- 935 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
(ÖZLEŞİM) - BÜLBÜLÜ GÜL DEĞİL SARAYDAKİLER KAFESLEDİ
Hânım hey !
Canım hey !
Vaktiyle bir BÜLBÜL yaşardı sarayın ALTIN sarayında ....KAFESTE.......GÜL bahçesine bakardı altın kafesin tüm pencereleri...Bir uçumluk ötede de güller...güller bülbüle inat..... bembeyaz....mis kokardı ....kışkırtıp dururlardı bülbülü ...bülbül kapılmıştı bir güle... kaptırmıştı gönlünü bir kere..kafesinde gönül kafesindeydi artık... aldıkça mis kokusunu gördükçe gülünü altın kafesten kavuşmak için sevgiliye feryat eder dururdu....anlamaz ki saraydakiler cahil mi ne ....? zannederler di ki “ altın kafes bu canım hangisinde var...bizim bülbül başka şakır...eee böyle debdebe... başka coşar...” anlamazlar dı ki halden bre vicdansızlar...bülbülün yandıkça yüreği daha da mutlu oldular...bahçedeki güller ayrı alem...güldüler ...güldüler...netice de güldüler..
zavallı bülbül ...derdini ne gülüne ne güllere ne de saraydakilere anlatamadı vesselâm..... anlatamadıkça da başladı gece gündüz şakımaya.... şakkıdı.... şakkıdı...bazıları bu durumdan bile yararlandı ....ve bu bizim bestemiz dediler...şarkılar söyleyip yetmezmiş gibi bir de üstüne dans ettiler...utanmazlar....insanoğlu işte çiğ süt emmiş .nolacak ...neyse sayfalar yetmez insanoğlunu anlatmaya.....uzatmayalım onu siz sonra düşünmeye devam ediniz bize de yazınız lütfen .. ..
DÜŞÜNME MOLASI sından sonra devam ediyoruz kaldığımız yerden...
Bülbül de olsa öten hiç durmadan.... çekilmez....saraydakiler de “ örtün şunun üstünü kafamızı dinleyelim “ dediler....emir demiri keser derler...kafes örtüldü....bülbül susturuldu....siz öyle sanın....bülbül inim inim inleyerek kalbi feryatlara başladı bu sefer rabbînin duyduğu ....başkasının bilemediği duyamadığı....( damdan düşenler hariç...) kafesten de olsa göremez kokusunu duyamaz olmuştu gülünün.... ya gülü başka bülbülün...... eyvah....!!! .eyvah ki eyvah....vah vah...! dili sustu gönül bağı çözüldü bülbülün....yandı kavruldu benliğinde....
Sabah temizliğe gelen kafesin kapısını açınca bülbülü yarı baygın hasta gördü bir köşede....kafesi kapıyı unutup haber vermeye gitti hemen bülbül değerliydi...... onun için altın kafesteydi öyle ya....bülbül bu .... kolladığı an ....tam zamanı....canına can geliverdi birden...fırladı aşka...aşk aşkına... uçuverdi....konuverdi nazikçe ”merhaba “dedi ... aşkça fısıldadı aşkını.....anladı mı dersiniz gül....? nerdeee .......güllerle gülmede...bülbül vazgeçer mi bulmuş ta ....anlatmaya devammm.... anlamaz...devammmm ....aaa..yetti be...! ne duygusuz bu gül....!
allah allah....lâilâheillallah.....belki de aşkıma inanmıyor diye düşündü bülbül...benim aşkım sensin gül..... gül seviyorum gül... başladı şakıyıp çırpınarak aşkını anlatmaya.. çırpındı...çırpındı.......çırpındı şakıdı ....şakıdı çırpındı... sevgisini içinden akıtmaya başladı ılık ılık aşkına.. anlasın aşkını diye aşkı...son şarkısıydı bu bülbülün... gül ben seni ölümüne sevdim.....güül...ölümüne....güüülll....sonra sesi kesildi birden...... sevdalı bir yürek düştü yere. böyle seven yürek nerde ..? ..sus pus oldu gülemedi dikenli kanlıbeyaz gül .... pişman....yarar mı pişmanlık bir işe..?. diğer güller onlar mı ...? kan kırmızısı oldular utançlarından.....( belki de içleri kanadı böyle bir aşk yaşayamadıkları için kim bilir...)
saraydakilere gelince.....
