- 1269 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
OKUL GAZETESİ
Yeni mezun öğretmen İlhan Hanım ,ailesinin de yaşadığı İstanbul’un sahil kasabalarından (1965 yılında) Pendik’e çok yakın elektriksiz ,küçük köylerden biri olan Kurtköy’e
atanmıştı.
Aydos Dağı’ndan gelen,buz gibi tatlı suların,meydanlardaki çeşmelerden gürül gürül aktığı,
etrafı (özellikle Kurtköy-Sultanbeyli arası ) orman,bahçe ve buğday tarlalarıyla çevrili,
çok güzel köylerden biriydi Kurtköy.
İlhan Hanım’dan önce,beş sınıfa tek öğretmen eğitim vermekteydi Kurtköy İlkokulu’nda.O
gelince 1,2,3.sınıflara müdürlüğü de üstlenen Mehmet Bey eğitim vermeye başladı.4.ve 5.
sınıflar da İlhan Öğretmen’e verildi.
İdealist bir kişiliğe sahipti.Severek ve isteyerek öğretmen olmuştu.Vatan ve millet aşkıyla
atardı kalbi.Orta halli bir ailenin kızıydı.Babasını yitireli çok olmuştu ve yıllardır annesi ile
Pendik’te yaşıyordu.
Heyecanla göreve başladığı okulunda,bir yoksul çocuğu dikkatini çekti.Esmer,cılız,kısa boylu,gövdesinin başını zor taşıdığı,üstü başı kirli bu erkek çocuğu çok etkiledi onu.
Beşinci sınıfın en akıllısı,en çalışkanı gördüğü bu çocuğa kafası takıldı.İlgilendi onunla.Anne
siz olduğunu öğrendi.Bir kahve köşesinde,babasıyla birlikte yaşadığını öğrendi.Gidip,baba-
sıyla tanıştı.Sevgi ve şefkat gösterdi ona.
Mutlu oldu çocuk.Bir öğretmenin,hem de bir genç bayan öğretmenin kendisiyle bu kadar
ilgilenmesi,sevgi ve şefkat göstermesi çok hoşuna gitti.Annesinin yerine koymaya başladı.
Derslerine bir başka çalıştı.Sınıfta daha aktif oldu.Biraz da şımardı.
Bir okul gazetesi çıkarmak istediğini anlattı o gün sınıfta,İlhan Öğretmen.Öğrencilerin de
bu duvar gazetesine öykü,şiir ve fotoğraf asabileceklerini söyledi.Onlardan bu gazeteye
bir isim bulmalarını istedi.
Bir tek o çocuktan bir isim geldi,gazete için :
- Cin Ali olsun öğretmenim ! diye heyecanla bağırdı çocuk.Sevmedi bu ismi İlhan Öğretmen.
Başka isim bulmalarını istedi.
- Cin Ali olsun öğretmenim,ne olur ! diye ısrar etti çocuk.
- Olmaz dedi,İlhan Öğretmen..
Cin Ali ,Kurtköy’e o günlerde ayda bir gelen seyyar sinemacının adıydı.Bu çocuğa iyi dav-
ranan,şefkat gösteren kişilerden biriydi.Üstelik,onu her gördüğünde,sinemaya alır,ücret de istemezdi.Çok sevinirdi çocuk,onun bu ilgisine.
Cin Ali’nin yeri bir başka olmuştur yaşamında.
Onun için de defalarca ısrar eder öğretmenine :
- Gazetemizin adı Cin Ali olsun öğretmenim,ne olur !...
-Ben ’Bozkurt Gazetesi’ olmasını düşünüyorum,siz ne dersiniz çocuklar ? diye sorduğunda,
diğer çocuklar kabullense de o pes etmedi :
- Cin Ali,Cin Ali diye tepindi durdu sınıfta.
Sonunda sinirlerini bozmaya başladı öğretmenin.Delirmişcesine susmuyor,tepinip duru-
yordu.
Sonunda bu idealist öğretmen hanım,bu insan sevgisi,vatan sevgisi ile yüreği dolup taşmış
tertemiz insan kendini kaybetmiş ve çaresiz kalmış olacak ki,elindeki cetvelle hızla vurma-
ya başladı ,çocuğun kafasına kafasına.
Canı pek yanmadı belki ama yüreği acıdı çocuğun.Çok ağrına gitti,böylesine sevdiği ve sev
gi gördüğü bu insan tarafından dövülmesi.
Başını ,önce ellerinin arasına aldı,sonra da sırasına kapandı.Uzunca bir süre öylece kaldı.
Derin derin,hıçkıra hıçkıra ağladı.
’Bozkurt Gazetesi’ okulun duvarına asıldı sonunda.O çocuk bir kerecik okumadı bile onu.
Asla bir şiir,öykü,fotoğraf asmayı düşünmedi.Oysa idealinde bir yazar,bir şair olmak vardı.
Daha fazla sevmek,ilgilenmek zorunda hissetti kendini İlhan Öğretmen,bu çocuğu.Kendini
affettirmek için çaba gösterdi.Başardı sonunda.Yeniden anne-oğul gibi oldular.Okuma
aşkını aşıladı ona.Vatan-millet sevgisini aşıladı.
Onbeş yıllık eğitim yaşamında yediği ilk ve son dayak oldu bu o çocuğun.
Hep sevdi öğretmenini ve tüm öğretmenlerini.Anladı ; gerçek öğretmenlerin anneler babalar kadar öğrencilerini sevebildiklerini ve onlar gibi mecbur kalmadıkça çocuklara
tek bir tokat bile vurmak istemediklerini.Vurduklarında da tıpkı anne-baba yüreği gibi
yüreklerinin acıdığını...
Fikret TEZAL
YORUMLAR
"...mecbur kalmadıkça çocuklara tek bir tokat bile vurmak istemediklerini. Vurduklarında da tıpkı anne-baba yüreği gibi yüreklerinin acıdığını..."
Cahilliğime verin ya da anlayışsızlığıma; ama ben bu öyküde hiçbir mecburiyet sezemedim. Şiddeti savunmadığınıza şüphe yok.Eminim ki bir yanlış anlama söz konusu. Öyküde yapılacak küçük düzeltmelerle giderilebilecek türden bir yanlış anlaşılma.