bican.
GALİP: Peki komutanım, sonra ne olacak? Eksik mangaydık, yarım manga olduk. Bican baba gidince bizim mangayı hangi isimle çağıracaksın?
MEHMET: Çeyrek manga!.. (Gülüşmeler…)
TEĞMEN: Durun, daha bitmedi… Doktor Hakkı’nın hizmetlerini tabur komutanına ilettim. Onun bir doktor kadar bilgili ve bir cerrah kadar becerikli olduğunu rapor ettim. Yakında Hakkı’yı Çanakkale’ye hastaneye göndereceğiz. Tıbbî cihazların bulunduğu bir hastanede kahraman ordumuza daha faydalı olur.
GALİP: Hakkı da giderse bizim manganın adı ne olacak? Çeyrekten sonra ne gelir ki?
MEHMET: Çeyrekten sonra sıfır gelir şişko Galip.
TEĞMEN: Hayır Galip, size kahraman manga diyeceğiz artık. Seni, Ozan’ı ve Mehmet’i bizim tümenin öncü birliklerine çavuş yapacağım. En aktif görevleri siz üstleneceksiniz. Hepinizin emrinde on asker olacak. Onlara evlâtlarınız gibi bakacak, yiğitçe savaşmasını, kendilerini düşmanın gözünden ve silâhından korumasını öğreteceksiniz.
(Sessizlik…)
BİCAN: Aslına bakarsan komutanım, biz birbirimize çok alışmıştık. Doktor Hakkı’ya bir şey demem de, oğlumu buraya alsanız, birkaç da takviye getirseniz, böylece tam bir manga hâline gelsek daha iyi olmaz mı?
TEĞMEN: Olmaz Bican! Siz görevinizi yaptınız ve tarihte yer aldınız. Yarın buraya ağır toplar yerleştireceğiz. Yani bu geceden sonra size iş düşmeyecek.
BİCAN: Neden komutanım?
TEĞMEN: Sebebi şu… Bildiğiniz gibi on beş gündür İngiliz ve Fransız askerleri mayınları temizlemek için mücadele ediyor. Çok zayiat verdiler ama yine de her gece bir iki filika topçularımızın ateşinden kurtulup boğaza girmeyi başardı. Boğazdaki dört yüze yakın mayının çoğunu tesirsiz hâle getirdiler. Aldığımız istihbarata göre yarın, yani 18 Mart 1915 tarihinde tüm savaş gemileriyle Boğaz’a girip Çanakkale’ye, oradan da Marmara’ya geçip İstanbul’a gidecekler.
MEHMET: Peki komutanım, bunca emek, bunca mermi boşuna mı harcandı? Çakır gibi birçok askerimiz boşuna mı yaralandı?
TEĞMEN: Hayır Çakır!.. On beş gündür Boğaz’da yaşananlar bir taktik savaşıdır. Onlar bizi yıldırmaya çalışıyor biz de dirençli olduğumuzu ispat ediyoruz. Bu gece sizlerin de sayesinde onlara öyle bir oyun oynayacağız ki feleklerini şaşıracaklar!
BİCAN: Nasıl bir oyun bu komutanım?
TEĞMEN: Onları gafil avlayacağız?
MEHMET: Yoksa hücuma mı kalkıcaz?
GALİP: Neyle hücum edicen be kardeşim? Düşmanların hepsi açık denizde, gemilerde bekliyo…
TEĞMEN: Hücum falan yok… Düşmanlar zaferlerinden öyle eminler ki daha şimdiden hangi geminin en önde gideceğini planlıyorlarmış. Gemi komutanları diğerlerini nasıl geçerim de İstanbul’a önce ben ulaşırım diye hayaller kuruyorlarmış. İngiliz ve Fransız komutanlar en önde gitmek konusunda tartışıyorlarmış.
MEHMET: Peki bizim bu geceki görevimiz ne?
