Leyla`nın Köyünün Köpeği
Aşk`a dair derdi olanlar yine toplanmışlar bir gün. Meclis aşk meclisi olunca haliyle hava aşk, su aşk, sohbet aşk kokar. Diller onu konuşunca, gönüller bir başka olur. Aşk öyle ki düşmanları dost edip, küsleri barıştırır.
Meclis de zengin-fakir, genç-yaşlı, evli-bekar bütün ahali koyun koyuna oturur. Kalabalık tamam olunca, meydan da bir söz yankılanır:
- Ahh aşkın elinden ve onun hallerinden, ateşi ile kalbimi yaktı yandırdı.
Şeyh Galib`in bu hoş beyiti duyulunca yüzlerde bir tebessüm, gönüllerde bir neşe. Sonra bir ses daha:
- Ahh, ahh. Baba hele anlat Allah aşkına, anlat da aşk olsun.
Baba diye hitab edilen kimse, meclisin en büyüğüdür ve aşk hususunda da en ehili. Baba:
- Ey aşık! Anlatmasına anlatayımda, ne istersiniz, hele bir de bakayım?
Aynı sesin sahibi ki daha 18`inde bir gençtir, cevaplar:
- Anlat baba anlat da ne anlatırsan anlat, ama sadakat koksun, vefa koksun buram buram ve tabi ki aşk.
Baba gülmüş, `hele dinleyin`, demiş:
- Aşk zaten başlı başına sadakattir, vefadır. Buna örnek pek çoktur amma bizim aşıkların işi daha bi hoştur. Evet Leyla ile Mecnun`dan bahsediyorum.
Leyla ile Mecnun denince meclistekilerin yüzünde bir gülümseme. -Aşıkların işleri hoştur, onların isimlerini anmak dahi insan için muhabbet vesilesidir.- Baba devam eder:
- Birgün mecnun arkadaşları ile gezmektedir. Bir sokaktan geçerken yollarına uyuz bir köpek çıkar. Yağmurda ıslanmış zavallı köpek pis kokular yayarak, sallana sallana yaklaşmaktadır... İyice yaklaşınca Mecnun`un arkadaşları tiksinir, uzaklaşır. Mecnun ise köpeğe doğru ilerler, onu öper, koklar, kucaklar. Sanki yıllardır görmediği bir yakını ile buluşmuştur. Lakin arkadaşları Mecnun`u ayıplar.
Bu esnada kalabalık içinden bir çoçuk:
- Mecnun yapmışsa ayıp olur mu hiç? Vardır bir bildiği.
Baba gülümser ve devam eder:
- Aferim evlad, doğru dedin. Mecnun bilmeden bir iş yapsın, olacak değil. Onun adı deliye çıkmış ise aklını kaybettiğinden değil belki gerçek aklı bulmasındandır. Evet, mecnun`u ayıplayan arkadaşları ona `Ey mecnun, sen iyice delirdin. Bu yaptığın iş de neyin nesidir. Hiç şu pis kokulu, uyuz köpek kucaklanıp öpülür mü?` diye çatar.
Bir başka ses meclisten:
- Cahiller.
Baba başını sallar ve devam eder:
- Mecnun arkadaşlarına döner: `Ne diye kucaklayıp, öpmeyeyim ki; o benim Leylamın köyünün köpeğidir.`der.
Mecliste bulunanlardan kimisi ah-vah eder, kimisi kahkaha atar, kimiside kara kara düşünür. Bunlar ince işlerdir. Baba devam eder:
- Yaa aşıklar, işte sadıklığı ve aşıklığı öğrenmek için Mecnun`a bir bakın. Aşık için sevgili ve sevgiliye ait ne varsa hepsi kıymetlidir`, der ve noktayı şöyle koyar:
- Aşık odur ki, sevgilinin köyünün köpeğine dahi sadık ola.
Ankara, Kasım 2007