Onlar hiçbir zaman beyaz gül bahçesinin niçin kırmızı gül bahçesine dönüştüğünü bilemediler....
( ne özgürlüğü ne aşkı hiç anlamadılar ki...anlatamazsın.... anlamazlar ki...)
gökten üç elma düşmeden "Dedem Korkutla torunu Özleşozan" geldiler ....
Özleşozan neşeli havalar çaldı söyledi...görelim ne söyledi:
(Özleşim şiir)
Solmasın bahçende güller
...............................Güller bahçende solmasın
Şen şakrak ötsün bülbül
.............................Bülbül şen şakrak ötsün
Kalmasın ah sende dilber
..............................Dilber sende ah kalmasın
Vazgeçsen nazdan bir gül
..............................Gül bir nazdan vazgeçsen
Endamın üstünde gözler
Mah yüzün dillerde dilber
Susmasın çalsın ki neyler
Leylak mor açsın sümbül
Dedem Korkut da boy boyladı ...soy soyladı... görelim ne söyledi:
Hani dediğim bey erenler
Dünya benim diyenler
Ecel aldı yer gizledi
Fani dünya kime kaldı ?
Gelimli gidimli dünya
Son ucu ölümlü dünya !
dua edeyim hânım:
Yerli kara dağlarınız yıkılmasın,
Gölgelice kaba ağacınız kesilmesin,
Durmadan akan suyunuz kurumasın,
Ak sakallı babanızın yeri cennet olsun,
Ak saçlı ananızın yeri cennet olsun,
Oğul ile kardeşten ayırmasın,
Birlikten dirlikten ayırmasın,
Yararlı ilimden sanattan ayırmasın,
Kâdir tanrı sizi nâğmerde muhtaç etmesin,
Son vaktinizde arı imandan ayırmasın,
"Amin! Amin !" diyenler Allah’ın cemâlini görsün;
Ak alnınıza beş kelime dua kıldık kabul olsun,
Derlesin,toplasın,
Günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa hürmetine bağışlasın,
Hânım hey !
Sabiha Küçüktüfekçi
12.08.2008
YORUMLAR
Değerli arkadaşımızın Dede Korkut motifimize yeni bir fonksiyon verme çabasını içeren bir öyküsünü beğeniyle okudum.
Özleşim hareketi bu güne kadar hep şiirle sınırlı kalan bir hareket özelliği olmak zorunda kalmış, hedefleri içerisinde olmasına rağmen nesir alanına yayılma imkanını bulamamıştı.
Atölyemizin açılması, şiir alanında belirli bir yere gelmesi ve
yeni özleşim şairlerinin yetişmeye başlamasıyla nesir ayağına yönelme şansını daha iyi bulabilecektir.
Özleşim nesirde şiirdeki misyonuna benzer neler yapabilir?
Diyoruz ki halk hikayelerimizin yapsına benzer, manzum nesir karışık, çağdaş hayatımızda geçen öyküler oluşurabiliriz.
Destan kahramanlarımızı yeniden canladırıp uzayda insanlığa barış, adalet, insan sevgisi ve ahlakı yerleştiren bilim kurgu romanları , öyküleri,yazabiliriz.
Mevlana'nın ruhunu çağdaş bir düşünürün ruhuna girdirtip,
sevğinin evrensel ve ruhani gücünü dejenere olmuş kitlelere
ispatlayan ve aşılayan manevi bilim kurgu gücü haline getirebiliriz.
Yada kültürel değerlerimizi yayan , onların üstün insani ve ruhanivasflarını ve erdemini öne çıkaran denemeler yazabiliriz.
Peki bunları yapamaz mıyız ?
Peki biz bunları başaramaz mıyız ?
Ama neden ?