h.p. kaleminden - 12- ( huysuz, sebepsiz insan..)
5 ağustos
…yanındayken kıymetini bilmeden var demek, var olduğunu bilmek düşündürmüyor insana bazen elindeki değerlerin önemini. değişeceğini, gideceğini yada öleceğini düşünmeden belki sadece bırakıp gitmek. ruhunu terk etmek. umursamadan, boş vererek üzülmeden, yada sadece böyle sanarak. tüm duyularını uyuşmuş gibi hissedemeden aklına eseni yaparak.
aslında sende gidene üzülürsün. bitene ağlarsın. anlamazsın bile.
bir boşluk içinde çırpınış, anlatamamak belki. karşındaki herkes aynı ama onları anlamak istememek. şüpheci olup uzaklaşmak ve soyutlanmak, bunlar ben değilim diyip dünyayı bir kenara itmek. olmasını istediğin şeylerle kendi ruhunda yaşamak . bir de tam moduna girmişken kaleminin ucunun bitmesi gibi sana bir yığın sıkıntı veren yaşam.
sıyrılmak; aslında olmadığını bilmek, biranda soluklaşıp uzaklaşmasıdır hayatının. hayalinin doğuşuyla senin hayatının silinmesi ve neredeyse eş değer olan yavaş yavaş saydamlaşmak arzusu . onu kendi elinde yeniden şekillendirdiğini sanarken avucunun içinden kayıp gittiği korkusuna kapılmak. ve boş kuruntulara kızmak, saatlerce susup hiçbir şey düşünmeden olduğun yerde çakılıp kalmak. sonra hiçbir şey yapmadan biten bir şeyin ardından üzülmek. aynı biten bir kitabın son sayfasından sonra neler olacağını merak etmek gibi bir şey. ve her şeyin.
buğulu bir camın ardında görmek istediklerini seçememek gibi bir ağırlık verir bazen yürek insana.
akşam olunca yine aynı buhranlar, farklı sıkıntılar bastırdı. sebebi bu oda mı, sebebi ben miyim? sebebini bilmiyorum ki. gölgeler; radyo aracılığıyla bir şeyler söylüyor. umutlu bir şeylerin devam edeceğini, güzelliğin sürdüğünü anlatmaya çalışıyor. gölgelere inanmalı mıyım?
bunların hiç bir anlamı yok. bende mi sorun? yok, öyle değil. ben eksiğim. yada fazla. aslında ikisi de. bende mutluluk, sevinç ve huzur aslında hayat eksik. hüzün, sinir ve cinslik ise fazlasıyla mevcut. öyle olmasa burada olur muydum? daha beterini yapmamak için mi kendimi buraya kapattım? bilmiyorum. bunun sonu ne olur bilemem, ama yok sanmıyorum öldürmem kendimi, başkalarını da. buradan da giderim belki şimdi. birisi girse içeri hemen şimdi tutsa kolumdan, ya dövse yada sevse. yok mu, olmaz mı? biri beni silkelese. uyandırsa.
yok, olmasın zaten. böyle bir yaratığı, umutsuz, sebepsiz bir yaşantıyı ne yapsınlar. değmez, dövmeye de sevmeye de. kendimi çok mu küçümsedim. boş ver zaten sonu hep aynı değil mi? bir şeyler gitmelisin diyor. nereye, muğla’ya mı? sebepsiz. sonra.
sonrası yok ki. daha oraya ulaşamadan kalacaksın ıssız, bomboş, upuzun ve beyaz şeritli otoyolun ortasında. aç kollarını rüzgar ne yöne çevirirse sol kolunu git oraya. hadi, yine boş ver her şeyi... seni bekliyor ardı görünmeyen sisli vadi.
huysuz, sebepsiz insan