- 1176 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şimdi Gerçekler
Şimdi gerçekler dedi kız... Çantasına iki gerçek bir yalan atmıştı. Kullanışlı bir yalan değildi. Kullanmamak üzereydi duruşu.
Anlamak kolay değil dedi bu kez. Kendimi anlayamıyorum; salt doğrularla ’eksik’ kalanlaraydı sitemi. Doğrularla tanımlanamayanlara. Yalana ihtiyaç duyanlara.
Kızmıyordu aslında. Tanımın nesine kızılır ki! Yalancısın deyişin nesi kötü! Bir durum değil mi bu! Sıcak gibi, soğuk gibi, derin gibi, sığ gibi...
"Evet, şimdi gerçeklere doğru yürüyorum. Her türlü yalandan âzâde, muz gibi, buz gibi bir gerçekten bahsediyorum. Kendimi anlamanın zorluğu da yanımda, ihmal etmedim..."
Bu zorlukların tümünden istifade edecekmiş. Kimini merdiven, kimini çengel, kimini halat, kimini eldiven yapacakmış. Cümlesiyle birlikte hareket edip, salt gerçeği, yalın gerçeği görmekmiş emeli.
Çantadaki gerçekler ve yalanlar, yanısıra burkuntu ve hayaller...
Emin olamadığı şey, hayallerin gerçek veya yalanla olabilecek ilişkisiydi. Yoksa renk değiştirip de bu kılığa mı girmişlerdi.
İki arkadaş buldu uzun zaman sonra. Ama sahiden ’buldu’ yani. Bir uğraşı sonucu değildi. ’Rast’ gelen buluşma, iki arkadaş doğuruvermişti.
Zamanın kucağında, ağlayan, etiyle kemiğiyle canlı - kanlı, doğum sancısı bile hissedilmeden doğan iki arkadaş...
Birkaç sene önce miydi, beş on sene sonra mıydı, bilinmez, bilinse de farketmez... Kolay bulunan mıydı kolay kaybedilen, bir kural mıydı olan biten; yoksa gelecek neslin sözleri mi derlenmekteydi ataların pratiğinde...
Haydan gelen huya mı gitmekteydi. Olan bitenler de neydi!
Kız masasının başına geçti. Aynada temsili. Kendine mi, ona mı baktı. Kaçıramadığı gözleri, göremediği gerçeklerle perdeli.
Yalan olanlara mı yansaydı.
Yalanlara mı kansaydı.
Evet, şimdi gerçekler, gerçekten de.
Meydan okuması kolaydı artık bu iç geçginliğiyle.
Nasılsa itiraz edemeyeceği bir ’ben’ vardı işte karşıda.
Nasılsa gerçekle yalanı karıştırmayacaktı.
Elvedaya itiraz olmayacaktı.
Böylece,
bir gerçek daha ’yalan’ olacaktı.
Diğerleri gibi.
Bir yalan daha gerçek olacaktı.
Bir ses gitti aynaya doğru:
"Şimdi gerçekler."
Son anda farkettiği şey neydi biliyor musunuz:
Aynadaki ’ben’ itiraz etmiyordu belki,
ve tekrarlıyordu her hareketi,
ama,
elveda diyen sadece bu taraftakiydi.
O sadece dinliyordu.
Konuşamıyordu.
Ve itiraz edememişti.
Bundan ağır bir bedel hiç ödememişti...