- 678 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
PEDRO
= Uzun düz siyah saçları, esmer yüzü,uzaklardan belli olan zümrüdi gözleri olacak. Büyüleyici güzelliğine yakışan ağır, sade hali ile sefil bir insanı etkileyecek..
.
Pedro Ahşap merdivenleri gıcırdatarak dört numaralı pansiyon odasına son kez çıktı. Masanın üzerine bir zarf bıraktı.=
Pedro gişeye giderken,sakin olmalıyım düşüncesi utangaçlığını daha da belirginleştiriyordu.Kıyafetini yeni yıkamış,üzerindeki yırtıkları itinalı şekilde kapamıştı.
Uzun süredir ağzına bir lokma koymamıştı.Yorgundu.Alnındaki tomurcuk terler şakaklarından yanaklarına süzülüp,bozuk musluktan akan damlalar gibi çenesinden yere düşerken,gişedeki kızla gözgöze gelecekti.. Onu hayata bağlayan,açlığını unutturan,güç veren yegane insan ne kadar da güzeldi.
Olağanüstü güzel zümrüdi gözlere bakan Pedro açlıktan guruldayan midesinin sesini bastırmaya çalışırcasına,sesini yükseltip hesabında para olup olmadığını sorduğunda;bayan,gözlerini bu adamın gözlerinin içine bırakarak ona ne kadar mutluluk vereceğinin farkında olacakmıydı?
Pedro’nun hesabına para yatmıştı. O an hiç olmadığı kadar mutlu oldu. Günler sonra bir kaç lokma yiyeceği için değildi bu mutluluk.Parayı alıp son bir kez daha kızla göz göze geldikten sonra pansiyona döndü.
Pansiyon sahibine kira parasını verirken,içinden bir miktar aldığını,geri kalanını da en kısa zamanda ödeyeceğini söylemişti.İhtiyar kadın Pedro’nun elinde bir poşet olduğunu farketti. “Kiradan üç ekmek parası kadar eksik,değil mi Pedro,açlık uğruna,açlık uğruna Pedro” diye düşündü kadın.
Odasına girer girmez iştahla ekmeği yemeye başladı. Büyük lokmalar göğsünde ağrılar oluştururken kızın zümrüdi gözlerini düşünüyordu. Ne kadar güzeldi. Kıyafetini yeni yıkamıştı Farketmişmiydi acaba? Ya üzerindeki yamaları.? Yutkunmaya başlayarak kustu. Elindeki ekmek yatağın yanına düştü.
İki ekmek poşette sıkıca bağlı olarak masanın üzerindeydi. Ekmeksiz kaldığı nice günlerde poşetin dibindeki kırıntıları şükrederek ağzına atan bu adam, diğer ekmeğini poşetine koyup muhafaza edemeden yarı baygın halde uykuya dalmıştı.
Günler birbirini izledi.Pedro sık sık postaneye gitti.Zümrüt gözlüyü göremedi.
Pansiyonun ahşap merdivenlerinden çıkarken hayalindekiyle karşılaşacağnı nereden bilebilirdi.? İhtiyar kadın ve Lora konuşuyordu. İhtiyar,kamburunu düzeltip küçük gözlerini Pedro’ya dikti:
“Oğlum nasılsın.Hiç iyi görünmüyorsun. Lora’yı tanıdın değil mi?Sana az yardımı dokunmadı. Fukara bir insana yardım hepimizin görevidir dediği gün yardımına koştuk.Şunu bilmelisin ki ailenden uzun süreden beri para gelmiyordu. Biz de kendimizce sana yardımcı olmaya çalıştık.Şu parasızlık,sefillik, seçimimiz değildir. Hepimiz aynı şeyleri yaşayabileceğimizi unutmamalıyız.”
Pedro’nun gözünde zümrüdi gözler yanıp söndü ve sonsuza kadar kapandı.Kıza hiç bakmamıştı.İtina ile yıkayıp yamadığı kıyafetleri geldi aklına. Gözleri sırılsıklam oldu.
“Çok teşekkür ederim,çok iyisiniz.” diyebildi. Aceleyle odasına çıktı.
Pedro’dan günlerce ses çıkmadı. İhtiyar kadın odasına girdiğinde masanın üzerinde bir zarf gördü. Zarfı açıp okudu:
“Herşey için çok teşekkür ederim. Ne kadar iyisiniz. Size daha fazla yük olmamak için ayrılıyorum. Aç geçen uzun geceleri kısaltandı onun gözleri ve beni ayakta tutan. Bana öyle güzel baktığı için Lora’ya ayrıca teşekkür ediyorum.
