- 13321 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
*** ANNELER VE ÇOCUKLAR ŞİİRİ ÜZERİNE BİR TAHLİL DENEMESİ ***
SEZAİ KARAKOÇ’UN ANNELER VE ÇOÇUKLAR
ŞİİRİ ÜZERİNE BİR TAHLİL DENEMESİ
A – ŞAİRİN HAYATI :
Sezai Karakoç, 1933 yılında Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyaya gelmiştir. Babası Yasin Efendi’nin koyduğu isim Muhammed Sezai’dir, nüfus kayıtlarında adı Ahmet Sezai olarak geçmektedir. Şairin çocukluğu Ergani, Maden ve Dicle ilçelerinde geçmiştir. Altı yaşında ilkokula başlayan şair; 1944 yılında Ergani’de ilkokulu, 1947 yılında da Maraş Ortaokulunu bitirmiştir. Gaziantep Lisesinde yatılı olarak okumuş ve 1950 yılında mezun olmuştur. Felsefe okumak istediği için İstanbul’a gider, fakat babasının arzusu ilahiyat fakültesidir. Kendi parasıyla okuyamayacağını anlayınca, o zaman parasız yatılı kısmı bulunan Siyasal Bilgiler Fakültesi sınavına girmiş, şartların zorunlu kılması nedeniyle girdiği Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesindeki yüksek öğrenimini, 1955 yılında fakültenin mali şubesinden mezun olarak tamamlamıştır.
Kamu hizmetinde pek çok resmi görevde bulunmuştur. Maliye müfettiş yardımcılığı ve Gelirler Genel Müdürlüğünde kontrolör olarak görev yapmıştır.Görevi icabı gezip gördüğü Anadolu’nun birçok köşesini tanıma fırsatı bulmuştur. 1960-1961 yıllarında yedek subay olarak askerlik görevini yerine getirdikten sonra görevine kaldığı yerden devam etmek istemekle birlikte 1965’ten 1973’e kadar birçok kez istifa etmek durumunda kalmıştır. 1973 yılından bu yana da hiçbir resmi görev almamıştır.Yeni İstanbul ve Sabah gazetelerinde fıkra yazarlığı yapmıştır.
Kurucusu bulunduğu Diriliş Yayınları ve Diriliş Dergisi’ne edebiyat ve şiirin yanı sıra, fikir yazıları yazmıştır. 1990 yılında Güller Açan Gül Ağacı amblemiyle Diriliş Partisini (DİRİ-P) kurmuştur. Yedi yıl Partinin Genel Başkanlığını yürüttükten sonra 1997 yılında yapılan iki genel seçime girmedi gerekçesiyle partisi kapatılmıştır. Karakoç, şiir üslubu bakımından az çok İkinci Yeni’ye yakın olsa da; şiirde işlediği temalar ve inandığı değerler bakımından şiirimizde yeni ve değişik bir sestir. İslami düşünceyi modern şiirdeki gerçeküstücülükle bağdaştıran, mistisizmden yararlanan, çarpıcı benzetme ve sembollerle denenmemiş, bağımsız şiirler yazmıştır.
B – ŞİİR, DİL VE ÜSLUP :
ANNELER VE ÇOCUKLAR
Anne öldü mü çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde siyah bir çubuk
Ağzında küçük bir leke
Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne
Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne
Sezai Karakoç
Şairin o ünlü “Mona Rossa” şiirinden altı yıl sonra 1958 yılında kaleme alınan “Anneler Ve Çocuklar” şiiri üç kıta ve otuz dokuz sözcükten oluşmaktadır.Yazılış tarihi itibariyle bendenizle yaşıt olan bu küçük ve anlamlı şiiri bilmem kaçıncı okuyuşumdur.Her okuyuşumda yüreğimden bir şeyler alır götürür bu dizeler.Görüldüğü gibi şiir; Karakoç’un diğer pek çok çarpıcı benzetmeler ve sembollerle süslü gizemli şiirlerine nazaran açık ve yalındır.Hemen hemen hiçbir yabancı sözcüğün kullanılmadığı bu küçük şiirde birinci ve üçünçü dörtlüklerde hep eksiltili cümleler kullanılmıştır.Fakat ikinci dörtlükte geniş zamanlı kelimeler tercih edilmiştir.
Sezai Karakoç; bütün şiirlerini topladığı “Gün Doğmadan” adlı şiir kitabındaki diğer şiirlerinde de anne ve çocuk sözcüklerini çok sık kullanmıştır. Titiz bir inceleme sonucu bütün şiirlerinde yaklaşık olarak anne sözcüğünü 92, çocuk sözcüğünü de 159 defa kullandığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla anne ve çocuk kavramlarının şairin dünyasında ayrı ve çok önemli bir yere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Hatta bu kavramlar diğer şiirlerinde o kadar yoğunlukla ele alınmıştır ki, tahliline çalıştığımız bu kısacık şiirdeki anne ve çocuk sözcükleri diğer şiirlerindeki bu kavramları sanki tamamlar niteliktedir.
