- 887 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dinsizin Hakkından İmansız Gelir!...
Hepimizin yaşamında iyi ve kötü anılar vardır. İleride mutlaka olcaktır. Bazen seviniriz, bazen de üzülürüz. Aslında kisinden birisi olmasaydı diğerinin bir anlamı olmazdı. Acı çekmeyen insan tatlı yaşamın değerini bilemez. Her ortamda bulunmak ve her ortamı yaşamak gerekir. Deneyimli olmak olması muhtemel olayları daha kolay algılamak demektir. Deneyimli insan ne zaman ne şekilde hareket edeceğini bilir. Hayatın en acımasız anlarında bile daha dirençli olacaktır...
Hepimizin mutlaka anlatacağı anıları vardır. Anlatacağımız anılara gelecek zamanda yenileri daima eklenecektir. Her kişi, yaşadıklarını önem sırasına göre sınıflandırır ve ona göre önemli sayar. Bazı olayların etkisinde kalırız ve ona göre yaşamımızı şekilendirmek isteriz. Belleğimizde çok derin izler bırakan olayları daha çok hatırlar ve her bulduğumuz ilk fırsatta anlatırız tekrar tekrar!...
Hepimizin yakınları ve arkadaşları vardır. Arkadaşları yakınlık derecesine göre sınıflandırmak isteriz. Paylaştığımız konuların nitelik ve niceliğine göre samimiyet kurarız. Kurulan ilişkilerde ortak yönler ne kadar çok ise o derecede sağlam olur arkadaşlıklar. Arkadaşlıklarda, ortak yönlerimizin çokluğuna göre ilişkilere önem veririz. Kimi insanlar bizler için vazgeçilmezdir. Çok iyi anlaştığımız insanlara daha çok zaman ayırırız. Çok sevdiğimiz insanlara yaşamımızın her anında yer vermek isteriz. Onları devamlı arar ve bizleri aramasını bekleriz. Saygı ve sevgi gösterir ve gösterilmesini bekleriz!...
Yaşamımızın her anında yanımızda birilerinin olması isteriz. Yalnızlık korkusu hepimizde az veya çok vardır. Yalnız kalmak düşüncesi bile çok kötüdür. Bu nedenle birilerine güvenmek isteriz. Bize güvenilmesini sağlamak için elimizden gelen tüm imkanları kullanırız. Güvenmek ve güvenilmek duygusu kadar güzel birşey olmasa gerek. Kendimizi güvende hissetiğimizde çok mutlu oluruz. Kendi mutluluğumuzun yanında başkalarını da mutlu ederiz!...
İçerisinde yaşadığımız bu zamanda yukarıda yazdığım güzellikleri yaşamak gerçekten çok zordur. Zaman çok kötü diyerek başlayan tüm olumsuzluklarda mutlaka kişisel çıkarlar öne çıkmaktadır. Kişiler daha tanıştıkları ilk anlardan itibaren, tanıştıkları kişilerin soyal statüsüne göre karşılık vermektedir. Bu zamanda hemen hemen tüm ilişkiler, ekonomik yönden hesaplanmaktadır. Karşımızdaki insanlardan ne kadar fayda sağlayabiliriz düşüncesi içerinde oluruz çoğu zaman. Hele karşımızdaki insan makam ve mevki yönünden önemli bir konumda ise övgülerle iltifatlar yağdırırız elimizden geldiğince. Kusurları ve eleştirileri bir kenara bırakırız. Yararlandığımız sürece hep iyi yönlerini görürüz veya görmek isteriz. Bu durum bazı kişilerde yalakalık derecesinde olabilmektedir. Övgüler dizilirken aniden bozulacak çıkar dengesi herşeyi değiştirecektir. Olmayan özellikleri ile çok övdüğümüz insanlar aniden yeteneksiz ve kusurlu insanlar olacaktır. Eleştiriler başlayacak ve kişisel çatışmalar kaçınılmaz olacaktır. Dengesi sağlıklı olmayan ilişkelerde güven duygusu kaybolacaktır. Güven duygusu kaybolduğu andan itibaren saygı ile sevgi, zamanla yerini kin ve nefrete bırakabilmektedir. Çıkara dayalı ilişkilerde dengeler her an bozulabilmektedir. Çıkarcı insanlar çıkarlarına ters gelen durumlarda hakaret etmekten de geri kalmazlar. Hatta aynı anda hem olumlu hem olumsuz olabilecek gelişmelerde hem hakaret hem övgü aynı anda sıralanabilmektedir. Sağlak arkadaş bulmak kadar zor birşey yoktur bu zamanda!... Görmez, duymaz ve konuşmaz üç maymunlar ise asil ve efendi (!) sayılmaktadır!...