Pedro “
YORUMLAR
yüreğine kalemine sağlık
YAZMAK SANA YAKIŞIYOR
BUDA BENDEN OLSUN
TARİHÇİ SÜLEYMAN
Gönül soframda var...Beklerim
Otuzbeş yaşlarında,saçı sakalı uzamış ve ağarmış,
sıska,zayıf birisiydi.Bizim köyün terkedilmiş,çatısı akan
suyu akmayan,elektiriği olmayan,yıkık harabe halindeki
bir binasında yaşıyordu.İlginç bir kişiliği,mükemmel bir
hafızası vardı.Bütün sayısal işlemleri,aklından hesap ma-
kinasından önce yapabiliyor,tarihte yaşanmış bütün önem-
li olayları,savaşları,depremleri,felaketleri günleri ile söyli-
yabiliyordu.Hatta ve hatta gelecekteki önemli günlerin,bay-
ramların hangi güne rastlıyacağını bile biliyordu.Köyün yaş-
lıları ona TARİHÇİ SÜLAYMAN adını takmışlardı.Gerçek-
tende o yaşayan canlı bir tarihti.O varken ansiklopedilere,
internete,hesap makinalarına gerek yoktu.Bizim köyün ca-
hil gençleri,çocukları ona daha bir acımasız davranmışlar
ve ona DELİ SÜLEYMAN adını takmışlardı...
Amma,
Bana göre SÜLAYMAN,üstün zekalı bir DAHİYDİ
Köyde birinci derecede yakınımız,akrabamız olmaması-
na,kalmamasına rağmen sırf onu görmek,onunla sohbet
edebilmek,onun erzağını,bir takım ihtiyaçlarını giderebilmek
için sık,sık köye gitmeye başlamıştım.
Zira,
TARİHÇİ SÜLEYMAN mükemmel bir şiir yorumcusuydu
ve bütün ünlü şairlerin şiirlerini ezbeer biliyordu.Hele,hele
büyük ÜSTAD,NECİP FAZIL IN SAKARYA şiirini onun yo-
rumuyla dinlemek,bana tanımı mümkün olamıyacak kadar
bir bir haz ve mutlulık veriyordu.SAKARYA şiirini onun yoru-
muyla kaç kere dinlediğimi unuttum bile....Beş,on,elli belki-
de yüz kere...
Şaşılacak şeydi...Benim otuz yılda yazdığım,defalarca
okuduğum halde bir tekini bile ezberliyemediğim,beş şiir
kitabında topladığım,kendisine hediye ettiğim kitaplarımdaki
tüm şiirlerimi TARİHÇİ SÜLAYMAN bir haftada ezberlemiş,
HARDDİSİKİNE almıştı bile.Onun yorumuyla insanın kendi
şiirini dinlemesi,mtluluk gurur verici bir olaydı.
Yaz yaklaşıyordu.Tatile çıkmadan önce hem TARİHÇİ
SÜLAYMAN IN ihtiyaçlarını gidermek,hemde onunla sohbet
etmek için,onun eşsiz yorumuyla kendi şiirlerimi dinlemek
için köye gitmiştim.Arabamı virane evin önünde park ettik-
ten sonra,bağajdaki poşetleri elime alıp tam kilitsiz kapıyı
aralıyacaktımki,BİR ÇOCUK
- AĞBİ DELİ SÜLAYMAN ÖLDÜ.HABERİN YOK MU?
dedi.İçim CIZZ ediverdi.Elimdeki poşetler yere düştü.
Hınzır çocuk bir ölüm haberi böylemi verilirdi.Sanki başımdan
aşağıya doğru kaynar sular dökülmüştü.Çocuğa hiç bir şey
söylemeden,emin olmak için evin kapısını araladım.
TARİHÇİ SÜLAYMAN gerçektende evde yoktu.Çocuğun
söyleiği doğru olmalıydı.Amma doğru olmaması için bildiğim
tüm duaları okumaya başlamıştım.Gözlerim yerdeki hasırın
üzerindeki benim son çıkardığım KARABORSA SEVGİ adlı
şiir kitabına takıldı.Garibim demekki en son benim şiirlerimi
okuyarak ölmüştü diye düşünüyordumki,kitabın yanındaki,
sayfaları yırtık,pırtık bir deftere gözüm ilişti.Defteri elime aldım.
Orta yerinde kurşun bir kalem duruyordu.Kalemde TARİHÇİ
SÜLAYMAN IN adeta ellerinin,yüreğinin sıcaklığını hissettim.
Bir hüzün çöktü üstüme.Ağlamamak için direniyordum...
TARİHÇİ SÜLEYMAN IN yazdıklarını okumaya başladım.
