- 571 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Bitmeyen Veda – 3
Canı çok yanıyordu kadının, anesteziden yeni çıkmış ve acılarını hissetmeye başlamıştı. Ağır bir ameliyattı geçirdiği ve hayatta kalması bir mucizeydi. Aylardır komada olduğu için zaman mefhumunu yitirmişti.
Bu kadın Serap’tan başkası değildi. Bindiği servis minibüsünün yaptığı kazada çok feci yaralanmış ve uzun zamandır komada kalmıştı. Ardından da birbirini takip eden sayısız ameliyatlar geçirmişti.
Yatakta bir süre hareketsiz kaldı ve gözlerini tavana dikti. Neler olmuştu? Neden buradaydı? Hafızası onu zorluyor ama görüntüler çok bulanık olduğu için netleştiremiyordu yaşadıklarını.
--Ekrem ! Ekrem diye bir isim netleşti kafasında bir anda. Kimdi Ekrem ve hayatındaki yeri neydi? Yanıbaşında elini tutan, uzun sarı saçlı tatlı tatlı gülümseyen kız çocuğu annesinin ellerini sıkı sıkıya tutmuştu. Allah’a şükrediyordu, annesini ona bağışladığı için. Zaten ona olan bağlılığı ve sevgisiyle tek hatırladığı sevgili kızıydı Serap’ın. O da kızının ellerini gücü yettiğince tuttu sıkıca. Bırakma dercesine. Şu an kızının şefkatine çok ihtiyacı vardı çünkü.
Kızı Sibel annesine yaklaşarak:
_Anneciğim hoş geldin aramıza. Biliyor musun anne? Senden asla ümidimi üzmemiştim dedi gülümseyerek. Eğilip annesine kocaman bir bûse kondurdu…
Eşi Samet ise ortalarda yoktu!
Evet, yavaş yavaş narkozun etkisi geçiyordu. Serap’ın kafasındaki kişiler ve düşünceler netleşmeye başlamıştı.
Kollarında bir sürü iğne ve bir serum takılıydı. Ellerini vücudunda şöyle bir dolaştırıp kendini dinlemeye çalışırken kızı Sibel engel oldu annesine.
--Anneciğim dur kendini yorma. Sen çok iyisin. Merak edilecek bir şey yok derken gözleri doldu birden. Hemen bakışlarını başka yöne çevirdi ama annesi bu bakışı yakalamıştı. Ters bir şeyler olduğunu anlamıştı hemen.
Nasıl söyleyebilirdi ki Sibel, çekilen filmlerde annesinin göğsünde habis bir ur çıktığını ve kanserin vücuda dağılmasını önlemek için göğsünün alındığını!
Zaman geçmeden anladı eksiğini. Tek göğsü alınmıştı.
--Aman Allah’ım! diyerek bir çığlık attı.
--Nasıl olabilir böyle bir şey, nasıl? Artık kendini eksik bir kadın gibi görmeye başlamıştı. O an da Ekrem netleşti gözlerinin önünde. Ben Ekrem’in yüzüne nasıl bakarım? Artık onu sevmeye hakkım yok diye düşündü.
Ölmek istiyordu kadın. Neden kurtulmuştu ki bu kazadan? Neden..?
Yıllarca kocası Samet’in yaptığı işkenceler, attığı dayaklar, kızıyla ona hayatı zindan eden adamın yaptıkları aklına geldi. Ağlamaya başladı.
Hayat ona hiç mi gülmeyecekti?
Hele bir de eşinin ona hazırladığı sürprizden haberi yoktu, Serap hastanede can derdine düşmüşken Samet hiç ilgilenmemişti. Üstelik de ayrılmak için Serap’ı mahkemeye vermişti. Serap ayrılmak istiyordu ama şu an o an değildi.
İşte yine kader ağlarını örmüştü.
‘’ Gitmek mi zor, kalmak mı zor,
O sabahı gel bana sor ‘’
Gücünü toplayıp kızıyla yapayalnız bir hayata ya merhaba diyecekti, ya da..?
Ekrem kazayı duymuş muydu acaba? Duysa mutlaka koşardı. Yalnız bırakmazdı Serap’ı.
Hep derdi; ‘’Ben senin gönlünü seviyorum.’’
Bir göğsü eksik olsa da, hatta kolları bile eksik olsa da Ekrem severdi onu.
Bırakmazdı bu haliyle. Daha çok severdi.
Zaten ‘’Yaralı kuşum’’ derdi hep.
Yaralı kaldı Serap.
Bir hastane odasında…
Ayfer Yaba
13.07.2008
Saat: 14.55
İstanbul