- 428 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MİŞA’LI GÜNLERİM…Perde : 3
İnsan, hayatına giren yeni olgularla, hayatı öğreniyor. Çok okumakla, çok gezmekle fazla alakası olduğunu düşünmüyorum. Katkıları oluyor, evet ama sadece katkı.
Çocuklarım küçükken bazı konuları anlatmaya çalışmazdım. Bazı konulardaki yanlış görüş ve düşüncelerini göstermeye çalışmazdım. Çünkü bilirdim ki ne kadar anlatmaya çalışsam da aynı konuma gelmeden anlamaları mümkün değil.
Hangimiz anne olmadan annemizi anlayabildik? Ya da baba olmadan babamızı ?
Bana bir sorun getirdikleri zaman içinde bulundukları yaş penceresinden dinlerdim. O yaşın penceresinden bakarak anlamaya ve yanıtlamaya çalışırdım.
Mükemmel ya da doğru bir anne olduğumu düşünmüyorum çünkü; insanım. Ama içinde bulundukları yaş a her zaman saygı duydum.
Hayatıma Mişa girdikten sonra etrafımdaki insanların, köpek sahibi insanların, neler yaşadıklarını görmeye başladım.
Çevremde ki köpekleri görmeye başladım.
Köpek olgusunun farkına vardım.
Diğer insanların bakış açılarını gözlemlemeye başladım. Ki; daha dün ben de onlardan birisiydim.
Koskoca insanların 4 aylık bir köpek karşısında verdikleri tepkileri izlemeye başladım. Bana inanın bundan daha komik bir görüntü olamaz. ( zamanında bana da güldükleri kesin ).
Mişa tuvaletini yaptığı zaman “ aferin benim akıllı kızım “ diyip alkışlamamı ve neredeyse zıplayacak boyuta gelmemi, şaşkınlık dolu gözlerle izlemelerine, bayılmaya başladım. ( bu olayın ne kadar değerli olduğunu bilseler…!!!!! )
Koskoca kadının elinde tasma köpeği ile sokaklarda koşturmasına hayret etmelerine gülmeye başladım.
İzmir de, güzelyalı-göztepe civarında, yaşayanlar bilirler. Sahil bulvarı boyunca pek çok cafe & restaurant vardır. Hadi bakalım, biliyorum diyenler, söyleyin : kaçınız bu işletmelerin elektrik kablolarının yürüyüş yolu üzerinden geçtiğinin farkındasınız? Üstelik bu kablolarda, en küçük bir ihmalden oluşacak, kaçağın size, çocuğunuza, torununuza zarar verebileceğinin? Çünkü her sabah, bu işletmeler, hortumlarla yıkanıyor. Ve yerler de su kümeleri birikiyor. Mişa yı gezdirirken bunun farkına vardım.
Şimdi biraz daha ilerleyelim. Egelim rest. ı geçtikten hemen sonra bir paten pisti var. Paten kayan 1 kişiyi bile görmedim daha. Akşamları mişa yı gezdirmeye çıkıyorum, saat 21.00 civarı. O pist içki alanı, biliyormusunuz? Üstelik içenler şişelerini yerlere atıp kırıyorlar. Kırıklar pist içine ve çimenlere dağılıyor. Hatta yola bile sıçrıyor. Düşünün ki; çocuğunuz ya da torununuz topunu almak için koştu. Yerdeki sivri bir cam parçasının incecik yazlık ayakkabısını delerek ayağını kesmesi o kadar olası ki. Farkındamısınız? Hı? Mişa nın ayağını keser mi? korkusu ile ben farkındayım.
Mişa gece gibi kara bir köpek. Köpek + kara. Yan yana gelmemesi gereken bir kombinasyon. Felaketi facia ya dönüştüren bir karışım.
Anneler haklı olarak, koruma iç güdüsü ile, çocuklarını hemen yanlarına çekiyorlar. Oysa çocuk heyecanla mişa ya yaklaşmakta o sırada. Hemen müdahale ediyorum;” lütfen yapmayın ben de anneyim, zarar vermez. “ çocuğa dönüyorum “ sen kaç yaşındasın?” “ 2 “ “ mişa daha 4 aylık. Yani senden çok çok küçük. Belki havlayabilir ama sana zarar vermez. Birlikte sevmemizi istermisin?” çocuk keyifle yaklaşıyor ama bir eli annesinin elinde. Aslında o an, bir anlamda, duygusal olarak eşitiz anneyle. Mişa sevilsin ve çocuklar köpekten korkmasın istiyorum. Anne de çocuğu köpek sevsin ama zarar görmesin istiyor. Koruma ve sahiplenme. Daha güzel örneği olabilir mi? Çocuk yaklaşıyor “ köpeeekkkkk” “ senin bir ismin var mı? “ evet” “ nedir?” “ ayşe” “ onun ismi de köpek değil mişa” …..ve 2 ufaklık başlıyorlar oynamaya. Elbette çok uzun sürmüyor. Çünkü mişa henüz dikkatini 5 dk dan fazla yoğunlaştırmıyor. Oyun bitiyor. Herkes yoluna gidiyor.
Labradorlar aslında av köpekleri. Dolayısı ile mişa nın da burnu sürekli yerlerde, kokluyor. Bu arada ıslak/kuru Hoover gibi ne bulursa ağzına atıyor. Bu durum gezintilerimizi kabusa çeviriyor. Ben mişa yı çekiyorum. Mişa da beni. Zarar görmemesi için yememesi lazım. Öğrenecek ama daha değil. Öyle bir görüntü çıkıyor ki ortaya hem komik hem de dramatik. 50 yaşında bir kadın 4 aylık köpek yavrusunu çekmeye çalışıyor. Kolu gerilmiş. Tasma sonuna kadar açılmış. Hap kadar bir köpek inatla direniyor. Sonunda biraz yerlerde sürükleniyor ama savaşı 50 lik kazanıyor. Yani Panter Emel görse, köpeğe işkence ediyorlar diye mahkemeye çıkmamız an meselesi. Ben hapishane ye mişa da devletin korumasına.
A devlet dedim aklıma geldi. İzmirliler yine size sesleniyorum. Sokaklardaki başı boş köpekler için yorumunuz nedir? Barınaklar kapandıktan sonra ortalığa salınan köpekler. Sorulduğu zaman belediye nin yanıtı “ kısırlaştırdık “. Hani fıkrada ki gibi “ kardeşim sana insanlarla çiftleşiyorlar demedik ki ( bakın bu terbiyeli ifadesi ) saldırıyorlar dedik”. “ veterinerlerimiz kontrollerini yapıyor”. “valla ben daha hiç bu köpeklerin birinin başında veteriner görmedim. “
Uzun lafın kısası, sohbetimizin başına dönersek, ne demiştik? :
“İnsan, hayatına giren yeni olgularla, hayatı öğreniyor..”
Ana sayfa dan düşünce görüşmek üzere….…………..27.07.2008….17.26
Eser Aslanlı
izmir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.