Bir İstanbul Masalı
1992 yılının Ağustos ayı ortalarında Liseyi bitirtikten hemen sonra ÖSS sınavı yapılacaktı, ben ticaret lisesi mezunuydum, öss sınavı yapılmış ama kazanamamıştım, can dostum dediğim 2 arkadaşım kazanmıştı ben de annem üzülmesin diye kazandım anne demiştim ve maddi durumumuz da pek iyi değildi, anneme anne arkadaşlarımla ben öys sınavına istanbul ilinde gireceğim dedim, o da tamam dedi ve benim gibi günahtar ve yalan söyleyen evladına inandı, belki son o zamanın parası ile 50 Milyon Lira para vermişti, amacım İstanbul ilini gidip görmek ve gezmekti, arkadaşlarımla İstanbul’ a gittim, orada zamanın modası olan erkeklerin kullanmış olduğu baş yani kafa bandı almıştım bezden, bende kafama takmıştım, Beyzıt meydanındaki kitap fuarının orada dururken beyaz cübbeli, nur yüzlü, 40-45 yaşlarnıda sakallı ve sarıklı bir abi gelerek demişti ki bana "Bak kardeşim, başındaki hiç sana yakışıyor mu" diye söyledi ve aradan belki 5-6 saniye geçmişti şahısta yoktu, başımdaki bantta, o zaman anladım ki yalan söylediğim için ben bir şefkat tokatı yemiştim. Asla bu olayı unutamıyorum.
YORUMLAR
merhaba değerli kardeşim insanın yaptığı hatayı anlayıp vicdan muhasebesi yapması bile O'nun ne erdemli bir yüreğe ve inanca sahip olduğuna delalet eder...bunu hatırlayıp ve de hatırlatıp pişmanlık duygusuyla dolu olmanız bile herkesin itiraf edemeyeceği bir incelik ve büyüklüktür..teşekkürler...duyarlı tavrınızı kutlarım...saygımla...
oktayzerrin tarafından 12/3/2008 3:59:33 PM zamanında düzenlenmiştir.
Edebi açıdan yorumlayamayacağım izinizle bu yazıyı. Zira böylesine derin bir konuyu o kadar kısa özetlemişsiniz ki; yazının edebi yönünden çok içeriğine takılı kaldım doğal olarak...
Öncelikle belirtmeliyim ki; hemen hepimiz kendi doğrularımıza ulaşıncaya kadar hatalar yaparız. Öğrenmenin en iyi yolu yaşamaktır derler sıklıkla. Atalarımız da; bir müsibet bin nasihatten iyidir diye boşuna dememişler zaten zamanında :)
Yaptığımz hatalara takılı kalıp sürekli suçluluk duymak yerine, onlara teşekkür etmeliyiz bize doğruyu bulmada aracı oldukları için...
Bir diğer önemli konu ise; siz özünüzde doğru bir insan olmasanız ilahi bir şekilde uyarılmazsınız zaten... Gözden çıkarılanlardan olursunuz. Ne kadar yanlış yaparsanız yapın; haram günah hak getire olsun, siz yapay mutluluğunuzda yitip gidersiniz yaşamınız boyunca. Ve özünüz doğru ki; bunu bizlerle paylaşabiliyorsunuz.
Bence o genç yaştaki masum sayılabilecek hatayı yapmamış ve ilahi bir şekilde uyarılmamış olsanız; belki doğruya daha geç ulaşacaktınız. Hem de daha büyük ve zararlı hatalar yaparak. Yaşadığınızı asla unutamadığınızı belitmişsiniz finalde. Hatırlayın tabi, ama kendinizi suçlayarak değil; böyle sevgiyle uyarıldığınız ve sevildiğiniz için şükrederek hatırlayın...
Kendime felsefe klavuz saydığım bir söüzümü eklemeden geçemeyeceğim...
NE KADAR FARKINDAYSAN; O KADARSIN EVRENDE...
Farkındalıklarımızın artması dileğiyle Sevgiler ÖZ' den...