İNŞAATTAKİ HAYALET
İlyas,tarif edilen inşaatın önündeydi. Kabası bitmiş bir inşaatın. Yolun epey altında yeni bir yapılaşmanın olduğu tarlanın ortasında bir yer. Yakınının tavsiyesiyle gece bekçilik işini bulmuş sevinçle elindeki adresin doğruluk derecesini araştırıyordu .Harcı karan Kürt ameleye sordu :
“Kolay gelsin. “
Amele kafasını kaldırdı .Baktı . Ellili yaşlarda bir adam .
“Sağol dayı. Buyur? ”
“Mert inşaatı arıyordum? “
Kürt amele güldü :
“He! Burasıdır. Yoksa yeni belçi sen misen? “
“Evet benim. Yetkili kim burada? “
“Bak Formen ordadır .Karşı yazıhanede. Beyaz gömlekli olanı.”
“Sağolasın görüşürüz.”
“Yalnız burada fazla duracağını zannetmem. “
“O niye ki?
Amele güldü :
“Hele bir çalış .Anlar görürsün o zaman.”
İlyas, henüz ilk günden amelenin caydırıcı konuşmasını pek hoş karşılamadı. Her halde hısım, akrabasını kendi yerine yerleştiremediğine yordu ve üstelemedi. Zaten zar zor bu iş bulmuştu. Kimsenin dolduruşuna gelecek zaman değildi.
Amelenin tarif ettiği yazıhaneye girdi. Beyaz gömlekli Enver kalfa İlyas’ın gece bekçiliği için geldiğini anladı :
“ Rüstem çavuşun gönderdiği bekçi sen misin? “
“ Evet. Benim. “
“ İşi biliyorsun değil mi? Akşam beşte geleceksin. Sabah ilk işiçi gelmeden bırakmak yok anlaşıldı mı? “
“ Anlaşıldı. “
“ Hafta sonu da bırakıp gitmek yok .Tamam mı ? “
“ Tamam. “
“ Maaş beşyüz YTl.
“Beton her akşam sulanacak. Zaten betonluk iş kalmadı gibi . Çatı yapılıyor şu an. Kenarlar sulanacak o kadar. Hepsi bu. Soracağın bir şey var mı ?”
“ Şey! Yemeği soracaktım? “
“ Yemek yok. Kendin getireceksin. “
İlyas bu satten sonra anladı ki ne fazla soru soracak ,ne de meraklı biri olacaksın. Dışarısı gırla işsiz doluydu. Ne verirlerse gıkını çıkarmıyacak,kuyruğunu kıstırıp işine bakacaktı bundan sonra. Rüstem kalfa :
“Tamam mı, anlaştık mı? Dedi.
“Tamam,” dedi mecburen İlyas. Enver kalfa :
“İyi işe başlayabilirsin. Onbeş günde bir yarı avansını benden iste. Hadi hayırlısı bura sana emanet,” dedi ve yazıhanenin anahtarını İlyas’a verdi ve gitti.
