- 905 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yusuf'un Ambarları
Yusuf’un Ambarları
bir çöldeyim.güneş bana oyunlar ediyor ve düşüyorum.sonsuz bir sükunet ve sıcak.insanlar görüyorum ve sonra kayboluyorlar.boğazımda bir cehennem var.ancak bana işkence etmek için gönderilmiş olan bir düş biran için peşimi bıraksa ,hemen işkenceye devam ediyor.kaç gündür çöldeyim.çölün aklında...
***
ambarları doldurun dedi Yusuf
kuraklık olacak
...
ambarları doldurdular.işte biraz ötede duruyor bu ambarlar.içleri buğday dolu.ve hemen yanında Nil.tanımsız bir istekle ona doğru koşuyorum ancak
kıyılarına girer girmez kana dönüşüyor Nil.gözlerimi kapayıp avucuma dolduruyorum suyu ve içiyorum...kırmızı bir sıvı akıyor boğzaımdan...bu şekilde
iki gün dayanıyorum ve ölümün arefesi gördüğüm bir sabah beni buluyorlar...
***
ve kana dönüştü nehirler...
direndi Firavun...
***
bir devenin sırtında götürüyorlar beni.çadırlara gelince duruyoruz ve beni bir çadıra bırakıyorlar.aklımda Yusuf`un ambarları var.tıka basa dolu ambarlar.
ve Nil...sen kana dönüştün ve melek atladı kapı girişlerinde kan olan evleri.ilk doğanları aldı.beni doyur çöl...
***
çadırın içi serin ve beni diriltiyor.
***
bir uğultu şeklinde geliyor sözler
ve deve ağırlığımdan çöküyor...
***
beni bengisu ile arındırıyorlar,kulağıma sözler fısıldarken..bu sözler bir günün gelişiyle ilgili.çöl titriyor.ben bunu nasıl taşırım?.çadıra ayartıcı geliyor ve onun gelişini anlıyor kadınlar.ayartıcı çadırın çanını oynatıyor.hummaya tutulmuş gibi titriyor ve dillerini ustaca oynatarak çığlığımsı bir sesler töreni başlatıyor kadınlar.biri bana doğru eğiliyor.göz çukurları gözbebekelerini yutuyor kadının ve kadın bana bembeyaz bir gözle bakıyor.zılgıt..kumlar havalanıyor..çadırlar titriyor...
***
omuzları üzerinde taşıyorlar cesedini
Firavun`nun
kara elbiseli kadınlar
ağıt yakarken...
***
ayartıcı bana yaklaşıyor ve beni havaya kaldırıyor.çöl altımızda kımıldıyor gibi. ilk öfkesi geliyor fırtınanın.beni bırakıyor sonra ayartıcı ve düşüyorum.kadınlar korkmuyorlar.biri bana birşey içiriyor ama bu su değil.beni kendime getiriyor bu sıvı.
***
birkaç gün sonra onlara ambarlardan bahsediyorum.Yusuf`un ambarlarından...çoklarının onu aradığını söylüyorlar ve çok azının yaklaşabildiğini...
-bana bir rehber verin ve su, diyorum,``üç yıldır beni buraya çağıran rüyalar görüyorum..Yusuf`un ambarlarını görüyorum bu rüyalarda ve sonra ayartıcı
dikiliyor karşıma.şimdi söyleyin bana,nasıl geri dönerim artık...
-çöl seni bir rüyadan daha fazla sarsar,diyor bir adam ve ekliyor,Yusuf`un ambarları sana mezar olur...
-çöle çekildim ben,iradem uçup gitti ve buradan dönemem,bana bir rehber verin,ambarları bulabilirim
-bir rehber çölde hiçbirşeydir,diyor adam,kimse seninle gelmez ve eğer gideceksen bunu tek başına yaparsın..adamın bu sözleri içimin titremesine neden oluyor..çıkmak için çadırın çıkışına doğru yürüyorum.ancak çok güçsüz olduğum için yere düşüyorum ve sürünerek çıkıyorum dışarı ve bağırıyorum,``ambarlar! Yusuf`un ambarları!..bana göründünüz..sizi bulmama izin verin..Yusuf!..duyuyor musun beni?...bulacağım Yusuf,ambarlarını bulacağım...
***
bu bütün gücümü tüketiyor ve kendimi çadırın içinde benim için hazırlanmış yatakta buluyorum.aylarca bu çadırda kalıyorum,ancak aklımda ve rüyalarımda birtek şey var...
***
Nil`in kıyısına indi Yusuf
ve bir yazgı buldu
bana gönderdi Yusuf...
...
(2)
kapanıyor gökyüzü
ve yağmur vermiyor
...
***
uyuyor üç aydır
gözkapaklarında piramitler
söyle ona uyansın Yusuf!
***
( uyku onu esir alıyor ama bu çölün işi!)
