ADI BIYIKTI
Kedim Bıyık’ın anısına.
Yeni tanışmıştım. Ama onu sanki yıllardır tanıyor gibiydim. Belki de onun psikolojisini iyi anladığımdan ya da nabza göre şerbet vermeyi çok iyi bildiğimden kaynaklanıyordu. Bilemiyorum, ama kendimi ondan uzak tutmayı bir türlü beceremiyordum.
Eve her akşam girdiğimde onun yüzünü bir daha görmeyeceğim diyordum. Sabah olup gün ağarmaya başlayınca; kalbimde yanan hissin verdiği ateşle yanmaya başlıyordum. Gözlerim ne aradığını bilmeden bir oraya bir buraya takılıyor, hiçbir şey bana zevk vermiyordu.
Oysa evimdeki her şey aynıydı. Pencerenin önünde duran kırmızı kanepem, onun biraz uzağında soluna düşen, kahverengi sehpam, açmaya çalışan saksıdaki elleme küstüm çiçeğim, televizyonum… Kısacası her şey aynıydı.
Gözlerim, bir şeyler ya da birisini arıyordu. Artık dayanamayacağımı düşünüp; önümdeki tasın içerisindeki ciğer ezmeli sütümü burnumla itip; kendimi dışarı attım.
Bu çabamın mart ayının yaklaşmasıyla bir alakası olup olmadığını düşündüm. Bu düşüncemden dolayı kendimden utandım.
Artık iyice anlamıştım, ondan hiçbir zaman ayrılamayacaktım.
Sokakta onu aramaya başladım. O kadar heyecanlıydım ki…
Onu bulunca peki ne diyecektim? Vazgeçtim aramaktan. Ayaklarım beni bırakmadı. Bütün hızımla mahalledeki bütün çöplüklerde onu arıyordum. Aslında bu aldığım terbiyeye ters düşüyordu.
Akşamda zaten çok geç uyumuştum. Ev sahibim huysuz biriydi. Beni bile – tek olmama rağmen-evde zor durdurtuyordu.
Şimdi bir sorun vardı. Onu eve nasıl götürecektim? Hep böyle dışarıda pis kokan çöplüklerde ya da sokak köşelerinde mi görüşecektik?
Kafamda bu ve buna benzer düşüncelerle sokakta bir oraya bir buraya dolaşırken birden karşıma çıktı.
-Ne geziyorsun diye sordu bana?
Bu arada size ismimi söylemeyi unuttum. Beni böyle düşüncelere salan Bay Fırtına.
Arkadaşları ona böyle hitap eder. Ben de Poyraz.
Bende onu bu kurala uyarak Bay Fırtına diye çağırıyorum.
Tabi onu aramaya çıktığımı söyleyemezdim. Temiz hava almaya çıktığımı söylediğim. Beraber yol boyu yapmaya karar verdik. Laf arasında akşam müsait olup olmadığını sordum. “Her zaman emrinizdeyim hanfendi” dedi, gülümseyerek.
Bu gülümsemesiyle beni alaya mı almıştı yoksa bundan zevk mi almıştı hiçbir zaman bilmeyecektim.
Rezil oldum…
Rezil…
Bundan sonra benimle görüşeceğini hiç sanmıyorum. O akşamdan sonra onu hiç görmedim. Aradan bir hafta geçti.
O akşam ona en sevdiği yemekleri yapmış, güzel bir sofra hazırlamıştım. Hiç bu kadar yakışıklı olacağını düşünmemiştim. Hayallerimden bile daha harikaydı. Ta ki ev sahibimin eve gelmesine kadar her şey çok güzeldi. Ev de yabancı birinin olduğunu anladığında kıyametler koptu. Demediğini bırakmadı ve onu evden kovdu.
Ona arkadaşlarıyla haber yolladım. En sonunda bir gün yolda karşılaştık. Bana eve gelmeye cesaret edemediğini, çünkü evi sürekli gözlediğini ama ev sahibinin evden bir an olsun dışarı çıkmadığından haberi olduğunu söyledi.
Aradan 3 ay gibi bir süre geçmişti. Dört tane nur topu gibi yavrularımız olmuştu. Bütün ihtiyaçlarımı bir arkadaşıyla yolluyordu Bay Fırtına.
Bu haberi duyduğunda ismine yakışır bir şekilde poyraz gibi gelmişti yanıma. Ev sahibim bu defa o kadar farklı karşılamıştı ki onu. Şaşırmamak mümkün değildi.
Birkaç gün sonra kötü haberi aldım.
Arkadaşlarından biri, tüyleri diken diken olmuş bir halde gözleri çakmak çakmak bana kötü haberi vermişti.
Sabah bir araba çarpmıştı Poyraz’a. Kimseler görmemişti nasıl olduğunu? Oracık da ölmüştü.
O bir sokak kedisiydi ve sokakta ölmüştü.
M.Ö
Kahramanmaraş
11.03.2006
YORUMLAR
Bir kedim vardı adı bızdık:)
yıllarca yanımda mırıltısı olmadan uyuyamadığım herkese sinsi bana can bir kedi.Gözyaşlarımı silerdi ağladığımda öyle candı yani.Sıradan bir sokak kedisiydi ve bir gün aynı sonla uğurladım onu arabanın fren sesi.Şimdi bu satırları okurken belkide yanımda olmasını istediğim tek varlık o.Bana geçmişimden bir bölümü hatırlatan satırların için teşekkürler...
o bir sokak kedisiydi ve sokakta ölmüştü satırının okurken cız etti içim.
Ben kaç sokak kedisini ev rahatına alıştırdıktan sonra yeniden sokaklara salmak zorunda kaldım...
Ne yaparsanız yapın hayvanları eve hapsedemiyorsunuz..
Onlarla arkadaşlığı doğal ortamında kurmak lazım galiba...
Benim de bir kedi hikayem var yumak'ımın anısına..
yıllarca geri gelmesini bekledim ama o tercihini yavrularından yana yaptı...