Vakit apey ilerlemiş, İlyas, etrafı kolaçan etti. İşçiler birer ikişer biiribiriyle şakalaşarak dağılıp evlerine gittiler.ilyas koskoca inşaatta şimdi yapayalnızdı. Alışıktı bu işlere. Bekçi kulubesine gidip orada gözüne iliştiği küçük cep radyosunu açtı. Radyo cızırtı ile çalıştı. İstasyonları kurcaladı . İstasyonları kurcalarken kulağına hiç de alışık olmadığı kuru, genç bir erkek sesi geldi. Hatta ürkütücü :
“Hoş geldin! Yeni işin hayırlı olsun. “ İlyas sağına soluna bakındı fakat kimseyi göremedi. Yerinden doğruldu kapıyı açtı :
“Kimsin? Kim var orada? “
Ortalıkta çıt yoktu. Kulağının çınladığına yordu. Bir dönem kamp bekçiliğ yaparken de aynı şey olmuştu kendisine. Gece yarısı kumsalda koşarken tam üç kez bir erkek sesinin ona fısıltılı seslendiğini duymuştu. Yaşamış olduğu bu olayı başkalarıyla paylaştığında kimileri onun dinsiz biri olduğundan, cinler tarafından bir çağrı olduğuna dair bir yorum getirdiler. Kimileriyse sadece bir kulak seslenmesi olduğuna dikkat çekerek onu hurafe düşüncelerden arındırmayı amaç edinmişti. Yani beynin,düşüncelerden boş,berrak bulunduğu bir ortamda insanları yakaladığı biyolojik bir olay. İlyas bunları düşünerek biraz rahatladı ve içeri girdi. Radyo cızırtı çıkarmaya devam ediyordu. İstasyonları kurcaladı istediği kanalı tutturamıyordu bir türlü. Tam o esnada yine aynı ses tonu biraz daha belirgin fısıldamaya devam etti :
“Korkma. Tanışalım…” İlyas kulağını iyice radyoya dayadı. Emin olmak istiyordu sasin radyodan gelip gelmediğine. Kış olduğundan hava iyice de kararmıştı. Camdan dışarı bakındı belki biri ona şaka yapıyor sandı. Aklına Kürt amelenin söylediği geldi bir an. Acaba kasdettiğ bu muydu?. Bir anda cereyanlar kesildi. Her taraf zifiri karanlığa büründü. İlyas korkuya kapıldı bir an hemen eli masa üzerinde fenere gitti. El yordamıyla feneri buldu, düğmeye bastı oda aydınlandı bir anda. Cereyan kesildiğinden radyo susmuştu. Ona sevindi en azından. İlk gün çok kötü başlamıştı. Ne yapsındı? İlk günden işi bırakıp kaçmayı guruna yediremediğinden bu düşünceyi hemencecik kovuverdi kafasından. Bir çay demlese iyi giderdi iyi olurdu diye düşündü. Piknik tüpü ,oturduğu divanın başucundaydı. Cebinden çıkardığı çakmakla tüpü yaktı. O da ne ! Yanan tüpün alevinden bir insan silueti belirmeye başladı. İlyas :
“Aman allahım! Bu da ne böyle! “
Korkudan bir iki adım geri attı fakat yere yuvarlandı. Hemen toparlanıp kapıyı açtı ve kendini dışarı attı.
Durmadan koşuyordu İlyas. Asfalta çıktığında önüne çıkan ilk aracı durdurdu bu bir yolcu minibüsüydü.
Yolcular, içeri adımını telaşlı adımlarla atan bu garip yolcudan hayli, irkilmişlerdi. İlyas’ın birşeyden dolayı korktuğunu, başına birşeylerin geldiğini yolcular farketmişlerdi. Başına birşeylerin gelebileceğini düşünen yolcular varacakları yere varmadan birer ikişer inmeye başladılar. Bunu farkeden şöför:
“Dayı bir sorun mu var?” İlyas şimdi ne desindi? İnşaatta bir hayalet var dese adam da onun için “ bu adam kafayı iyice sıyırmış ,“diye düşünecekti ama yine de yaşadığı olayı şöförle paylaşmak istedi :
“Az önce bir hayalet gördüm.”
“Yapma yav !Nerede peki? diye alaycı sordu. İlyas yaşadığı şokun etkisinde olduğundan şöförün ti geçtiğini anlamadı.
“Çalıştığım inşaatta “
“Ee!”
“Önce radyoda bana seslendi. Sonra da birden elektrikler kesildi.”
“Sigortalar atmıştır ”dedi şöför.
“Ona yordum bende. Çay yapayım içeyim dedim .”
“Sonra? ”
“ Tüpü yaktım ki o da ne? ”
“ Ne ? ”
“Bir anda alevler içersinde bir insan belirmez mi? “
“ Allah allah!Deme yav! “
“ Ya. “
Şöför güldü :
“Dayı sen alkol aldın mı ?”
