ŞEYTAN MELEĞİ ÖVDÜĞÜNDE
İnsan doğar, büyür ve ölür.
İlahi kudretin hiç şüphesiz parmağı var bunda.
Bazı insan vardır ki ömrü boyunca ne yaşar ne yaşamaz.
Bazıları ise adeta bal kavanozu içinde açmıştır gözlerini.
Ne hikmetse öyle de sürer gider.
Kimine kavun kimine kelek hesabı, felek çemberini döndürür durur.
Uzak izbe mekanları diyar edinenler, şüphesiz gurbeti yaşar.
Gurbet de yaşayanlar ise dönüp baktığında geriye, içlerinde yara olmuş nice ukteleri görürler.
Hayıflanmak, diz dövmek nafiledir.
Bilir ki ne ektiyse onu biçer.
Kazanılmış olsa da ekonomik güç, gurbetin ağır şartlarında hem sağlığını, hemde anılarını kaybetmiştir.
O artık evlat torun sahibi koskoca bir yanlızdır.
Hasretle pişmiş, özlem dolu uktelerle hayata gözlerini kapayacaktır.
Ülkesinin zengin ve müreffeh hayatını yaşasaydı, o güzelim Cennet misali ülkesinden uzakta bir hayatı tercih edermiydi?
Maalesef ülkesi kendisine bir kez olsun bu zevki tattıramadı.
İnsan doğar elbet.
Büyümesi bir başka dert; ölmesi ise bir başka hazin.
Ya bir emekli kuyruğunda, ya da bir türlü dizginlenemeyen salak bir trafik canavarının elinde, hayata gözlerini kapayacaktır.
İnsan büyür elbet.
Büyüdükçe küçülenleri, küçüldükçe büyüyenleride görürüz.
Yani demem odur ki " Ayakların baş, başların ayak " olma hikayesi.
Zordur bu hikayeyi anlatmak. Öyle zordur ki.....
Türkiye’nin kaoslar girdabına benzer ve çobansız sürünün çaresizliğine.
Doğmak, gelişip serpilmek; nihayetinde kaderin tecellisine boyun eğmek, kaçınılmaz bir gerçektir.
Her ilkin bir sonu, son’ların ise muhakkak başlangıcı vardır.
" Atı alan Üsküdarı geçse de, henüz yel kayadan bir şey koparamamıştır"
Rüzgar başakları dövdüğünde
şeytan Melek’leri övdüğünde; olur’ya düzelir ülkenin gidişatı.
Bilgiden irfandan nasiplenmemiş, edebi, adabı koltuk altında uyutan gençlik:
Çırpındıkça batan, bataklık kurbanına benzemezmi ?
Sözüm ona birde birbirlerini beğenmezler.
Kimliksizlik hastalığıdır olsa gerek, Batı’nın olsun da ne olursa olsun mantığı ile avunur, boşuna yorulur durur.
Yalancı pehlivanlar gibi cakalarıda cabası.
Hoyrat, bir o kadar başıbozuk gençlik.
Sanırım bir istatistik yapılsa ( Kimdir örnek aldığınız insan? )
Pop sanatçısı Tarkan zirveyi sil süpür eder. Hande Ataizi onu takip edebilir.
Rüzgar başakları döver dövmesine de, şeytan Meleği övermi onu bilemem.
Bize ise hep sabır memesini emmek kalır.
Biz de artık kangrenleşmeye yüz tutmuş yaraların bolluğundan olsa gerek,
( Denize düşen yılana sarılır ) mantığı ile bir kurtarıcı arar dururuz.
Oysa çare belli. Kurtarıcımız ise orta da.
Ötüken çeliği ile yoğrulmuş şuurlu gençlik, bütün ihtişamıyla ilgi bekler.
Kimbilir ülkenin yoksulluğuyla cebelleşenlerin gurbet maceraları onların sayesinde biter.
Şerefli Milletin içine düştüğü hastalık, onların ellerinde son bulur.
Rüzgar başakları dövse de, şeytan meleği övse de, bir kere kılıcı kınından çıkaran yiğitler vardır artık.
Farketmez !
İnsanımın zengin olarak doğması, mutlu büyümesi ve huzurlu ölmesi derdine yandığımın Türk gençliğine bağlıdır.
Türk, Övün, Çalış, Güven.
Tanrı Türk’ünü Koruyacaktır.
Selam ve dua ile...
......................
K.Kurultay