- 1156 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BÜYÜK DÜNYA KÜÇÜK MİSAFİR
BÜYÜK DÜNYA KÜÇÜK MİSAFİR
Dünyası olmayan küçücük bir misafirdi o,
İçlenip duruyordu adam, bir an kendi yalnızlığı ile buluşturdu,o küçük misafirin evsizliğini,yurtsuz kalışını,sonra:
Şehrin gözlerinin içini seyretti bir süre dalgın dalgın yüzüne baktı, sabah güneşinin o berrak,billur parıltısını yüzünde hissederek.derin bir nefes çekti, cıgara paketindeki son sigarasını yaktı, dumanını savurdu, gecekondu evlerin kül kokulu,dar avlularının merdiven boşluğundan gökyüzüne.
Kısa bir süre önce canından sevdiği kızı AYSU arıyordu,telefonunda kalan son kontörleriyle,babacım bu bayram ne olur gel diye.Üç yıldır görmemişti kızını adam.
Gitmesi gerekiyordu yaşlı adamın, kızına da bu bayram geleceğim diye söz vermişti.
Öyle yaptı,içeriye girdi,birkaç parça eşyası vardı,kirlenmişti ama,gideceği yerde kızım yıkar dedi yaşlı adam.Çantasını hazırladı,tam çıkarken evden, bir an, kendinden başka çok değerli, soluğunu paylaştığı birisi daha vardı içeride,aklının ortasına yumuşacık,yumuş bir kaygı gibi düştü yaşlı adamın.Yanında götüremezdi, bir an düşündü ,onca soğukları, tavanları bozuk,sıvası dökük gece-kondu odasında birbirlerine sarılarak,birbirlerini ısıtarak geçirmişlerdi bir çok kış günlerini.
Tekrar düşündü yaşlı adam,en yakın komşusuna gitti nazının geçtiği,
-Murat komşu, ben , on günlüğüne memlekete gideceğim,
-Arkadaşım sizde kalabilir mi bir mahsuru yoksa dedi.
- Adam, yalvarıyor gibiydi küçük arkadaşı için adeta.
- Murat komşu, fazla yer işgal etmez dedi.
-Çok az yemek yer,hatta, artığınıza bile razı olur dedi.
-Razı edemedi komşu Murat’ı.
Sonra,bu komşu kabul etmezse öteki komşu olur dedi adam. İkinci komşusuna gitti,sonra üçüncüye,sonra dördüncüye, hiç biri komşularının bu küçük misafiri kabul etmiyordu.
Bayram Arifesinin telaşı düşmüştü kaygılarının en yumuşak köşesine.Gitmesi gerekiyordu,canından çok sevdiği kızını görüp gelmeliydi,yanında götürmesi gerekiyordu küçük dostunu da.
Düşündüğü gibi yaptı adam,içine sığabilecek bir valiz hazırlıdı,ayakları yorulmasın diye yumuşak bir yastık koydu valizin içine.sonra oksijenini kesmemek için,fermuarını yarım açık bıraktı valizin. Ve kucakladığı gibi küçük arkadaşını telaşlı adımlarla yürümeye başladı gece kondu evlerin bayır aşağı yokuşundan. Akşam, şehirler arası ekspres trene yetişmek için.
Sonra,
- Ev sahibesi Nevin hanımla karşılaştı yolda adam:
-Valizdeki küçük arkadaşını görünce gülümsedi nevin;
-Hayrola amca,bu çantayla nereye böyle dedi.
-Adam,arkadaşım ancak çanta ile yolculuk yapabilir,yürüyemez dedi.
Bir solukta neşeye dönüşen yolculuk,hüzünleri biriktiren bir ayrılığa doğru adımlıyordu zamanı şimdi,ve nitekim öylede olmuştu,artık geri dönüyordu yaşlı adam,bayram tatili göz açıp kapayana bitmişti,küçük dostunu, ısrarla kızı istiyordu, adamdan,küçük misafir anlamıştı yaşlı adamın kendini bırakacağını,ayakkabılarının üzerinde yattı günler önceden,yaşlı adamın gitme,yada beni de götür diye.Gittiği yerden yanında götürdüğü candostunu bırakarak dönüyordu gerisin geriye adam.
Aynı soylu yalnızlıkları başlıyordu yaşlı adam için birkaç gün sonra,o gözlerinin içine bakmaya doyamadığı şehrin gece kondu evlerinde.Alıştırmaya çalışıyordu kendini,yada can arkadaşının yokluğunu unutturmaya çalışıyordu ki;
-Telefondaki yine aynı ses,canından çok sevdiği kızı arıyordu.
- Babacım kötü bir haber vereceğim ama üzülme.
- Çöpçüler atarken gördüm
- CANDOST’un,küçük misafirimiz.ÖLDÜ.
- Yaşlı adam yine bir cigara yaktı,derin bir nefes çekti, gece kondu evlerin kül kokan avlularında.Bir an soğuk kış gecelerinde sarılarak yattığı kedisini..Adam yine yalnızdı,ne ağladığını,nede üzüldüğünü kimseler görmeyecekti.
- Sıcağı sıcağına yazmalıydı bu öyküyü yaşlı şair.
Çünkü biricik arkadaşı,CANDOST’u,KEDİSİ, MUHİTTİN:
GİTTİĞİ MİSAFİRLİKTE AÇLIKTAN ÖLMÜŞTÜ….
Faruk ÇUKUROVALI
Ankara….