“Yoo! “
“ O zaman sen bir doktora git.” Tahmin etmeliydi şöförün kendisine inanmayıp sonra da alay edeceğini .
Cebinden çıkardı parayla ücreti ilerde yolunun üzerinde bir birahane gözünün önüne ilişti :
“ Durur musun? İneceğim. “
İlyas kendini birahaneye attı. Her yer cıvıl cıvıl insan kaynıyordu. İyi ki gelmişim ,“ diye düşündü. Sarışın bayan garsonun getirdiğ birayı iki dikişte bitirdi. Tekrar istedi :
“Bir bira daha.”
“Ne bu hızlılık? Henüz yeni geldin.”
“ Bir bira daha dedim.”
“İyi. Kızma getiririz.”Kadın birayı getirmeye gidince cebinden çıkardığı sigarayı yaktı. Bu işe girerken tam da bu mereti bırakacağına söz vermişken, şimdi ne çok ihtiyacı vardı kendisini teskinleştirmek için. Garson bayanın getirdiği birayı büyük bir hazla yudumlayıp içti. Kadın başından ayrılmıyordu bekliyordu :
“Sorunun ne senin? “
“ Sana bir soru.”
“ Sor bakalım?”
“ Bir hayalet görsen ne yaparsın? “
“Ah! Nerede ? “
“ Ciddi misin? “
“ Tabii ki ciddiyim.”
“ Korkmaz mısın yani karşına çıkınca? “
“ Neden korkayım ki ? Bana bir bira ısmarlasana. Henüz siftah yapmadım. “
“ İyi al bir bira gel otur yanıma. “kadın volüm diye bilinen küçük bardaklı birayla İlyas’ın yanına oturdu. İlyas bu tür alışkın biriydi. Kadın hızlı içerse arkası gelirdi durmadan. Kadını uyarmayı ihmal etmedi :
“Yavaş gideceksin ama. “
“ Olur hayatım.”
“İyi söyle bakalım. Ne yaparsın ?”
“ Sen gerçekten hayalet gördün mü? “
“ Gördüm tabii ki. Hem de az önce. Şu an beni bekliyor.”
“ Ciddi misin? ”
“Gerçekten. “
“Ay! Ben bayılırım. Anlatsana.”
İlyas başından geçenleri bir bir anlattı sarışın garsona.
“Peki sen olsan ne yaparsın? “
“ Belli ki sana birşeyler anlatmaya çalışıyor bu hayalet bozuntusu. “
“ Yani? “
“Yanisi şu ; ondan korkmamayı becererek onu dinliyeceksin. “
“ Bende bu yüzden buradayım ya .”
“ Şimdi geri dönecek misin yani ? “
“ Evet. Mecburum. İşyerini her ne olursa olsun terkedemem.”
“ Dur. Bende seninle geliyorum.”
“Ama patsonun…”
“ Patronun canı çıksın. Zaten müşteri tutamamıştım burada. Verdikleri de içitiğim biranın üçte biri. Hem böyle bir olayla karşılaşmak için canımı bile verim.
“ Yani üçün birini alıyorsun? Ha! Ha! “
“ Evet üçün birini. Rahat ettin mi şimdi? “
İlyas ile kadın birahaneden çıkıp bir taksiye bindiler. Az sonra inşaatın önündeydiler .İlyas :
“İşte, kaldığım bekçi kulubesi. Sen arkamdan gel .”
“Hayır beraber gireceğiz.”İlyas itiraz etmedi. Kulubeye vardıklarında piknik tüpünün sönmüş olduğunu gördüler.
“ Yanarak bitmiş olmalı “dedi İlyas. Yerde yanmakta olan feneri aldı :
“Allahtan bunun şarjı bitmemiş. “
“Dur bakalım bir ses geldi kulağıma .”dedi kadın.
