- 1006 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Havada sıkıcımı sıkıcı olmaya başladı.
Havada sıkıcımı sıkıcı olmaya başladı.
Baharı görmeden yaz geldi geçti yi söyleten dertler gibi sıkıcı,bunaltıcı, bir hava,
yağmur bulutları inadına düşlerimden ,düşüncelerimden ve hislerimden toplanıyor göz kapaklarıma,oysa rahattan öte huzur arıyorum.
sokak,lambalarında,cadde sokak hatıralarında,gidenlerin yerine değil ki gelişimizin sebebi,gidenler gibi badem bıyıklı,yada mini etekli olmak durumunda da değiliz .
Biz olmak için kendimiz olmak için gelmişken kılıf uydurulmak niye,niye ki benlerimiz ısırsın can yaksın,kaç günlğüne gelmiştik ki dünyaya ,hangimizin elinde sabaha çıkmaya senedi var ?
Hangimizin huzurdan öte yaşamak arzusu olabilir ki,sahi dün gelir mi istesek geriye
keşke olabilse der gibisiniz,kim istemez di ki zamanı döndürebilmeyi gerisin geriye,işte tam da bu noktada gözyaşlarım derin maviye dalgıç,hasretime zula,mertliklerin gökkuşağında up uzun bir çise oluyor.
Dahası kopartılmış papatyalar fal bakılmaya giden sevgili arkasından seven gider mi sahi,ya yalan neyi almaz ki bizden,keşke çocukluğuma geri dönebilsem,ağlarken çocuklar gibi bu yetişkinliğim yanında hanımeli ,lavantalar koklayabilsem çocukluğum sokaklarında
Damlalar söyüşlenmiş dizin,dizin yanaklarımda …
Burnum ufak,ufak kaşınıp akmakta.sahi neydi bu cevizin gırtlağımda düğmelerini iliklemesi burundan gelen suyla gözden gelen ayni özlemin ifadelenişimiydi ,çocuklar gibi ağlayıp,denemesi bedava demek mi geçiyor içimden ne ?
Bu kavramlar neyse de güneşin doğduğu bir günüm sevgiyle kucaklar mı içimdeki hasreti iliklerime kadar ısıtır mı sevgili sarılıp ta ? ruhumun çözülsün buzulları doldursun dereleri ovaları bereket tanrıçası gibi bereket kılsın diye tutar mı sevgili ellerimi,neyse ki ayaklarım yerde yoksa çoktan terk etmiştim bu gezegeni çoktan sevgi adına kanatlanıp,uçmuştum bir daha konmamak üzere yalan dünyaya,sorsalar şimdi anlatamam da .sözcükler dizin,dizin takılacak çaça kılçığı gibi gırtlağıma.
Bir halt etmeden,açıklayamadan yok olacak sözler orada,burada hayatın kıyısında.çakıl taşlarının arasında ,bir kayanın teninde bir tohum çatlayacak dünyayı yırta yırta,duyan yok duyumsayan yok kimi ekmek parası diyecek kimi yalan dünya mücadelesi göremeyecek duyamayacak tohumun çat sesini.
Kayayı nasıl can evi sayışını,dahası yeşilin taştan ekmek çıkarışını.
Yer demir de olsa gök bakır da bulut yağıp bir daha tutunuyorsa kendi yolculuğunda ki mutluluğa bizim neyimiz eksik ki dememiz gerektiği çizgiyi çiziyorum şimdi . haydi yürüyelim ağalar beyler bir nebze hayat bir nebze sevda bir nebze çiçek,böcek olmanın altın kozasında kelebek olmaya.neyse
Tam o sırada işte biri işte”Neyin var ?”diyecek…
İçimden .gülmekle ağlamak arası bir karmaşa geçecek.
.Beni o kadar derinlerden yüzeye ,ölü balıklar gibi yüzeye ,bu saçma,sapan, apuk,supuk sorularmı çıkaracak mutluluğa?
Tek konu açılmasın ,sorular canımı yakmasın diye biraz daha kalmak gerek derinlerde bir yerler de,yüzün ağlamaklı hali fiili çekilip,gidene kadar azıcık daha.
Nedense hayat dediğimiz şu ikilem;abuk ,subuk halleriyle gelir insanın peşinden.
