- 726 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİR GARİP İSMAİL (1)
İsmail adında bir çocuk vardı, zaman evvel içinde kendisi zaman üstünde olan bir genç. İsmail ile tanışıklığım ilkokul 2. sınıfta olmuştu. Daha ilk bakışta diğerlerinden farklı olduğunu ister istemez hissettiriyordu . Ben bile çocuk aklımla o anki farklılığını anlayabilmiştim. Artık aklen ergin olan birisinin anlamasının kolaylığını varın siz düşünün.
…………..
İsmail suskun, İsmail durgun. Konuşmayı sevmeyen yahut beceremeyen. Belki de dertlerini anlatacak kelime bulamayacağını anlamış ve suskunluğa teslim olmuş. Ama bakışları bir başkaydı İsmail’in. Zaten tüm dertleri o şekilde anlaşılabiliyordu. İçinde can çekişen hayatın çığlıkları bakışlarına yansıyordu. Acaba kendisi bunun farkında mıydı? Bilinmez. ……..
Hani resimler ruh halinin boyalarla ak bir kağıda aksi derlerdi. Şimdi anlıyorum bu cümlenin hakiki manasını. Şu an farkındayım, İsmail in neden bu kadar güzel resim çizebildiğinin. İyi hatırlıyorum hocamız derste herkesten bir resim yapmasını istemişti. Biz, kendimizi yetenekli saydığımız arkadaşlar, güzel bir resim bulup ona eş bir çizim yapıyorduk. Görüntü olarak mükemmel bir eser çıkartıyorduk ortaya…. Oysa İsmail böyle değildi. O alırdı kalemi eline, düşünürdü. Sonra bize çok basit gelen resimler çizerdi. Bir keresinde deniz üstünde güneşe doğru ilerleyen kocaman bir gemi yapmıştı. Resim çok basit gibiydi. Ama hocamız onunkini panoya asmıştı. Tabi bizimki göze daha hoş gözüküyordu ve ahenk olarak daha güzeldi. Neden bizimki panoya konulmadı diye çoğumuz hocaya sessiz bir sitemde bulunmuştuk. Fakat şu an anladım ki, o an dünyanın en iyi ressamının bir tablosu getirilip onunkiyle kıyas edilseydi, ak yanında kara gibi değersizleşirdi.. Çünkü o gemi İsmail’imizin kocaman yüreğiydi, güneş ise kurtuluşu. Ve dünya denen deryada onun yüreği ışığa yol almak istiyordu. Onca zorluk içinde yitirmediği ümidi o beyaz kağıda o şekilde yansıtmıştı ki İsmail, benim bunu anlayabilmem için 20 yıl daha yaşlanmam gerekiyordu…..