Yan odadan geliyordu ses. Sanki çarpan kapı sesi.
“Evet. “Duydum dedi ilyas. Kapı eşiğine çıkarak bağırdı :
“Korkmuyorum senden. Erkeksen çık karşıma ödlek herif! “
“Dur. Ne yapıyorsun? “Kızdırmaya gelmez bunları. ”
“ Ne yapalım yani? Beyefendi hayaletin keyfini mi bekleyelim? “
“Hadi yan odaya bakalım. Ses oradan geliyor. Belki oadadır. “
“Yahu sen benden manyakmışsın be! Kork muyor musun? “
“Korksam burada işim ne geri zekalı. “
ilyas’la kadın elele yukarı,sesin geldiği yöne doğru gittiler.İlyas ,elindeki feneri çarpmakta olduğu kapıya doğru tuttu :
“Hayret. Rüzgar da yok. Kapının çarpmaına anlam veremedim şimdi. ”
“ O burada,bizi izliyor, “ dedi kadın.
“Yapma yav. Ne yapacağız şimdi? “
“ Bekleyip göreceğiz.”
Tam o sırada bir köpeğin karşılarında hırlayarak belirdiğini gördüler .
“Anne!,”diyerek İlyas’a sarıldı kadın. İlyas,kadına sarıldı ve beraberce üzerlerine gelmekte olan köpeği görünce ister istemez yana çekildiler.
Sarı ,uzun tüylü iri bir çoban köpeğiydi. Köpek,büyük olasılıkla soyunma odasına benzeyen bu yerde dolapları tek tek koklamaya başladı.
“ Herhalde yiyecek birşeyler arıyordur. Yazık karnı acıkmıştır. “dedi İlyas.
“Hayır. Bence başka bir şey arıyordur. Sabret.” Dedi kadın.
Köpek ,kadının da tahmin ettiği gibi sürekli bir dolaptan diğerine gidip geliyordu. Sonunda aradığı dolabı bulmuş olacak ki, ili ayağı üzerine dikilerek onu patileriyle tırmalamaya başladı.
“Sanırım aradığı bu dolapta,”dedi kadın.
“ Yiyecek kokusu aldı herhalde,”dedi İlyas.
Köpek,dönüp onlara havlamaya başladı. Tekrar dönüp tahta dolabı koklayarak ön patileriyle tırmalamaya koyuldu. Kapı aralığını iyice açmaya çalışıyordu. Başaramayınca da onlara dönüp huysuzlanarak havlamaya başladı.
“Yardım istiyor bizden. Dolabı açmamızı istiyor sanırım,” dedi kadın.
“ Olmaz. Başkasına ait dolabı açamam, “ dedi ilyas.
“ İyi. Sen açmazsan ben açarım o zaman. “
“ Dur. Anlaşıldı. Bu gidişle yarın son işim olacak benim. Kilidi kırmak gerekir şimdi. Hah! Şurda bir levye var. İşimi görür.” Yerdeki levyeyi alıp asma kilide takıp kancayı söktü kolaylıkla.
“Bak! İşte kolayca sökebildin. Büyütmeye gelmezmiş. Kolayca yerine çakarsın kancayı.”
Köpek onlara fırsat vermeden dolabın içersindeki eşyaları koklamaya başladı. Bulduğu giysileri getirip İlyas’ın önüne bıraktı ve yere çömeşti.
“ Bak! Yardım için seni seçti köpek.”
“ Ne yapayım?, “ dedi İlyas.