İzin vermez şöyle boylu boyunca ,enli,enince düşmemize,yuvarlanmamıza kendi içimizde
Orada azıcık soluklansak,dursak,DURABİLSEM…
Nefesimi sonuna kadar çekip,içimin sesleri arasında yuvarlanıp,rahatlasam.Hatta kendimi bir dalda saklı sandık içine kilitlesem,biraz mola versem,görünmez olsam,bir sincap’a oyuncak olsam .akıp,gidecekse zaman tümden yelkenleri fora diyebilsem,dönecekse dönse dünya dönebildiğince hızlı asi tavırla …
Her şey benden uzak,bensiz olsa.
Ben burada dalsam.
Durma hakkını kullanan ben,ne ağlamamı,ne de sızlamamı açıklamadan,sonra azıcık soluklandıktan sonra yeniden devam etsem.devam ederim de,mesele o değil .mesele gülebilmek,ağlayabilmek,bulutları sevdayla yüreğe ,yanaklara sağabilmek yanı sıra gerçek sevenle el,el tutuşabilmek .
Sevdamın gözlerinde kalabilmek bir damla yaşta olsam,kalabilmek ,dizlerinde uyuyabilmek asla kalkmamaca da olsa yatıp,kokusunu alabilmek özüm sokağında.
Gülünür,eğlenilir,çalışılır…
Nasılsınız..?
İyi misiniz”li hayatın sokağına yeniden dalınır.
O değil mesele ,mesele ,şu an bu köşede uykucu düşler gibi ,kar topu oynayıp,üşümüş,soba başında büzüşmüş çocuklar gibi büzüşüp,KALMAK ! ! !
Gerçekten sorun değil yeniden kılıç kalkan ekibi gibi zırhları giyip,minareye kılıf hazırlayıp,yeniden başlamak !
Zirveden kopup gelen kutur’u ölçülemez darası alınamaz derelere,vadilere sığmayan göz yaşını zirveye bir daha,bir daha tırmandırmak.Onu zaten sürekli yapıyorum ben.
Taşlarımı bir,bir ayıklıyorum pirinç tanelerinden .
Ama şimdi …
Birazcık yani…
Anlatabildim mi ?
Soluklanmak özümle sözümle gerçeğin ta kendisi olan olgularımla biraz daha dizlerimde ninnilenmek,çocukluğuma ,gençliğime,dünyaya geliş sebebime kızarmış ekmek sıcaklığında harlanmak.
Balıklar aptal oldukları için mi saklanırlar kayalıkların arasına ? keşke bende saklayabilsem kendimi bu dünya aptallık ve yalancı yüzlerinden sonsuza dek,şu gönlüm dinlenecek diye…
İşte öyle bir şey..
İçimde bir acı,bir sancı salıncaklanmış ,göz kapaklarımda bir fil sürüsü ağırlığı kesiyor gönül ve göz yaşlarımı,anamın ev makarnası kesimi keskin bıçağı gibi,belki de azgın sirke küpüne zarar dercesine bu dünyanın yalanlarına sahtelerine inat keskin sirke olmak düşecek yaşamdaki haneme..
Düşlerim buram,buram sevda kokuyor,dost kokuyor,kardeşlik ,arkadaşlık hasret kokuyor,şu görünen köy nasıl istemezse kılavuz benimde yoktur ihtiyacım boş sözlere tok artık karnım.
Sevda olsun….
Aşk olsun……
Dahası hayat yaşanılası bir kulvarım olsun.
Bu giysiler,bu yalan gülücükler,fena halde düzgün fotoğraflık yalancı gülücükler…
Nerden çıktı ki bu kadar çok şey…?
Bana kalırsa her hayat sahibine biraz büyük,biraz küçük geliyor…
Her hayat dışardan bakana göre cennet..
İçinde yaşayana göre cehennem geliyor…
Kimileri bunu içinde saklıyor kimileri dışında,kimileriyse başkalarının sırtında,yada yatak odasında,iş yerinde çekmecesinde,dilinde yanındaki müşterisine,neyse…
Sonra zaten çiçekler vazo da mutlaka soluyor.yağmur diniyor…
Tamda o noktada ayrılık…
Sokakta şaka gibi seyyar satıcının kaseti sesleniyor”Bu da gelir ,bu da geçer”şarkısı
Ne dersiniz dostlar..?
Hayatın neresinde doğru,düzgün bir çizgi var ?
Devenin neresinde doğruluk ?
İşte öyle
İşte böyle
Kamil SÖYLEMEZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.