Yataktan Ters Kalktım
Sabahın körü. Kalkmışsın gelmişsin okula. Mahmurluk diz boyu, mevsim bahar.Etrafın yeşilliği ve renkliliği, kuşların cıvıltısı, börtü böceğin cızıltısı sizi rahatlatıyor. “Ah bir de yağmur yağsa!” terennümü bütün dudaklarda yankılanmasa daha iyi olacak.Yani yağmur yağsa hakikaten iyi olacak.Tam bu düşüncelerle okulun bahçesine girdim ki bir kırlangıç pardon öğrenci sesi ile irkildim:
“Hocam.”
“Efendim canım.”
“İzin verir misin bugün bana?”
“Tabi emredersin güzel öğrencim, ne münasebet yeter ki iste!” Bütün sigortaları atar kafamın içindeki.Yanlış mı yetiştiriyoruz acaba bu çocukları?Adabı muaşeret nedir bilmez mi bunlar? Ya Allah aşkına önce bir selam, bir esenlik, bir hal hatır. Bunlar biz öğretemedik diyelim, Allah aşkına evde, çevrede de mi görmüyorsunuz? Bak bir yazıya başlarken dahi selamlıyoruz herkesi:”Selam millet!”İsterdim ki çocuklarımız kendi lisanları ile kendi duygularını ve düşüncelerini çok güzel ve etkileyici bir tarzda aksettirsin bizlere.
Eskiden diye başlayan cümleleri hiç sevmem sayın okuyucu.Eskiden öğretmenlerimizi gördüğümüz zaman kılığımıza kıyafetimize bir çeki düzen verir, güzel bir vaziyet ile onların gözden kaybolmasına değin beklerdik.Gömlek pantolonun üstünde mastika tarzı, kravat yakadan iki sokak altta ya da cepte ya da çantada, yakalar fil kulağı gibi fora. Şimdi evden gelirken ucube ucube gelen çocukları görünce işimizin çok zor olduğunu, giyim kuşam konusunda dahi kendi çocuğuna bir nizam veremeyen anne ve babaların okula geldiklerinde diğer çocukları acımasızca eleştirdiğini müşahede ediyor buna mukabil olarak;”Ya senin kızın, oğlun.” dediğimizde ise;”Hocam vallaha bizi de dinlemiyor.”dediklerini..Tam damardan beyne etki eden bir dumur durumu.. Kimin umurunda. İsterdim ki çocuklarımızın dış güzelliklerine harcadıkları zamanı, nakiti; maneviyatları, kültürleri için de harcasınlar.
Tak takıştır sür sürüştür.Bu çocuklar nerden bulur o kadar kolyeyi, yüzüğü, bilekliği, tokayı, ipi, kurdelayı. Sabahları diyorum annelerimiz bu çocukları şöyle güzelce okula hazırlayıp gönderse hani güzel olacak.Yani biliyorum çok fazla bir istek bu ama annesi okulda yasak bu kadar aksesuar.Geçen bir kızcağızı yakaladım bileğine sardığı ve boğazına doladığı ip ile.Renkli mi renkli. Ama gerdanındaki ipi görünce sanki biri boğazımı sıkar gibi oldu.Ya nasıl o kadar ipi dolamış boğazına anlamıyorum? Balıklar takılır ya ağa, aynen. Söktük neticede de renk geldi kızcağıza.Sonracığıma bileğindekini aldık kaç metre ip çıktı maşallah. İsterdim ki öğrencilerimiz boğazına kadar teste gömülsün, elleri morarırcasına yazsınlar çizsinler. Aman sen de boş ver gitsin.
Saç sakal muhabbetine girmesem bu yazı eksik kalır. Acayip tıraş şekilleri ortaya çıkıyor. Son Mohikan’ ın temsilcilerinden tutun da kirpi ya da dikenli tel diye tasvir edebileceğimiz şekillere değin acayip tipler çıkıyor karşımıza. Aniden karşılaşsak bir koridorun bitiminde: Korkudan ”Bismillah!” diyebileceğimiz bu tipler, bu dudak uçuklatıcı halleri ile nasıl rahat ediyorlar izanım almıyor? Hani yakışsa idare edebiliriz ama bir insan bilerek kendisini çirkin gösterebilir mi? Oluyor ama.Bir de şu alt dudak altı sinek pisliği tarzı sakal bırakma.İllet oluyorum ama gençler bu halleri ile jilet gibi olduklarını düşünüyorlar.