“ Elbiseleri incele bakalım kime ait? ”
ilyas elbiseleri tek tek inceledi.Rafa doğru elini attı yere birşeyin düştüğünü farketti.Eğilip aldı. Bir resimdi bu. Genç bir erkek ve kadının elele tutuştukları bir sütüdyo resmi. Feneri tutup iyice incelediler . Arkasını çevirip baktıklarındaysa bir kalp resmi ve iki isim “ Remziye ile Ramazan “ tekrar altındaysa “ aşkımız ölünceye dek sürecek” Tarih : 20-08-2007
“Bugün işe başladım. Kimseyi de tanımıyorum. Kime ait olduğu hakkındaysa hiçbir bilgim yok,”dedi kadına.
“ Bu resmi sakla. Yarın kim olduğunu öğrenmeye çalış bence.”
“Ee?”
“Ee’si bu köpek bir şey anlatmaya çaılışıyor bize.”
Aniden köpek İlyas’ın paçasına yapışıp onu kapıya doğru sürüklemeye çalıştı.
“ Dur. Lanet hayvan,” diyerek elindeki levyeyi köpeğe vurmaya çalışırken kadın İlyas’ a mani olmak için elini tutar :
“Dur salak adam ne yapıyorsun? Hayvan sana bir şey anlatmaya çalışıyor.
“Aniden senin bacağına saldırsa sende aynı şeyi yaparsın değil mi?”
“ Bırak konuşmayı da hayvanı takip edelim.”
Köpek kapıya doğru koştu,sonra dönerek onlara havladıı. Onlarda köpeği takip ederek inşaatın dışına çıktılar. Köpek, tahta kalasların bulunduğu yere giderek durdu ve onların olduğu yeri eşelemeye çalıştı. Az önce soyunma dolaplarının olduğu yerde yaptığı hareketlerin aynısını burada da tekraralayıp durdu.
“ Galiba bu kalasların altında birşeyler gizli .”
“ Kutlarım. Kafan bazı şeyleri almaya başladı sanırım,”dedi kadın.
“ Bana yardım et de şu kalasları kaldıralım o zaman. “
Kalasları teker teker kaldırıp bir kenara koydular. Bu iş aşağı yukarı onbeş dakikalarını aldı. Kalasların tamamı bitince az önce bir güzel dilii çıkarıp soluyarak onları izleyen köpek, işin bittiğini görünce yerinden fırlayıp kalasların olduğu yeri eşelemeye başlar. İki kafadar merakla olacakları izliyorladı. Köpek, eşelediği topraktan metal bir şeyi ağzına alıp getirdi.
İlyas eline aldığı bu şeyin bir cep telefonu olduğunu anlamakta güçlük çekmedi. Tozunu iyice silkeledi :
“ Tuhaf ! Cep telefonunun ne işi var bu çukurda? “
“ Şu senin kulubeye gidip de azıcık dinlensek. Orada düşünürüz ne işinin olup olmadığını. Yalnız önce sen şu elektriğe bir çare bul. “
“ Bana kalırsa sigorta attı. Trafo şurada gidip bakayım. “
“ Dur.Bende seninle geleyim. Feneri tutmada yardımcı olurum. “
Trafoya vardıklarında gerçekten sigortaların atmış olduklarını gördüler. İlyas, şalteri yukarı kaldırınca inşaatı aydınlatan projektör dahil kendi kulubesinin ışıklarının yandığını sevinçle gördü. Tam o sırada inşaatın önünde bir jeep belirdi . Uzunları yaktı, jeepten bir karaltı indi kendilerine doğru gelmekteydi .
“ Çabuk şu tuvalete gir. Patron olmalı. Beni kontrole gelmiştir.”Kadın tuvalete girer ,saklanır.
“ Hey bekçi! Orda mısın? “
“Burdayım. Siz kimsiniz? “
“ Asım Gökçe. İnşaatın sahibi. “
“Buyurun. Hoş geldiniz. ”
“ Bir saat önce neredeydin geldiğimde kulubende yoktun. Tüpü de açık bırakmışsın.
“İzah edeyim asım bey….”
