- 986 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
DOST İÇİN GEREKİRSE CAN VERİLİR.
Yıl 1980. Henüz 14 yaşına yeni basmıştık. Başımızda kavak yelleri esiyordu. Hiçbir şeyi gözümüz görmüyor, hayatımızı doyasıya yaşamaya çalışıyorduk. 1980-81 öğretim yılı yeni başlamıştı. Hepimiz bir yaş daha büyümenin ve lise sıralarına oturmanın mutluluğunu yaşıyorduk.
İlk günlerde, henüz yeni tanıştığımız arkadaşlarımız ile kaynaşma aşamasındaydık. Sosyal faaliyetler başlamış, biz üç arkadaş halk oyunları ekibine seçilmiştik. Yarışmalara hazırlayacaktı öğretmenlerimiz. Halk oyunlarına başladığımız arkadaşlarımızla aramızda çok sıkı bağlar oluşmaya başlamış, birbirimizden kopamayacak duruma gelmiştik. İlk başlarda birbirimizle hiç anlaşamadığımız bir arkadaşım vardı ve onunla anlaşmazlıklarımız bitmiş, aramızdaki ilişki dostluk seviyesine ulaşmıştı. Nereye gidersek birlikte gidiyor, Ne yapıyorsak birlikte yapıyorduk. Arkadaşımın ailesi tutucu olduğu için , halk oyunlarında oynamasına izin vermemişti ama arkadaşım gizli, gizli çalışmalara katılıyordu. Evine kadar gidiyor, türlü bahanelerle onu evden alıyor çalışmalara katılıyorduk. Oyunlarını sergileyeceğimiz yöre Sinop yöresinin oyunlarıydı ve o oyunlarla yarışmalara katılacaktık. Oyunlarımızda kaşık kullanıyorduk ve bu kaşıklar arkadaşımın elinin üstünde beze yapmaya başlamıştı. Korkusundan ailesine söyleyemiyor ama elindeki beze her geçen gün büyüyordu. Elindeki beze ağrı yapmaya başlamıştı ve en kısa sürede alınması gerekiyordu. Elindeki bezeyi aldırmaya karar vermişti ama ailesi bilmeyecekti. Yalvarıyordum “ne olur canım söyleyelim ailene “ ama dinleyen kim.
Bir gün yine böyle bir ağrı ile hastaneye gittik. Doktor ”hemen acil müdahale yapmam gerek” dedi . bizi birlikte müdahale odasına aldı. Yanında kimse yoktu benden başka. Doktor bana “ elini tutarımsın arkadaşının. Ona iğne vurdum hiç bir şey duymayacak” dedi. Doktora “ beni kan tutuyor doktor bey” dedim. Bana “kocaman genç kızsın, tutmaz merak etme “ dedi. Arkadaşımın elini tuttum. Elinden akan kanı görüyordum. Başım dönmeye midem bulanmaya başlamıştı. Dünyam kapkaranlık olmuş hiç bir şey göremiyordum. Kendimi odadan dışarı atmak istiyor ama arkadaşımın bene ihtiyacı olduğunu düşündüğüm için direniyordum.
Bir zaman sonra gözlerimi açtığımda, başımda arkadaşlarım ve öğretmenim, oksijen tüpü ağzımda uyandım. Evet odada bayılmışım ve beni acile yatırmışlar, uzun süre bizi beklemişler, arkadaşım, operasyon bittikten sonra, haber vermiş ve onlarda hastaneye gelmişti. Biz hastaneye saat 11.00 sularında gitmiştik. Ben gözlerimi açtığımda saat 15.30 olmuştu. Bana gülüyorlardı ama yediğimiz fırçanında haddi hesabı yoktu. Kendi başımıza karar vermenin acısını kötü yaşamıştık. Bu olaydan arkadaşımın ailesinin haberi olmuş ve ona oyunlara katılmayı yasaklamışlardı. Aradan birkaç gün geçti. Aile hala ikna olmamıştı. Ama ben her gün arkadaşıma uğruyor onunla oturup sohbet ediyor oradan çalışmalara katılıyordum.
Yine böyle bir gün hiçbir neden yokken arkadaşıma uğradım. Ben ne zaman onlara gitsem arkadaşım kapıda olur, güle oynaya sohbet ederdik. O gün onun kapıda görmemiştim. Fakat dış kapı açıktı. Müstakil bir evde oturuyorlardı. İçeri girdim , sesleniyorum ama ses yok. Arka bahçede annesi çamaşır yıkıyordu. “…….. nerde teyze” dedim. “yukarda odada kızım, çık yanına, hala çok kötü, babası asla izin vermiyor, onunla konuş” dedi. Üst kata çıktım. Arkadaşıma sesleniyorum ama yine ses yok. Odasına girdiğimde gördüğüm manzara korkunçtu. Yerde ilaç şişeleri, arkadaşım bayılmak üzere ama henüz kendisinde.” Ne yaptın sen” diye büyük bir çığlık attım. Bana eliyle sus diye işaret etti. Hemen sustum, ama bir an önce hastaneye yetiştirilmesi gerekiyordu. Yaşadığım şoku atlattım. Onu yerden kaldırdım merdivenlerden sürüyerek indirdim. Cebimde beş kuruş param yoktu arabaya binecek ama düşündüğüm tek şey arkadaşımın kurtulmasıydı, parayı düşünecek durumda değildim “dik yürü canım,dayan ne olur,buradan binemeyiz arabaya” diyor onu sürükleyerek götürüyordum. Yolda bir arkadaşıma rastladım” çabuk, taksi çağır” dedim. Ne olduğunu bile sormadan bir taksi çağırdı ve hemen taksiye atlayıp hastaneye ulaştık. Midesini yıkadılar. Polis tutanak tutmak istiyordu. Olayın nasıl olduğunu bana soruyor ama ben hiç bir şey bilmiyordum. Tek düşüncem onun hayatının kurtulmasıydı. Saatler geçiyor ama arkadaşım kendine gelmiyordu. Doktor “korkma arkadaşın kurtuldu ama 10 dakika daha gecikseydi kurtaramazdık” dediğinde o zaman kadar sakladığım göz yaşlarım boşalıvermişti. Hıçkıra, hıçkıra ağlıyordum . neden böyle bir aptallık yaptığını düşünüyor isyan ediyordum. Ailesine haber vermemi istediler ama ben olmaz diyordum. Biliyordum ailesinin özelliklede babasının arkadaşıma neler yapacağını . Ağlama krizim geçmişti ki, kafamı çevirdiğimde karşımda ailesini ve arkadaşlarımı gördüğümde yeni bir şok yaşamıştım. Çalışma arkadaşlarımıza, yolda karşılaştığım ve taksi tutmasını söylediğim arkadaşımız haber vermiş onlarda hastaneye koşmuşlardı. Tabi ailesine haber vererek.