Dönem değişiyor ne yazık ki, dönemle beraber gençlerimizde çok çabuk bir şekilde bozularak değişiyor.Değişimin bu yönde bu kadar seri cereyan etmesi istikbal için kötü diye düşünüyorum. İsterdim ki çocuklar doğal halleri ile dolaşsın. Suni çiçekler gibi yalancı kokularla kendilerini kandırmasın.
Okula zaman öldürmek için gelen öğrencilerde az değil. Nasıl katlanırlar onca sene aklım almaz. İnanın, insan bu sürede allameyi cihan olur.Kitap yok, defter yok, kalem yok, silgi yok. Bedenen var ama ruhen yok.Babası sorar oğluna: ”Oğlum bu vaziyet ile okula gidilir mi? Defter yok, kalem yok, kitap yok.”
“He baba gidiliyor işte, ders boş ondan.” bu tip öğrenci için bütün dersler boş.Babası da uzaktan racon keser:”Benim oğlum okuyacak, haydi aslanım okula koş.”
İsterdim ki yoklar okyanusunda boğulmak üzere olan çocuklarımıza bir can simidi dahi olamayacaksak şam babasından öte nedir halimiz?
“Hocam, cep telefonun karizmaya uymuyor.” diye seslendi bir talebem. Kendileri baştan aşağı karizma ya! Sanki görende karizma eğitimi veriyoruz sanacak.Çektim köşeye ve şöyle hitap ve hücum ettim ona:”Karizma ne telefondadır, ne sakaldadır, ne saçtadır, ne ceptedir. Kafadadır kafada be hey kafasız.Kafa bir gün dank edecek ama sakın ola ki senin için geç olmaya!” dedim.
İsterdim ki telefonun sadece hayatı kolaylaştırmak için bir araç olduğunu anlatabilseydik herkese.
Sigara içen bir öğrencimizin velisini çağırdım. Haberdar olsun diye. Baktım ağzında sigara ile geldi sayın velimiz.Sustum o andan sonra. Lafın bittiği noktadaydım. Çayını söyledim, hatırını sordum ve güzelce uğurladım. “Armut dibine düşer.” değil mi sayın okuyucu? İsterdim ki çocuklarımıza daha iyi model olacak ebeveynlerimiz olsa idi.
Sırasını, duvarını, kapısını çizenler. Genelde ya geldikleri yerin adını yazarlar (Kulundereli gibi), ya aşklarını, ya tuttukları takımlarını ya da kendi kahramanlarını.Bir sürü tosun adayı memleket edebiyatına.İlgisiz karalamalar ile bertaraf olan genç dimağlar.İsterdim ki beyinlerine hedeflerini yazsınlar, olmak istediklerini çizsinler.Avukatsa avukat, doktorsa doktor, kaymakamsa kaymakam.
Her kavgada mutlaka biri diğerini konuşmak için çağırır bir kuytu köşeye.Diğeri de halihazırda safiyane bir şekilde, halisane bir vakarla -tövbe ki öyle- gider. Ve her konuşma için yapılan çağrı kavga ile neticelenir ve idarede son bulur.Ondan sonra da: “Hocam bir daha olmaz” , “Biz sadece konuşuyorduk.” , “Affedin lütfen.” , “Biz savaştık ve barıştık.”gibi abidik gubidik laflarla karnımızı doyurmaya çalışırlar. İsterdim ki gençler kendi problemlerini ve tartışmalarını aldıkları eğitimin yansıması olarak kendi aralarında halledebilsinler. Ne mümkün? Dövüşen bir toplumuz, erkek bir toplumuz.Batı’da kafasını kullanana güçlü derler, bizde ise bileğini…
İsterdim ki öğrencilerimiz hataları ile, yanlışları ile, kusurları ile beraber güzellikleri de, doğruları da, mükemmeli de aynı potada eritebilsin.
İsterdim ki öğrencilerimiz kendileri için çalışan çabalayan insanların kıymetini daha fazla bilsinler ve onları örnek alsınlar kendilerine rehber etsinler
İsterdim ki öğrencilerimiz birbirleri ile dayanışma içinde olsun; birisinin göz yaşı, hepsinin göz yaşı olsun.
İsterdim ki öğrencilerimiz her türlü etkinlikte ve faaliyette yer alsın okulun sadece derslerle sınırlı bir mekan olmadığını öğrensin ve okulun daha sempatik bir ortam haline gelmesine yardımcı olsun.
İsterdim ki her bir öğrencim okula niçin geldiğini bilsin ve okul bittiğinde de bu niçinler amacına ulaşsın.
İsterdim ki -çok şey istediğimin farkındayım ama- bütün öğrenciler bir gün öğretmen olsun.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.