“Neyi izah edeceksin ilk günde nasıl kaytardığını mı? “Asım bey fermuarı çözüp tuvaletin yolunu tuttu. Bunu farkeden İlyas arkasından koşturarak engel olmaya çalıştı :
“ Durun olmaz ! Oraya gidemezsiniz. “
“ Neden? Çişimi nereye yapayım peki? “
“ Başka yere yapın. Mesela şu ağacın arkasına. “
“Saçmalama be! Oraya yapmamam için bir sebep göster bana? ”
“Sebep var tabii ki. ”
“Ne?Söyle? ”
“ Şeyy….”
“Evet? “
“ Şeyy. Elbette edebilirsiniz fakat tıkalı. “
“ Madem öyle ağzında ne geveleyip duruyorsun be adam! Açıkça söyleyemez miydin yani? “ Tam ağacın arkasına gidip çişini yapacakken vazgeçti Asım Bey :
“Sana inanmıyorum. Bana kalırsa sen orada benden habersiz birşeyle gizliyorsun.” Yolunu değiştirip aniden tuvalete daldı. Artık herşeyin bittiğine kanaat getiren İlyas gözlerini yumdu ve olayları kendi akışına bıraktı. Kuşkusuz patron onu işten atacaktı tuvalette sakladığı meçhul bir kadın yüzünden.
Az sonra Asımbey rahatlamış bir vaziyette fermuarını çekerek çıkıyordu tuvaletten.İlyas’a dönerek :
“ Tuvalet tıkalı filan değildi. Yalan söylüyorsun. Gözüm tutmadı seni daha ilk günden yalan söylemeye başladın. “
“ Rica ederim Asım bey. Çekmiştir .”
“ İyi hadi öyle olsun.”Vukuat filam istemem ha ! Ona göre .”
Tam o sırada köpek belli belirsiz Asım beye havlamaya başladı.
Asım Bey köpeğin gıdısını okşadı, sevdi .köpek de ona kuyruk salladı .
“Çomar! Nerelerdeydin yahu sen? “
“ Köpeği tanıyorsunuz anlaşılan? “
“ Nasıl tanımam. Buranın köpeği bu. Ramazan köyünden getirmişti. Bizim sıvacı Ramazan. “
“ Nişanlı mıydı Ramazan dediğiniz şahıs? ”
“Evet. İyi de sen nereden biliyorsun? “İlyas cebinden saklı tuttuğu resmi asım Bey’e gösterdi.
“Evet. O.Resmi sende ne geiyor? “
“ Soyunma odasında yerde. ”
“Anladım. Ama Ramazan işi bıraktı. Daha doğrusu kaçtığını sanıyoruz onun.”
“ Onu pek anlamadım Asım Bey? “
“ Malzemeleri alıp kaçmış olduğuna dair. “
“ Tuhaf! Kaçmış biri nişanlısının resmini neden dolabında bıraksın ki ?”
“ Dolabında mı? “
“ Şey ! Kızacaksınız belki ama Çomar o dolabı açmamı istedi benden. Çok huysuzlanmıştı. “
“Ne zırvaladığının farkında mısın sen? Başkasına ait dolabı kurcalaman için mi seni bekçi diktik buraya? “
“ Yanlış anladınız efendim. Ben sadece tuhaf bir olayı çözmeye çalışıyorum sadece o kadar. “
“ O kadar merak iyi değildir. Başına iş açarsın sonra. Benden söylemesi.”İlyas sinirlenip cebinde sakladığı çukurdan köpeğin bulup çıkardığı cep telefonu Asım bey’e göstererek :
“Peki Asım bey buna ne buyurulur?
“ Ne demek istiyorsun? ”
“ Çomar ,şu kalasların altında gömülü olarak çıkarıp buldu. Sanırım bu telefon Ramazan’a ait. “
Asım Bey düştü.
“ Kimsin sen? Bir polis mi? “
“ Hayır Asım Bey. Sadece bir bekçi. İnşaat bekçisi. “ Yarın bu telefonun kime ait olduğu ortaya çıkacaktır nasıl olsa. “
“ Çıkınca ne olacakmış ki? “
“ En azından bazı gerçekler su yüzüne çıkar hiç olmazsa .”