Bu şiirde; anne ve çocuk sözcükleri dışında dört defa da “ölüm” kavramını kullanan şair, adeta üç kavram etrafında bir şiir kurmuştur. “Ölüm- Anne-Çocuk” bu üç kavram arasındaki bağlantı ile, şairin diğer şiirlerine serpiştirdiği benzer kavramlarla ahenkli bir bütünleşme sağlandığı hemen göze çarpmaktadır. Bu bütünlüğün içerisinde dikkat çeken diğer önemli bir sözcük ise “sevgili” dir. Kolay okunmakla birlikte, bir okuyuşta kolay kolay anlaşılmayacak kadar da gizemli olan Anneler Ve Çocuklar şiiri bu yapısıyla “Zorun Kolay Anlatımı” dediğimiz edebi sanatın mükemmel bir örneğini teşkil etmektedir. Bu tarz; Karakoç’tan önceki ve sonraki şairler tarafından da sık sık başvurulan, ancak kolay kolay üstesinden gelinemeyen bir tarzdır.
C – ŞİİRİN İÇERİK OLARAK TAHLİLİ :
Üç bölümden oluşan Anneler Ve Çocuklar şiirinin birinci bölümünde, öncelikle annesini kaybeden bir çocukla karşı karşıyayız. Bu çocuk şiirde birkaç sözcükle öyle tarif edilmiş ki, bahçenin (hayatın) en yalnız köşesinde elinde bir siyah çubuk ve ağzında küçük bir leke ile öylece durmaktadır.”Siyah” sözcüğü edebiyatta olduğu kadar geleneğimizde de matemin rengi olarak kullanıldığı için, muhtemelen şair bu sözcüğü bilinçli olarak kullanmıştır. Çünkü annesi ölen çocuk matemlidir, üzgündür siyah çubukla birlikte gizli bir keder içindedir. Çocuğun ağzındaki küçük “leke” de matemdir, çünkü “anne-sevgili” artık yanında değildir, ölmüştür.
Şiirin ikinci bölümünde ise, ölen çocuktur. Ve bu güzel şiirde; anne ölünce çocuğun, çocuk ölünce de bir annenin psikolojik durumlarını karşılaştıran şair, çocuğunun ölümünden sonra annenin evreni nasıl simsiyah gördüğünden bahsetmektedir.Güneşsiz evrenin simsiyah görünmesi ne anlatılmaz bir hadisedir?. Bendeniz; bu şiirde bahsedildiği üzere mecaz anlamda değil, gerçek anlamda evrenin birkaç saniyelik güneşsiz kalması sonucundaki insanların psikolojik hallerini antoloji sayfamda kayıtlı bulunan “Güneş Tutulması” adlı şiirimde tasvir etmeye çalışmıştım. Güneşin simsiyah görünmesi durumunu gerçek anlamda bile hakkıyla tasvir etmek kabil olmasa gerektir. İşte şiirin bu bölümünde; evlat yitirmenin acısına dayanamayan bir anne “sevgili-güneş” gibi sevgisi tarif edilmez bir varlığın o dayanılmaz aydınlığında simsiyah bir dünyaya hapsolmuş gibidir.Bu nedende, bu anne aynı zamanda kararsız ve çaresizdir. “Elinde bir ip nereye / Bilmez bağlayacağını anne”.
Şiirin üçüncü bölümünde ise; anne ve çocuğunun birbirlerinin ölümünden sonraki ruh halleri karşılaştırılmış ve tasvir edilmiştir.Anne ve çocuğun birbirlerini yitirmesi sonrasındaki bu karamsarlık halleri ve matemleri, bize aynı zamanda sevgilinin ölümünden sonraki psikolojik durumu da hatırlatıyor.Öylesine insan yüreğine bir çığ gibi düşen bir psikolojik atmosfer çiziliyor ki, bu durumu sözcüklerle tarif etmek ne kadar zor? Annesini yitiren çocuk, yada çocuğunu yitiren anne insanlardan, herkesten, her şeyden kaçmaktadır adeta, gizli bir matem içindedirler. Ne yapacaklarını, nereye gideceklerini bilememektedir, yerinde duramamaktadırlar.