***
bana doğru eğilmiş gülümseyen bir yüz görüyorum.bir çocuk.kum yüzlü bir çocuk.sonra yüzü dağılıyor.hatırla!,diyor bana yüksek bir sesle,hatırla
neden buraya geldiğini!...sonra yeniden çöl beni koynuna alıyor ve bu haftalarca devam ediyor.sayıklamalar ve sanrılar.çöl şekil değiştiriyor.
***
hatırla!,dedi çocuk,buraya neden geldiğini hatırla...
***
(büyük bir çadıra alıyorlar beni.bu bir çöl hastahanesi)
***
diğer uluslardan gelen bir gezginim onlar için ve Yusuf`un ambarlarının rüyalarına girdiği bir başka kişi.tenimde sıcak eller deviniyor.tedavi çöl
sıcağında imkansız ama çöl gece çok soğuyor.titriyorum.
***
(babamı hatırlayış!)
bak şu gördüğün yerlere çöl denir ve orada su çok azdır.bak bu hayvanlarada deve denir.çok güçlü hayvanlardır develer ve uzun birsüre susuzluğa dayanabilirler,diyor babam
ve devam ediyor,şu gördüğünde ölüm ve o seni çölde bekliyor oğlum.bu bir yazgı ve seni rüyalarla çekecek kendine.sakın direnme gelecek rüyalara...
(babam çadırı terkediyor,birkez dönüp gülümsüyor bana)
***
bir yıl sonra artık daha iyiyim.çadırın yakınlarında kısa mesafeli yürüyüşler yapıyorum.kadınlar onlara baktığımı görüp gülerek kendi çadırlarına kaçıyorlar.çocuklar beni inceliyor ve sorular soruyorlar.
hafızam yerinde ancak nadirende olsa sesler duyuyorum ve bu sözler tanıdık yüzlerle şekilleniyor.
***
( artık yola çıkma zamanı!)
***
kimse inanmıyor hala aynı şeyi istiyor olmama ve delirdiğimi düşünüyorlar.varlığıma bir mantra olarak işlenmiş şu sözleri duymadı onlar çünkü,``..şu gördüğünde ölüm ve seni çölde bekliyor oğlum!``.sonunda bir iç yönlendirilişe uyarak çölün kuzeyine doğru yola çıkıyorum.ambarlar nerede?..Yusuf`un ambarları...
***
ay yol gösteriyor bana
ambarlardan koku taşıyor rüzgar...
...
yine günlerce yürüyorum diriltilmiş bedenimle.omuzuma bir el dokunuyor ve irkilerek dönüyorum ve seni görüyorum.sonra babam kulağıma o sözleri fısıldıyor,``şu gördüğünde ölüm ve seni çölde bekliyor oğlum!``..ölüm bir resim üzerinde anlamsızdı.çöl yada başka birşeyde.ancak şimdi beni caydırmaya yada delirtmeye uğraşan çölün ruhu ,bütün bu şeyleri elle tutulur bir hale getiriyor.çantamdaki su azalıyor giderek. babamın devasa elleri bana ölümü gösteriyor,``işte şurada!``.ne kadar zamandır yürüyorum?..yönüm hala kuzey mi?...bir bulut gelip başımın yarım metre üzerinde duruyor ve benim yeni gölgem oluyor...
***
akrepler bir vadide toplanacaklar
gog ve magog
gün geldi deyince!
***
bir çadır topluluğu görüyorum.ancak susuzluktan ölmem çok yakın bile olsa ve açlık kumları yememede neden oraya ,o çadırlara gidip zaman kaybedemem..
***
( çöl konuşuyor!)
-oraya gidipte ne yapacaksın? diyor çöl
-bilmiyorum...yinede izin ver göreyim...
-eğer yarına kadar hayatta kalmayı başarabilirsen oraya gidebilmeni kolaylaştırırım...
-kalırım,yarına kadar hayatta kalırım...sözünde duracaksın çöl,öyle değil mi?...çöl bu sözlerim üzerine bir fırtına yaratıyor ve beni içine alıyor..beni uzaklara savuruyor.
tedavi edildiğim yerde buluyorum kendimi..bir çadırdayım ve beni tedavi ediyorlar.bana doğru eğilmiş ve gülümseyen çocuk birşey isteyip istemediğimi soruyor,donuk gözlerle bakıyorum çocuğa ve
o anlıyor.usulca çıkıyor çadırdan.o çıkınca yarına kadar hayatta kalacağıma söz veriyorum kendime ve hemen sonra oraya doğru,Yusuf`un ambarlarına doğru yola çıkmaya hazırlandığım anı düşlüyorum...
***
(yolculuk başlıyor...)
...