“ Ramazan’ın ortadan kaybolmasıyla mı ilgili ?
“ Aynen öyle düşünüyorum. “
“Bakalım Bu telefon Ramazan’a mı ait.”
“ Numarası sizde kayıtlıysa çaldırın bakalım.”
“ Sanırım bende kayıtlı olacak.”
Cebinden telefonu çıkarıp rehberden isim kistesine baktı.
“ Hah! Buldum kayıtlıymış. Dur bakalım.”
Telefon çalmaya başlar.
“Aman allahım! ” diyerek şaşkınlığını gizleyemeyen Asım Bey şoktaydı şu an.
“ Büyük bir olasılıkla Ramazan’ın kendi isteği ile gitmediği anlaşılıyor.”
“ Dur . Az müsaade kafam karıştı şu an. Bir şey düşünecek durumda değilim şu an.
Tam o sırada Asım Bey’in cep telefonu çalar.
“ Şakanın sırası değil şu an.”
“ Pardon? “
“ Şu telefonu çaldırıp durmasana asabım bozuk zaten.”
“ Ben çaldırmıyorum ki ? “
“ Nasıl yani? “
“ Bakın isterseniz. A ! Kendiliğinden arıyor hayret! “ve ekledi “cevap verin isterseniz. “
Asım Bey korkudan eli kilitlenmiş vaziyette bekliyordu.
“ Hadi ama Asım Bey.Telefona cevap versenize. “
“Alo! “
Birkaç saat önceki fısıltılı ve ürkütücü sesti yine telefonun ucundaki.
fısıtılı birşeyler daha söylenmişti ki…
Asım Bey korkudan telefonu attığı gibi geri çekilir. Yüzü sapsarı kesiliverdi bir an . Sendeler. Düşecek gibi olur.
İlyas atılır hemen.Asım Bey kendinize gelin.Eyvah! Adam elden gidiyor. Yardım edin bayan. O gizlendiği yerden çıkan kadın koşarak gelir.
“ Ne oldu? “
“ Adam fenalık geçirdi. Yardım et de Benim kulübeye taşıyalım.”
Asım Bey epey kilolu olduğundan zar zor taşınıldı kulübeye. Asım Bey külçe yığını gibi kaskatı hareketsiz yatmaktaydı.
“ Patronun sanırım felç geçiriyor. “
“ Yapma yahu. Neyapacağız şimdi? “
“ Hemen ambulans çağır bana kalırsa .”
“ Tamam,”dedi İlyas. Hemen ambulans çağırdı telefonla.
On dalika sonra ambulans gelip Asım Bey’i hastaneye kaldırdı.Onlarda beraberinde gittiler. Asım Bey hastanenin acil servisinde yoğun bakıma alındı.
“Telefondaki ses kime aitti? ”diye sordu kadın.
“ Demek yakınımızda bizi dinliyordun? “
“ Evet,”dedi kadın. “ İşemeye geleceğini duyarak yerimden fırladım size yakın bir ağaç arkasından tüm konuşmaları dinledim. Telefondaki ses kime aitti söyle? “
“ Sanırım aradığımız kişiye aitti.”
“ Biz henüz kimi aradığımızı biliyor muyuz ki?”
“ Sen kimi görmeye gelmiştin? “
“ Bakar mısınız? “ Seslenen doktordu .
“ Bana mı seslendiniz, “dedi İlyas .
“ Evet sayılır yanında çalışan biriyim. Hasta yakını siz misiniz? “
“Hastamız kısmi felç geçiriyor şu anda.”
“ Peki ne yapalım? “
“ Şu an müşahade altında tutuyoruz hastamızı.Yatıştırıcı iğne yaptım.Yakınlarına haber verin isterseniz. Sizi de birazdan odamda bekliyorum.Soracağım şeyler olacak sizlere.
