- 545 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Işığın Yeniden Yansıması
Siyah, kömürkarası bir şişe serin sularla buluşan. Görünmüyor içindeki beyazlık, etrafını saran karanlık duvardan. Bembeyaz kağıda yazılmış bir kaç satırla terk edildi sulara. Alelacele yazılmış ve sonuna atılmadan imza, sarılmış hoyratça. Sıkıca kapalı ağzı. Kimseler açmasın, kimseler okumasın diye. Kimseler hapsedilmiş mutluluğu ortaya çıkarmasın diye. Ve hiç kimse bulamasın diye atıldı, dalgaların dövdüğü kayalıklardan denize. Ne olduğunu anlamadı mektup, sarsıldı bir süre ve sertçe vurdu suya. Artık yalnızdı. Tek yapabildiği üstündeki kelimelerin, harflerin yerini değiştirerek kendisini anlatmaktı. Umuyordu belki biri bulur ve açar şişeyi, diye. O nedenle sürekli yeni yeni mektuplar yazıyordu. Evet harflerin, kelimelerin, cümlelerin yeri değişiyordu ama bir şey kalıyordu değişmeyen; yalnızlığı, çaresizliği en önemlisi korkusu kalıyordu. Korkusu….
İçindeki yalnız kalma korkusuyla dolaştı denizlerde mektup. Sürekli insanlar gördü ama kimse eğilip almadı şişeyi. Artık emindi. Yalnızdı bu kocaman dünyada. Çaresiz devam edecekti sürüklenmeye. Herkes kendi derdindeydi ve sularda gezinen bu yalnız şişeyi kimse görmüyordu. Kızıyordu mektup bazen şişeye. Belki siyah değilde başka bir renk olsaydı bakarlardı diye. Siyah karamsardı. Siyah korkutuyordu. Siyah gizemdi. Siyah yalnızlıktı. Mesela pembe olsaydı. Parlak, sıcacık, tatlı…. Kimse korkmazdı o zaman. Ya da yeşil, mavi, turuncu…. Ama siyahtı. Dua etmeye başlamıştı artık bu koyu rengi seven biri çıksın diye. İnanmadığı o varlığa kelimelerle oynayarak dua ediyordu, mektup. Uzaklaşıyordu kıyıdan yavaşça. Kayboldu insanlar. Kayboldu sesler. Kayboldu renkler. Alıyordu dalga, götürüyordu şişeyi derinlere, sonsuzluğa. Sürüklüyordu mektubu yalnızlığa, daha çok. Karamsarlığa götürüyordu.
Düşünemez oldu mektup. Artık anlatamıyor kendini. Zaten anlatsa da boş değil mi? Kim var ki dünyada onun varlığından haberli. Gidiyor istemsiz. Karşı koymaya çalışsa da boşuna, yetmiyor gücü o büyük dalgalara. Savruluyor.. Gittikçe daha mı çok kararıyor şişe, yoksa mektubun mu bu kararan dünya? Neşesi gitti mektubun, bir ara macera olarak görmeye çalıştığı bu durum artık işkence olmaya başladı. Yok artık düşlediği bir gelecek. Yok umutları. Sürekli gece. Sürekli yağmur, fırtına… Sürekli yıldızsız, aysız geceler. Güneşin doğacağı günler, dağların ardından yükseleceği günler yok. Tan vaktinde kuşların sesi yok. Sabah okuldan yükselen ders zilinin sesi yok. Sokaktan bağırarak geçen simit satan o küçük çocuğun sesi yok. Caddelerde, kaldırımlarda, otobüslerde hiçbir yerde yok insan sesi. Bir çocuğun gülümsemesi yok. Ne bulutların bembeyaz kümelenişi var ne de rüzgarın alıp götürmesi bulutları. Bütün güzellikler kayboldu mektup için. Artık karanlık var.
Vardı karanlık. Taki o tombul el uzanıp şişeyi alana kadar. Ne olduğunu anlamadı mektup. Her zaman ki gibi geceydi, karanlıktı ama yıldız vardı gökyüzünde. Ay parlıyordu. Sevindi mektup. Şaşırdı. Kelimeler dolandı birbirine. Kuramaz oldu cümle. Çekiyordu o tombul el sudan şişeyi. Aldı karanlıktan, soğuktan. Çıkardı yalnızlıktan. Açtı şişenin ağzını o tombul el. Mektup gördü kendisini bulanı, bakıyordu merakla. Ve o da bakıyordu merakla içeriye. Mektup hemen toparlandı ve anlattı kendisini, kelimelerin yerini değiştirerek. Neydi o birden? Ters döndü mektup ve yavaş yavaş o el dışarı çekmeye başladı kendisini.Gecenin ışığı değiyordu üstüne.Şişenin bir kenara atıldığını gördü.Mutluydu o karanlıktan kurtulduğuna.Tamamen dışardaydı. Yıldızlara bakamadı. Heyecanlandı nedensiz. O el, açtı kendisini ve okumaya başladı. Mektup utanıyordu bir yandan. Ama yapamıyordu bir şey. O okurken kendisini nasıl saklanabilirdi ki. O, okudukça satırları gülümsüyordu, üzülüyordu da bir yandan. Okudu elleri titreyerek. Okudu gözleri dolarak. Mektup izliyordu kendisini okuyanı. O, iyi birine benziyordu. Bakışları sıcacıktı. Gülüşü mektubun içini ısıttı. O tombul el katladı mektubu ve kalbinin üstüne koydu. Sonra oturdu bir yere. Mektup dinliyordu Onu. Hissediyordu sıcaklığını, duyuyordu kalbinin atışını. Ve mektup yalnız değildi artık. Kendisini bulan biri vardı. Geleceği oydu artık. Umutları,neşesi,mutluluğu… her şeyi oydu. Nedendir çok sevdi o tombul eli. Yaşamaya karar verdi Onun için. Mektup mutlu artık, olmadığı kadar………
karpeteği
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.