Saatler sonra arkadaşım kendine geldiğinde hepimiz büyük bir sevince boğuluyorduk. Yattığı yerden yüzüme bakıyor tatlı tatlı tebessüm ediyordu. Polis ifadesini almak için yanına geldiğinde yalnızca benim yanında kalmamı istedi. Nedenlerini anlatmaya başlamıştı.
“Ailem benim halkoyunlarına girmeme izin vermedi ama ben çok istiyordum. Doktorlar, elimdeki bezenin bana engel olmayacağını söylemesine rağmen onlar direttiler ve beni eve hapsettiler. Sonunda dayanamadım. Arkadaşlarımdan ayrı kalmaktansa ölmek daha iyi dedim ve bir avuç hapı yuttum. Kimse suçlu değil” diyordu.
Polis ”şimdi pişmanımsın peki” dediğinde “ evet pişmanım ama kurtulacağımı biliyordum, arkadaşım can dostum beni hiç yalnız bırakmaz, o ne yapar eder benim kurtulmamı sağlar dedim hapları yutarken” polis “ peki yetişemeseydi ne olacaktı.” “zaten ölümü göze almıştım” dedi arkadaşım.
Çok sıkı olan dostluğumuz ve arkadaşlığımız, o günden sonra çok daha sıkı olmuş, birbirimizden hiç ayrılmaz olmuştuk.
Şimdi düşünüyorum da, o arkadaşımla 25 yıldır birlikteyiz. O yanımda olmasa ne yapardım diyorum. O da benim için aynı şeyleri söyleyebiliyor. Bir ara ayrıldık zorunlu nedenler yüzünden ama hiç irtibatımızı kesmedik. Telefonla, mektuplarla birbirimize ulaştık sonra tekrar bir araya geldik. Hatta aynı yerden ev aldık ve onunla altlı üstlü dairelerde oturuyoruz. Gecenin hangi saati olursa olsun, kapısına gittiğimde, neden geldiğimi bile sormadan içeri girebileceğim dostum, arkadaşım, nefesim canım. İyiki o gün yetiştirmişim seni hastaneye yoksa bugün nefessiz kalacaktım. İyiki varsın ve İyiki benim dostumsun.
Hayatta hiç bir şey, insanın ölmesine neden değildir. Yaşamak dikenli yollarıyla da olsa güzeldir. Sakın yaşamdan vazgeçmeyin dostlar. Ona öyle sıkı sarılınki, geçen her dakikasından zevk almayı bilin.
Yaşamak sevgiyle güzeldir. Güzel dostlukların varolması ve hiçbir zaman bitmemesi dileğiyle.
Türkan DİNÇER - Onurumsun
YORUMLAR
Türkan hanım her insan hemen hemen birilerine iyilik yapmıştır veya güzel arkadaşlıklarda sizin hikeyenize benzer hadiselerle başlıyor ama biraz zaman geçince bu kadar emek ve özveri verilerek kurulan dostluklar mualesef bozuluyor sizin gibi imrenesilice dost ve arkadaşlıklar pek az. Kurmak için verdiğiniz çabayı korumak içinde vermek lazım çünkü gökkupbe bir şemsiye ise bu şemsiyeyi ayakta tutan çelik teller, kurmuş olduğumuz değilde ,yürütebildiğimiz dostluklardır.Siz artık dostdan ziyade kardeşten öte olmuşsunuz.Allah dostluğunuzu arkadaşlığınızı bozmasın.Örnek olursunuz inşallah.Sağlıcakla.
sevgili (Onurrumsun) hüzün,sevinç ve duygu yüklü bu eseriniz diyeceğim gerçekten sevginizin eseri olan bu yazınız harika dilerim tüm insanlar kardeşlik sevgisinin kutsallığını tadarlar ve arkadaşınız dosttanda öte size size çoktan kardeş olmuş tebrikler o güzel yüreklere selam olsun.
((*DJ_YILDIZ*))
Artık bu zamanda az rastlanan bir dostluk...Daim olmasını dilerim...Allah biribirinizden ayırmasın..Nefesiniz de solmasın...Dostlar ile güzel değil mi her şey zaten...Dostlar ile paylaşılan acı bile azalır biter...
Paylaştığınız için teşekkürler.Selamlar arkadaşınıza da...
:)