İnsanca yaşamak isteyenler kendi yapılarına uygun arkadaş bulmak ve bu arkadaşlıkları dostluk derecesine yükseltmek isterler. Yalandan uzak gerçekçi kişilikte olanlar, arkadaşlarını dürüst kişilerden seçmek isterler. Bu durumu hem özel hem de iş yaşamlarında sürdürmek isterler. Ancak onları çok büyük zorluklar beklemektedir. Dürüst insan ve dürüst yöneticilere hasret kaldığımız bu zamanda genellikle hedef tahtası durumuna düşmektedirler. Yalan, dolan, iftira, yolsuzluk, adam kayırma, yalakalık, dedikodu, yakıştırma, hırsızlık benzeri olumsuzlukların cirit attığı bu zamanda selim ve temiz olmak ve bu şekilde hareket etmek inanılmaz daraca da çok zordur. Özellikle iş yaşamınızda dürüsçe çalışmak bazı asil (!) ve efendi (!) yöneticileri mutlaka rahatsız edecektir. Bu asil ve efendilere hedef olmamak için mutlaka sisteme uymak zorunda kalacaksınızdır. Temiz olan herşey mutlaka mikropların hedefi olmaktadır!... Bütün bu olumsuzlukları cehaletin içerisinde yaşarsanız ‘Cahildir ne yapsa yeridir!...’ diyerek teselli edebilirsiniz kendinizi. Ya bütün bunları bir bilim yuvası içeresinde yaşarsanız?!!... İnanınız ki gerçekten çok acı oluyor!...
Siz değerli okuyucularıma bizzat yaşamış olduğum bir anımı aktarmak istiyorum. Şu an 49 (Kırkdokuz) yaşındayım. Ömrüm boyunca yalan ile yalancıları sevmedim ve uzak kalmaya çalıştım. Bu nedenle de elimden geldiğince dürüst oldum ve kimseye zarar vermedim. Aynı zamanda savunmaya dönük bir kişiliğim var. Bana karşı yapılan olumsuz hal ve hareketlere defalarca toleraslı davranır ve karşımdakinin anlayışlı olması için defalarca izah ederim. Israr edilmesi halinde de gerekeni en iyi şekilde yaparım. 1982 yılında başlayan ve 09 Şubat 2007 tarihinde mustafi sayılmam sonucunda biten iş yaşamımda (657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca memur) yolsuzluk yapıldı, iftira atıldı, öğrenci harçları yanlış hesanlandı, laiklik ayaklar altına alındı, oruç kavgası yapıldı, yumruklaşak kadar kavgalı olan iki profesörden birisi bölüm kurulu kararlarını imzalamadı, yanlış not girildi, sözler verildi tutulmadı, görevde yükselmem yıllarca engellendi, atamalarda öğretim elemanlarının eşleri kayırıldı, yasal olmayan bir şekilde sınavı kazananlara baskı yapıldı, yasal olmayan bir şekilde şeflik sınvında ikinci olan ateist bir bayanın ataması sözlü olarak teklif edildi, sataşmalarda bulunudu, dürüst insanlara enayi ve ruh hastası denildi, haksız bir şekilde sürgüne gönderildim, taraflı ve art niyetli bir amir bilerek ve kasıtlı olarak soruşturmacı tayin edildi, 21 (Yirmibir) gün işe işe gitmedim ve tutanaklar keyfi ve görev kötüye kullanılarak düzenlendi ve aylıktan kesme cezası verildi. Gelişen tüm olaylarda daima son olay gözardı edilerek daha önceki olayların sayısına bakılarak haklı olduğum halde otomatikman potansiyel suçlu ilan edildim. Ve şimdi bütün bunların sonucunda yaklaşık 19 (Ondokuz) aydır işsizim. Borç batağındayım ve hiçbir gelirimiz yoktur. Dışarıdan gelecek bir tabak ekmeğe bakacak durumdayız!...
Bütün bunları aktardığım ve çözüm istediğim iki rektör yardımcısı mademki işi bıraktın o zaman yaptığın hareketin arkasında dimdik duracak ve yıkılmayacaksın. Evet, yapılan hareketin bedelini de ödemek düşer. Şu anda dibe kadar batmış durumdayım ve doğrusu kaybedek bir şeyim kalmadı. Peki onlarca yıl tarafıma yapılan iğrenç baskıların hesabını kim verecek?!... Doğru duvar yıkılmaz ama dozerler ile geldiler bu doğru duvarın üzerine!... Ben biliyorum ve tek cevabı var: ‘Dinsizin Hakkından İmansız Gelir!...’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.