Yeniden serin yaz akşamında kaynamış mısır kokusu...
Felaketin en kötüsü "beklenmedik" olanıdır. "Beklenen" felaket aslında kötü olan gidişatın anlık görüntüsüdür. Bu yüzden insanı şaşırtmaz. Bu açıdan bakıldığında beklenmedik felaket ne kadar küçük olursa olsun beklenen felaketten daha çok hırpalar insanı. Gece saati markete giden insan marketin kapalı olma ihtimalini düşünmeden çıkarsa yola, marketin kapalı olması durumunda şaşkınlık yaşar, ne yapacağını bilemez. Marketin kapalı olma ihtimalini göz önünde bulunduran insan karşılaştığı bu felaket karşısında sakinliğini korur, şaşırmaz.
Tüm bunları bildiğimden markete doğru yol almadan önce marketin kapalı olma ihtimalini göz önünde bulundurdum, B planımı hazırladım. Yola koyuldum. İşte market. Anladım ki B planına lüzum yok. Üzerinde "Giriş" yazan cam kapıya yöneldim. Kapı da sağ olsun beni içeri almaya değer görmüş olacak ki "Mini marketimize hoş geldin." dercesine açıldı. İçeri girmemle beraber burnuma hoş bir "yer temizleyici" kokusu geldi. "Bahar çiçekleri". Birkaç adı daha attım. Burnuma "yaz günü çok çalışmış insanın akşam saatlerinde ortaya çıkan ağır ter kokusu" çarptı. Halk arasında "vileda" diye tabir edilen temizlik aracıyla parkeleri temizleyip etrafa hoş koku yayan market görevlisinin ağır ter kokusu bende bir çelişki hissi uyandırdı. Hızlıca uzaklaştım. Yine halk arasında "neskafe" diye tabir edilen ürünü alıp kasaya yöneldim.
Ben kasaya doğru ilerlerken biraz önce duyumsadığım ter kokusu bir kez daha burnuma çarptı. Kokudan kurtulmak için kasaya doğru ilerledikçe koku daha çok kendini hissettirmeye başladı. Kasada başka bir market görevlisi. Bu seferki koku çok ağır. Bunalıyorum. Parayı verip kendimi marketin cam kapısından dışarı atıyorum. İki saattir tuttuğum nefesimi verip daha temizini alıyorum. Yeniden serin yaz akşamında kaynamış mısır kokusu...
Beklenmedik felaket...
Şaşkınlık...
Kaynamış mısır...