TEĞMEN: Çok kolay fakat çok önemli bir görev…
GALİP: Her zamanki gibi ışıldak tutmak…
TEĞMEN: Bu gece horon tepeceksiniz, ışıldak tutacaksınız, avazınız çıktığı kadar haykıracaksınız. En sevdiğiniz türküleri bağıra bağıra söyleyeceksiniz.
GALİP: Bu mu önemli görev?
BİCAN: Biz aklımızı peynir ekmekle mi yedik komutanım?
MEHMET: Şaka mı yapıyosun komutanım?
TEĞMEN: Hayır hayır, önce dinleyin. Bu gece Yüzbaşı Hakkı komutasındaki Nusret mayın gemisi Boğaz’a yeni ve daha güçlü mayınlar döşeyecek. Bu iş çok sessiz ve gizli yapılacak. Biz gece boyunca ışıldakları Gelibolu’nun tepelerine yönelteceğiz. Gelibolu yarımadasının tepelerinde ateşler yakılacak, askerler horon tepecek, havaya ateş edecek. Yani düşmanların dikkatini dağlara, tepelere çekeceğiz. Onlar uzaktan dürbünlerle bize bakınca bizim içki içtiğimizi zannedecekler. Yani yarınki planlarından haberimizin olmadığını sanacaklar. Şimdi anladınız mı?
MEHMET: Anladık komutanım. Onlar bizi gafil sanacak, oysa Nusret mayınları Boğaz’a döşeyip tuzak kuracak.
TEĞMEN: Aynen öyle işte… Görevimizin ne kadar ciddi ve önemli olduğunu siz düşünün artık.
GALİP: Peki bu niçin son görevimiz oluyo komutanım? Bizim mangayı neden dağıtacaksınız?
TEĞMEN: Sebebi şu Galip: Eğer planlarımız gerçekleşirse savaş gemileri Boğaz’da mayınlara çarpıp batar, böylece deniz yoluyla Marmara’ya geçemezler. Bu durumda geriye iki ihtimal kalıyor. Ya savaş sona erer veya Gelibolu’ya asker çıkarıp kıran kırana, göğüs göğse kara savaşları başlar. Her iki durumda da ışıldak mangasına ihtiyaç yoktur.
Nusret’in döşediği mayınlar işe yaramazsa düşmanlar soluğu İstanbul’da alır. Bu durumda da Gelibolu cephesi Anadolu’ya kaydırılır. Kısaca her ihtimalde de ışıldak mangasına ihtiyaç kalmamıştır.
MEHMET: Acaba planlarımız gerçekleşir mi komutanım?
TEĞMEN: Her şey bize bağlı Mehmet. Düşmanın dikkatini çekeceğiz, Nusret de sessizce işini halledecek. Eğer Nusret’in mayın döşediğini fark ederlerse yine mayın temizleme mücadelesi başlar. Yine iki-üç hafta ışıldak tutmak zorunda kalırsınız.
MEHMET: Aman, Allah korusun!...
TEĞMEN: Herkes görevini anladı mı?
ASKERLER: Anladık komutanım.
ÇAVUŞ: (Bağırarak) Anladık yook, emredersin komutanım var. (Gülüşmeler…)
TEĞMEN: Evet, Ozan oğlu Ozan, söyle bakalım; bu geceki görevimiz neymiş?
OZAN: Bu gece benim gecem komutanım. Saz çalıp türkü söyliycem, milleti coşturucam. Oyun havası çalıp herkesi oynatıcam. Marş çalıp askerleri yürütücem. Onları türkülerle sarhoş edip bağırtıcam.
TEĞMEN: İşte bu kadar, sizden istediğim bu…
OZAN: İsterseniz başlayayım komutanım.
TEĞMEN: Başla bakalım.
(Ozan sazla oyun havası çalar, askerler oynamaya başlar, perde iner.)
(Devamı var)erturanelmas.megabb.com
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.