(son)
çöl direnmeme şaşırdı.kumlarını çekti altımdan ve çöl bir bahçeye dönüştü.ileride ambarları gördüm.ağaçlar arasında.ambarların dışı açağların gölgesiyle siyaha boyanmış gibiydi.yaklaştım.titredim ve sonunda ambarlardan birinin dev gibi kapısına yaklaştım.tam üç ambar vardı.kapyı açamayacağım belliydi ve hiçbir denemede bulunmadım açmak için kapıyı.sonunda tuzak kendini belli ediyor.ambarlar bomboş.bahçe kayboluyor sonra ve kum beni içine çekiyor,derken uyanıyorum.suyum çok az...
***
saçlarının uzamasını bekle Yusuf
sonra kes onları ve at yukarıya
tırman ve kurtul...
***
su yanıbaşımdaki bir çömlek sürahi içinde.serin bir nefes iniyor içimdeki ölüme ve ölüm kaçmaya başlıyor benden...
***
( uyanıyorum bir çöl sabahına!)
bedenim görece iyi.çantama deve bağırsağından yapılmış kaplarla su koyuyorum.gitmemem yolundaki dileklere kör ve sağırım.yola çıkıyorum.hiçbir düş yok.bir samsara yaratıyor beynim ama hemen sonra aklımın ipleri bir hedefle geriliyor.kollarım ter içinde.çadırlardan giderek uzaklaşıyorum ve birsüre sonra tamamen kayboluyor çadırlar.
***
çöl:sen cılız bir bedensin ve nerede olduğunu bile bilmediğin ambarları bir çölde arıyorsun!
güzel bir kadın şekline girmiş kum: dudaklarımdan iç şarabı ve unut ambarları...
bir çöl akrebi: ben bir ölümüm burada ama sana şaşırıyorum!
sıcak ( bir çocuk bedeninde) : derin inceliyor giderek ve sana eğildikçe güneş, bizi görüyorsun ,ama artık geri dön,çadırlara dön,hemen şu tepenin ardında bıraktığın çadırlara!
güneş ( eğilerek başımın üzerine): sonsuz evrenden şu dünyaya bakıyorum önce, çöle bakıyorum sonra ve aklını yitirmiş biri yürüyor öleceğini bilerek az sonra!
( gücümü toplamaya çalışıyorum ve bu yüzden susuyorum,ancak konuşmaya karar veriyorum)
ben ( öfke içinde) : ne yapacaksanız hemen yapın yada gamlı baykuşlar gibi bana bildiklerimi söyleyip durmayın..ey tepelerde oturan güneş!...Yusuf`un ambarlarını gördüğün muhakkak ve söyle bana hangi tepenin yada tepelerin ardında,burada sadece kum var.kum ,kum ve kum...
güneş ( kumları yakarak) : bilmen gereken başka şeylerde var!...ambarlar şu tepenin ardında,şu bininci tepenin
ancak seni beşinci tepede ölüm bekliyor..şimdi dua et sana `man ekmeği` yollasın gök tanrı ve birazda su...
akrep ( gülerek!) : su onu umutlandıracaktır ey güneş!...ancak bu kör bir umut ve dördüncü tepeden sonra dizlerinin bağı çözülecek...çünkü kara elbiseli ölüm ona görünecek ve o kumları
avuçlayacak terk etmemek için dünyayı!
( hava aniden kararır ve yağmur başlar)
yağmur ( güneşe gözdağı vererek...) : güneş,akrep,sıcak ve kadın!... bilin şunu,o gök tanrının takdirini kazandı ve azmi kutsandı görünmeyen yerlerinde evrenin..ancak siz onu korkutmaya çalıştıkça gök tanrı ona yardım edecek ve ambarları bulacak!
güneş( bulutları aralayarak ) : şu bulutlarını çekte birazda ben konuşayım ey yağmur!..tenine düştükçe umut veriyorsun ona ve yazgısını unutuyor sonra.oysa babası göstermişti ona çocukluğunda bir haritada,``işte şurada öleceksin!`` diye..işte o yer burası ve sen biliyorsun bunu yağmur...
( hava artık `ışık olsun!`` emrinden önceki gün gibidir)
***
uyan!..kalk ve ambarlara doğru yürü..ambarlar belki var belki yok!..bu önemli değil.kalk ve yürü!..su göreceksin ileride..korkma serap değil gerçek su.iç ve yüz o suda.sonra devam et yürümeye...
***
ay ve güneş bir mabede kapanmış
ve ötmeye başlamış boru
İsrafil`in düğününde...
***
hala yürüyorum!...ambarlar bir efsane mi bilmiyorum ve artık bunun önemi yok...çöldeyim ve ambarları arıyorum.
sen kendi ambarlarını ara!..onları kendi çölünde ara.odandaki bir çölde yada başka biryerdeki...
***
Yusuf`un ambarları asla bulunamadı.ve anlatılanlara göre bazı yolculara bir adam görünürmüş çölde.adam gelip onlara ambarların yerini sorar
ve sonra cevabı almadan bir yöne doğru yürürmüş telaş içinde.bu yön değişirmiş her anlatıda, kuzey,güney...
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.