- 2210 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GÖKYÜZÜ GİBİ BİR ŞEY ÇOCUKLUK
/kalin ]
Saçları gelişi güzel eğreti bir şekilde,kör makasın önünde savrulurken, göz yaşları yağmur gibi al olmuş yanaklarını yalayarak iniyordu.Göz yaşlarının tuzu ayazdan yanmış dudaklarını yakıyor, yüreğinde onulmaz yaralar açıyordu.Yerlere dağılmış saç tellerinin üzerinde annesinin pamuk ellerinin yumuşak izi vardı sanki.Eğilip ellerine dokunmak istediğinde hoyratça azarlandı. Aylardır annesinin hayaliyle yaşıyordu.
Saçlarını incitmeden tarayıp, bazen örgüler, bazen kırmızılı pembeli tokalar takar, yumuşacık öpücükler kondururdu alnına. Sarıldığında kaldığı yer soğuk kış gecelerinden, sarı yazlara döner, minik yüreği ısınırdı.
Saçlarını kırpma işi bittiğinde devasa eller yapışır ensesine kedi yavrusu gibi fırlatılmış banyoya. Diğer çocukların mızlanmasına bunun ki de eklenmişti. Gözleri şişmiş, göz pınarları kurumuştu ağlamaktan. Sıcak suyun buharıyla mı, kirpiklerdeki donan katreyle mi bilinmez; ortalık bulanık seçilmiyordu. Çocukların çıplak tenlerine dokunuyordu elleri, üzerindeki kıyafetleri yırtarcasına çıkarıyorlardı. Canı acıyıp inledikçe indiriyorlardı kafalarına gülle olmuş tonlarca ağırlıktaki yumruklarını. Bir insanın eli bu kadar mı can yakardı? Evlerinde çocuklarına böyle mi yapıyorlardı? Anne değil yoksa bunlar canavar mıydı? Göremiyordu bir el yakaladı, seçemedi hangisiydi? Kaynar suyu bir hışımla boca etti kafasından aşağı. Etine değdiği anda bir feryat kopardı. Kendi figanından kulaklarının sağırlaştığını hissetti. Tekrar tekrar dua etti çabuk bitsin diye, sonu gelmiyordu bir türlü. Kıpkırmızı teni hiçbir hırpalanmaya tepki vermiyordu. Acı hissetmiyordu artık. Üzerine giydirdiklerinden sonra “Zıbar!” diye fırlattılar divanın üzerine.
Parmaklıklı pencereden gökyüzüne ilişti gözü. Gökyüzü masmavi bir huzur veriyordu. Bulutların arasından süzülen ışık huzmelerinin üzerinde yürüyerek bulutların üstüne adımını attıkça kabarıp sıçrıyordu yumuşacık pamuk kümeleri . Koşarak sarıldı annesine. Yuvarlandılar birlikte bulutların üstünde. Bulutların lifleri ağzına gözüne doluyordu. Kahkahaları da olabildiğine mutluydu. Unutmuştu çektiği acıları, annesini sevgi dolu kucağında. Bırakmak istemiyordu onu bir daha.
Küçük kızın saçlarını sıvazlarken patlayan flaş sesiyle; geçmiş anılardan geldi kendine. Sarıldı yavrucağa, sevgiye şefkate susamıştı. Sanki kendi küçüklüğü gibi…
İnsan aklı bedeninden daha büyük acılar çekebiliyordu. Bu türlü yuvada geçen günlerini unutamıyordu. Gökyüzü gibi bir şeydi çocukluk. Hiçbir yere gitmiyordu. Evet kendisi de okuyup , zinciri oluşturan halkalardan biriydi ve sağlamdı. “Ya diğerleri…” diye düşündü.
hulyA
/kalin ]