İlyas,kalfayı aradı. Hastaneye gelmesini söyledi acilen.
Kadın yanına sokuldu :
“Ne olmuş?”
“ Tahmin ettiğin gibi adam felç geçirmiş.”
“ Ailesine ne diyeceksin peki? “
“ Bilmiyorum. Adam başımda kalmasın da . Ya adını bir türlü soramadım gitti kusura bakma.”
“ Şebnem.”
“ Ya Şebnem ne yapacağım ben şimdi?
“ Peki patrona ne söylediğini duydun mu o sesin? “
“ Hayır. Sadece bir fısıltı. Ürkütücü bie fısıltı. Asım Bey o konuşmadan sonra yığılıp kaldı ya….
“ Bu sırrı çözecek birinin felç geçirmesi çok kötü oldu bizim için. ”
“ Haklısın Şebnem. Başka yöntemler denemeliyiz. ”
Koridora çıkan hastabakıcı İlyas’a doğru seslenerek doktorun kendisini beklediğini söyledi. İiyas’da onu takip ederek doktorun odasına girdi.
Az sonra ilyas doktorun adasındn çıkar. Karşısında Enver’i bulur. Kalfa Enver’ i.
“ Ne oldu anlatsana? Kavga mı ettiniz? “
“ Yok.Sandığın gibi değil. Azıcık morali bozuktu. Sanırım evden kavgalı geldi. Çay istedi .Çayı ocağa koydum Ramazan adında birinden telefon geldi…
Ramazan adını duyar duymaz Enver’in yüzünün rengi değişir.”
“ Ne oldu,? diye sordu İlyas.
“ Olamaz. imkanı yok. “
“ Ne demek bu? “
Kendini kısa sürede toparlayan Enver :
“ Arayacağını sanmıyorum. Ramazan ortadan kayboldu aniden. İnşaattaki malzemeleri çalarak kayıplara karıştı anlıyacağın.”
“ Peki o zaman patronu neden arasın ki? ”
Aniden sinirlenir.
“Sana ne adam dedektif misin. Üzerine ne vazife.”
“ Tamam kızmayın.Sadece sordum. “
Yumuşayıverir Enver birden. Cebinden bir sigara çıkarıp uzatır:
“ Kusura bakma. Uykum bölündüğünde hep asabileşirim de…Yak.”
“Olmaz. “
“ Yak ya! “
“ Olmaz. Çünkü burası uygun değil.”
“ Ha! Anladım. Dışarı çıkalım o zaman.”
“ Tamam . Siz çıkın tanıdık birini gördüm. Hemen gelirim,” diyerek Şebnem’in yanına vardı bir çırpıda.
“ Sanırım iyi bir iz üzerindeyiz.”
“ Nasıl?”
“ Bizim hayaletin kim olduğunu biliyorum en azından.”
“Kim? “
“ Ramazan.”
“Yani Ramazan ölü şu anda.Fotoğraftaki adam.”
“ Evet,aynen öyle. Büyük bir ihtimalle de öldürülmüş olabilir.”
“ Acaba kim tarafından?”
“ Sanırım ölü olduğunu tek bir kişinin dışında bilen yok.”
“ O da ….”
“ Henüz erken teşhis için. Yeterli kanıt yok elimizde. Yalnız çok şaşırdı telefon olayına ve ağzından kaçırdı ölmüş olduğunu.”
“ Vay namussuz! Dikkat et. Sana zarar verebilir bu herif. “
“Merak etme dedi,” İlyas. Beni dışarda bekliyor. Uyuz etmeden birkaç şey sorup öğreneyim şundan.”
“Bence artık sorma. İyice şüphelenir,kıl olur sana. Cep telefonundan bahsetme sakın elimizdeki tek delil o.”
“ Olur.”
( Devamı var)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.