Aman ALLAHIM neydi bu güzellikler...ÖZLÜ VE GÜZEL SÖZ-
LER,HADİSLER...En son sayfadan başa doğru,
-KRAL OLUP PARAMI DİLENCİ GİBİ HARCAMAKTANSA,
DİLENCİ OLUP,PARAMI KRAL GİBİ HARCAMAYI TERCİH
EDERİM
-PARANI VER,GÖNLÜNÜ VER,CANINI VER AMA SIRRINI
VERME
-İŞİNİ BEĞEN,AŞINI BEĞEN,EŞİNİ BEĞEN AMA KENDİNİ
BEĞENME
-DAVET ET,HAYRET ET,İKRAM ET,AFFET AMA İHANET
ETME
-ZENGİNLİK MAL ÇOKLUĞUNDAN OLMAZ,HAKİKİ ZENGİN-
LİK,ANCAK GÖNÜL ZENGİNLİĞİDİR
-MAL CİMRİ,SİLAH KORKAK,KARAR DA ZAYIF KİŞİLERDE
OLURSA İŞLER BOZULUR,DOĞRU GİTMEZ
-GÜNÜN ADAMI DEĞİL,HAKİKATIN ADAMI OL
-BÜTÜN CİHANI ARAŞTIRDIM,İYİ HUYDAN DAHA İYİ BİR Lİ-
YAKAT GÖRMEDİM
-MIZRAK YARASI İYİLEŞİR,DİL YARASI İYİLEŞMEZ
-KUSURSUZ DOST ARAYAN,DOSTSUZ KALIR
-HAKSIZLIK ÖNÜNDE EĞİLMEYİNİZ,ÇÜNKÜ HAKKINIZLA
BERABER ŞEREFİNİZİDE KAYBEDERSİNİZ
-YALAN ÖYLE ZEHİRLİ BİR OKTURKİ,HEDEFİNİ DEĞİL ATA-
NI YAKALAR.
-EN YÜKSEĞE ERİŞMEK İSTERSENİZ,EN AŞAĞIDAN BAŞ-
LAYIN
-HATA ETMEK BİRŞEY DEĞİL,HATA ETTİĞİNİ UNUTMAK
KÖTÜLÜKTÜR
-HARAMDAM MAL YIĞMAK,BALON GİBİDİR.ŞİŞER,ŞİŞER
BİRDEN PATLAR
-KİTAP OKU,MESLEK OKU,DÜNYAYI OKU AMA LANET OKUMA
-YALAN BACALARI KARARAN İS GİBİ,İNSANLARIN İÇİNİDE
KARARTIR
-YENİLMESİ GEREKEN İLK DÜŞMAN NEFİSTİR
-GURUR,KİBİR ŞEYTANIN ARKADAŞIDIR
-MEZARLIKLAR VAZGEÇİLMEZ SANILAN ŞÖHRETLERLE,KAH
RAMANLARLA DOLU.SAKIN ŞÖHRETİNE GÜVENME
-EVLİLİK KUŞATILAN KENTE BENZER.İÇİNDEKİLER DIŞARI
ÇIKMAYA,DIŞINDAKİLER,ÇERİYE GİRMEYE ÇALIŞIRLAR
....
....
Ve....Daha neler,neler
TARİHÇİ SÜLAYMAN IN yazdıklarını okumaya doyamıyordum.
Elimdeki defterle eşikten dışarıya adımımı atmıştım ki,HASAN EMMİ
ile karşılaştım.Belliki birileri haber vermişti geldiğimi,
Hasan Emmi,
-GEÇ KALDIN EVLAT.TARİHÇİ SÜLEYMAN DA TARİH OLDU
dedi.
-EVET GEÇ KALDIM HASAN EMMİ.KOSKOCA BİR KÖY,BİR
GARİBANA BAKAMADI.YAZIKLAR OLSUN BU KÖYE.HİÇ Mİ SİZ-
LERDE ACIMA DUYGUSU YOK.HİÇ Mİ ÖLÜMLERDEN DERS AL-
MIYORSUNUZ,BİRGÜN ÖLECEĞİNİZİ DÜŞÜNMÜYORSUNUZ.ME-
MARK ETMEYİN BU KÖY SİZLEREDE KALMAZ...
Ağzıma geleni söylüyordum.Neler söylediğimi dahi bilmiyordum.
Belki bu yaşlı adamın kalbini,suçu olmadığı halde kırıyordum.HASAN
EMMİ,görmüş,geçimiş olgun birisi,söylediklerime ağzını açıpta tek
bir kelime dahi söylemedi,karşılık vermedi.Elleri ile sırtımı sıvazladı.
Belliki çok acı çektiğimi oda anlamıştı.Yaraya tuz basmak istemiyor
gibiydi.
O üzüntüyle,kızgınlıkla arabama nasıl bindiğimi,köyden nasıl ayrıl-
dığımı dahi bilmiyorum.TARİHÇİ SÜLAYMAN IN mezarına gitmek
bile aklıma gelmemişti.
YAŞ OTUZBEŞ YOLUN YARISI EDER demiş,merhum usta şair
CAHİT SITKI TARANCI...Daha yolun yarısında kara topraklarla bu-
luşmuştu dostum,DAHİ SÜLEYMAN...Bizim köylülerin deliliğe layık
gördüğü TARİHÇİ SÜLAYMAN IN yokluğuna alışmam hiçte kolay
olmayacak çok zor olacak gibi...
Sırf bizim köylülerin değil,TÜRKİYE NİN kımetini bilmediği bir
DEĞERİ,DAHİYİ kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorum.
BAŞIN SAĞOLSUN TÜRKİYE...BAŞIN SAĞOLSUN