D – GENEL DEĞERLENDİRME :
Anne ve çocuk kavramlarının Karakoç’un şiirlerinde ayrı bir öneme sahip olduğunu yukarıda ifade etmiştik. Diğer şiirlerinde bir çok dizede, bu kavramlarla ilgili duygularını çok çarpıcı şeklide dile getirmiştir.Örneğin;
“Ah beni vursalar bir kuş yerine”
“Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların,
Anneler anneler eller balkonların demirinde”
“Uzuyor uzuyor altın saçları
Uğrunda ölünen güzel kızların”
“Anne ateşin önünde perişan”
“Annenin dizinde derman yok”
“Annenin başı elleri arasında”
“Ve o kadınlar nereye gittiler,
Anne olan sevgili olan o kadınlar
Çocuklarının üzerine titreyen
Kirpiklerinde hep aynı
Sevgi ve merhamet ışığı
O kadınlar gökyüzüne mi çekildiler”
“O anneler o sevgililer
Geri gelecekler
Ve aydın o yiğit çocuklarını getirecekler”
“Bin parçaya böldü beni bir divane sır
Sesi geliyor sesi günahkar çocukların”
“Anladım onlar ölmediler
Ölüm adına
Ölüm maskelerini takınarak
Dönüştüler bir ışığa”
Görüldüğü gibi, anne kavramının Karakoç’un şiirlerine hüzünlü ve matemli yansıması zaman zaman yerini ümide ve özgürlüğe de bıraktığı olmuştur.”Çocuk” kavramının kullanımına gelince; edebiyatımızda çocuk, çocuk sevgisi, çocukların kaybı ile duyulan acıyı konu edinen şiir ve edebi metin sayısı çokça yer kaplamaktadır.Ancak, başta da belirttiğimiz üzere bilhassa şiir dünyasında “Çocuk” kavramını Karakoç kadar şiirlerinde kullanan başka bir şair var mı bilmiyoruz. Çocukluğun insanoğlunun üzerindeki etkileri, psikoloji ve ona bağlı bilim alanlarının en temel konularından birisidir.Çocuk ve çocukluk temalarından kaynaklanan psikolojik etkilenme hemen hemen her insanın hissedebileceği bir durum olsa gerektir.Sezai Karakoç’un özellikle 1970’li yıllardan sonra yazdığı şiirlerde bu etki açıkça görülmektedir.Bu anlamda ; anneyi hatırlama, anneyle diyalogları aktarmalar, çocukluğun yaşandığı mekanlar önemli bir yer tutmaktadır.
Karakoç’un şiirlerinde çocuk anne için, anne de çocuk için aynı zamanda bir sevgilidir.Şiir sanatının ölmsüz temalarından olan hüzün ve ölüm de Karakoç’un şiirlerinde önemli bir yer tutmaktadır.Anneler ve Çocuklar şiirinin üçüncü önemli kavramı ise, ölümdür. Ölüm insanları (anne ve çocuğu) birbirinden ayırmaktadır. Bu şiirin kaleme alındığı yıllarda dünyada olduğu kadar ülkemizde de salgın ve ölümcül hastalıklar nedeniyle ölen anne ve çocuk sayısının da bu şiirde çizilen tablonun oluşmasında etkili olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, şairin dünya görüşüne göre ölüm bir yok oluş değildir. İslam düşüncesindeki ahiret kavramı ve ölüm sonrası hayat Karakoç’un şiirlerinde çoğu kez sevimli bir hale geldiği görülmektedir. Üzerinde iyi düşünüldüğünde, bu şiirde geçen dördüncü önemli kavramın ise “yalnızlık” olduğu anlaşılacaktır. Bugün hayta olan üstadın, efsaneleşen şiirlerinin getirdiği şöhrete rağmen “yalnız” bir insan olduğu bilinmektedir. Fakat onun yalnızlığı ve hüzünler, bohem hayatının veya kalabalıklar içindeki yalnızların melankolik yalnızlığına benzemez. Anne, çocuk, ölüm ve nihayet ölüm tefekkürü ona yeni dünyalardan haber getirmektedir. O elindekileri yitirip, yokluklarda teselli arayan bir şair değildir.O, yenilgi yenilgi büyüyerek zafere ulaşan ve her kaderin üstünde bir kaderin bulunduğuna inanan bir entellektüeldi.25/02/2007 - ali rıza atasoy
KAYNAKÇA :
1- Bilimin ve Aklın Aydınlığında Eğitim, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Sayı 82, Ankara 2006.
2- Kaplan, Mehmet. Şiir Tahlilleri Cumhuriyet Tarihi Türk Şiiri, Cilt -2, Dergah Yayınları, İstanbul 2002.
3-Türk Edebiyatı Dergisi, Ekim-2003, Sayı 360, İstanbul 2003.
4-Yörük, Yaşar. Güzel Konuşma Yazma, Serhat yayınları, İstanbul.