CEHALET MUTLULUKTUR
CEHALET MUTLULUKTUR
Bırakın ben masum ve saf dünyamda kalayım.Toz-pembe hayal dünyası olmasa da temiz kalmış bir yer var orada.
Nedendir bu camdan yapılmışlığım?Her an kırılıverecek, tuzla buz olacak gibi billurdan…
İçimdeki muazzam güç ne öyleyse?Gücümün büyüklüğü ne, bu zayıflık ne?...Ruhumun derinliği, aynı zamanda saydamlığı mı oluşturuyor kuvvetimi?Bu denli incelik, zarafet mi yoksa safdillik mi?
İstemem!...Hepsi sizin olsun.Teknoloji çılgınlığı, iletişimin dünyayı köy haline getiren gelişmeleri,.İstemem, internetiniz sizin olsun!Sanal muhabbetleriniz, çoklu konuşmalarınız, oyunlarınız…Bunca dostunuz, arkadaşınız sizin olsun.Benim arkadaşlarım iki elin, dostlarım bir elin parmaklarını geçmez.Fazlasını aramaya vakit dahî bulamam.Vefasıza çıkar adım.
Saatlerce oturup ‘geyik’ denen muhabbetlerden yapamam.Çabucak sıkılırım.Konuştuklarım hep önemsediklerim olmuştur.Hüzünler, acılar, aşklar…Dünyayı, olmadı Türkiye’yi veya İstanbul’u , en azından oturduğumuz mahalleyi kurtarmışızdır sohbetlerimizde.Şimdi ise, bakıyorum, evin içindekileri bile kurtaramamışız.En yakınımızdaki, en yakınımız olan dost-düşmanlar yuvamızın içine konuşlanmış, ruhumuzu sömürür de sömürür.Ne ruhumuzu, ne yüreğimizi kurtarabilmişiz.Kırılmış, dökülmüşüz.
Görünen o ki kendimizi bile kurtaramamışız.Gözünüz üzerimizde, eliniz yakamızda kalmış.Bu ne ızdırap yükü!Çek babam çek!
Yok, istemem hiçbir şey!Yağmurda yürürken saçlarıma damlayıp,oradan yüzüme akan damlaların hoşluğu yeter.Sonbaharda dökülen yaprakların üzerinden yürürken çıkan hışırtılar, doğanın bahşettiği en büyük zevki sunar bana.İlkbaharın yeşilini değil, sonbaharın sarısını severim ben.Güneş ışıklarını dik dik gözünüze sokmaz artık sonbaharda.Yumuşamıştır yüzü, ılık bir sıcaklık gönderir teninize.
Yazın o kadar ışıklıdır ki ortalık kendimi spot ışıkları yüzüne tutulmuş, gözlerimi kamaşmış, açıkta kalmış gibi hissederim.Yakalanmışlık hissi verir bana, aydınlığın fazlası.Rahatsız eder.Ben loşluğu severim.Karanlığı değil ama.Karanlık korkutur beni.
Siz alın aydınlıkları, istemem!Sislerin ardına gizleneyim ben.Ne siz beni görün, ne ben sizi göreyim.Bırakın, yormayın beni!Ruhumun bu inceliği, kaldıramaz dünyadaki kirlilikleri.
Her yer sizin olsun.Arabalar, yatlar, katlar…Kulüplere siz gidin.Reynalar, Babylonlar, anlamını bilmediğim, içinde ne işler işlenir düşünmek bile istemediğim tüm eğlenceli görünen ‘garip’ yerler… ‘Dışı eli yakar; içi beni.’ sözü misali…Hiç hevesim yok o hayatlara.Gazetede görsem, ruhum sıkılır, daralarım.
Canımı yakan, yüreğimi acıtan tüm olaylar, insanlar, her şey ve herkes…Hiçbir şey görmek istemiyorum!
Bırakın daha fazla görmeyeyim, duymayayım, bilmeyeyim.Üç maymunu oynayarak yaşayıp gideyim.Bağırışlarınız sizin olsun.Küfürleriniz, sövgüleriniz, nankörlükleriniz, ihanetleriniz…
Ey yakınımda, gözümün önünde, burnumun dibinde olanlar!..Ve uzaktakiler, görüp dokunamadıklarım, beni göremeyecek-dokunamayacak olanlar…Bırakın beni, kendi saf dünyamda kalayım.Anlamayayım, anlayışı kıt olayım.Anladıkça ağladım, bildikçe bunaldım,duydukça daraldım, gördükçe gerildim kaldım bugüne değin.
Aslında anlamadım.Cam bir fânusta yaşamış gibi, sudan çıkmış balık gibi, kafese kapatılmış aslan gibi…Anlayamadım dünyadaki tuhaflıkları.
Öğrendikçe, kederlerin en derinine düştüm.Duyduklarım ve gördüklerime baktım inanmaz gözlerle.Kötü sözleri işitmemek için kulaklarımı tıkadım, olmadı.Kafamı devekuşu misali kuma gömmek oldu sadece bu.
Keşkeler oldu hayat arkadaşım.Keşke doğanın ortasında bir köyde yaşasaydım.Toprakla uğraşsaydım, toprağa bassaydım.Televizyonun olmadığı, akşamları büyükannemin masal söylediği, (dünyanın eşi bulunmaz zevki, onun tatlı sesinden en sevdiğim masalı dinlemekti) her gün ısrarla aynı masalı istediğim gecelerden birinde kalsaydım.Ya da annemin, dünyanın en güzel bebeği olduğuna yemin edebileceğim küçük kardeşimin zıbınlarını giydirişini, sevgi dolu ve içleri gülen gözlerle izlediğim o öğlen vaktinde…
Ne söylemeli?Ya bunca okuyup okuyup anlamasaydım, ya da hep çocuk kalsaydım.
YORUMLAR
Bilmek güzel de,bilmiyormuş gibi yapmak zor.Zorluklar bundan.Herşeye rağmen ışık olabilmeli insan.Çok zor çok fakat zor olan da güzel değilmidir?
sevgiyle
Küfürleriniz, sövgüleriniz, nankörlükleriniz, ihanetleriniz…/
Bir küfür bin doktora bedeldir.
KAÇA KAÇA GİDECEK YER KALMADI,
GÖĞE DELİK AÇTIM ARKASINA KAÇTIM; ORADA DA KARADELİK LER YUTTU BENİ, AKDELİKLERDEN ÇIKTIM.
( BU TABİRLER BİLİMSELDİR;SAKIN KÜFÜR SANMAYIN;GÖKYÜZÜNDE KARA DELKİKLERDEN SONRA AK DELİKLER DE KEŞFEDİLDİ.)
FAKAT BİZİM KEŞEFETMEMİZ GEREKEN ÇOK KAHPELİKLER VAR BU DÜNYADA DAHA!
''Bilmek lânetlenmektir '' DEMİŞ BİR DÜŞÜNÜR.
SAYGILAR SUNARIM.